Mutlaka duymuşsunuzdur Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitabı… Ülkemizde, Ulu Önderimiz Atatürk’ün zamanında Türkçe’ye çevrilen ve Atatürk’ün okullarda okutulmasını istediği, öğretmenlere ücretsiz olarak dağıtım yaptırdığı Kur’an-ı Kerim’den sonra en çok okunan kitap… Bol yeşilliğe sahip, göllerle dolu, mantarların bolca, Husky köpeklerin ünlü olduğu, çilekleriyle ünlü Baltık ülkesi Finlandiya’nın esaret içinde bir bataklıklar ülkesi olmaktan, özgür bir beyaz zambaklar ülkesine nasıl dönüştüğünü anlatan kitap. Bu kitap tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan işadamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya’nın, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak biçimde gözler önüne sermektedir. Belki de bizlerin de bu kitabın kahramanı Snelman gibi bir aydından öğreneceğimiz şeyler vardır... Yıkıp yok ederek değil de iyileştirmek adına… Yozlaştırılmış eğitim sistemimizi nasıl düzeltebiliriz diye… Çağdaşlaşmanın sınav kültürüyle değil de bireysel gelişimle, sosyalleşmeyle olabileceği yönünde… Finlandiya eğitim sistemini belki de iyi analiz etmek gerek… Bizdeki gibi servis içinde çocukları ölüme terk etmek, hapşurur diye kat kat giydirmek, onbeş dakikalık tenefüste öğretmenden azar işitmek yok… Korku yok… Özel okul yok… Engelli okulu yok.. Sınav yok… Özgürlük var… Eşitlik var… Oyun var… Azim var… Eğitimde fırsat eşitliği var… Ülkemizin tarihi yönünü değiştiren ve uygarlığa yürümemizi sağlayan kurucumuz Atatürk’ün kazandırdığı birçok yeniliğe, son yıllarda baş kaldıran farklı zihniyetlerin sözde eğitim adı altında işlevsel hale getirip sonra da ortadan bir anlık girişimle yok ettikleri değişkenlik gösteren eğitim kavramına karşılık en güzel örnek belki de… Türk toplum yapısını incelediğimizde hangi ideolojiye ait olursa olsun önemli bir girişim olarak nitelendirebileceğimiz Köy Enstitülerinin tekrar gündeme getirilmesi sanıyoruz ki Fin eğitim modeliyle biraz daha örtüşecektir. Köy Enstitülerindeki anlayış o dönemde, hep beraber ülkeyi kalkındırmak için üretmek ve hayata birlikte bakmaktır. Köy Enstitülerinin kapanması ülkemizin bağımsızlık politikasının kırılma noktası ve miladı olarak görülebilir. Bu tarihten sonra eğitimin dokusu ve felsefesi değişmiş, köylere kültürel ağırlıklı eğitim yerini, ezberci eğitime bırakmıştır. Maalesef ülkemiz o günün bu kazanımını koruyamadı. Çünkü o dönemde toplumun eğitim düzeyi, demokrasiyi sindirme bilinci, Batı'nın baskısı sonucu bu proje ortadan kaldırıldı. Yönetime katılma, sorgulama ve sorma bilincine, eleştirel düşünme yeteneğine sahip, dünyadaki gelişmeleri izleyip yorumlayabilen, sorunlar karşısında çözüm yolları arayışında hep aklı ve bilimi kullanan çağdaş insanları yetiştirme, anadolu insanının bağnazlıktan kurtarıldığında nasıl yaratıcı ve üretici yurttaşlar olabileceğinin kanıtıdır. Beyaz zambağıyla ünlü kent Balıkesir’den bir ses olarak diyorum ki, çağdaş, laik toplumla eğitimimizi sürekli değişkenlik göstererek değil, kalıcı ve istikrarlı olarak yükseltmek için daha çok çaba sarf edelim…