Şimdi zaman öyle bir geçiyor ki artık ölüm bile yetmiyor yaşadığımızı sanmaya. Ama rock’ın asi delikanlısı şarkılarıyla konuşmaya devam edecek. Kara yazı yazıldı sanma, insanın da kaderi böyle Erkin Baba…
“Anadolu-Rock müziğin efsanesi Erkin Koray 82 yaşında hayatını kaybetti.” cümlesi sıradan bir haber duyurusu değil. Çünkü bugün Türkiye’de hem de Türkçe sözlü rock müzik yapılıyorsa, Amerikan askerinden satın aldığı 1961 yapımı Gibson marka elektro gitarıyla bu memlekete tanıtan kişinin Erkin Baba olduğunu hatırlatalım, ona medyun-u şükranız. Hâliyle onun vefatı sonrası -klişenin kanatları altında- gerçekten bir devir sona erdi. Yakın çevresinin ‘kendisine bile muhalif’ diye andığı Erkin Koray’ın uzun, bereketli, velut ve sıra dışı hayatını göz gezdirelim.
BİR ROCK MÜHENDİSİ DOĞUYOR
Mustafa Erkin Koray, demiryolu müfettişi Enver Bey ve İstanbul Şehir Orkestrası piyanisti Vecihe Hanım’ın çocuğu olarak 24 Haziran 1941 tarihinde İstanbul-Kadıköy’de dünyaya gelir. İlk müzik eğitimini erken yaşlarda annesinden alır ki “Fazıl Say kadar piyanoyu iyi bilirim” demesinin arkasında bu talim vardır.
Alman Lisesi’ndeki eğitim hayatı, müzikle olan mesaisini daha da güçlendirir. Okulun dış dünyayla bağlantısı, beraber müzik yapma kıvılcımını ateşler ve ilk grup adını duyurur: Erkin Koray ve Ritimcileri. Malum özellikle rock grupları dağılmaları ve solist değiştirmeleriyle de meşhurdur. Koray da bu geleneği takip eder ve hayatı boyunca o gruptan bu gruba yol yürür, ta ki ‘sırat köprüsü’ne kadar.
ASKERDE ‘ELEKTRONİK TÜRKÜLER’İ KEŞFETTİ
Konuya dönersek; İstanbul’un elit liseleri arasında yeni yeni teşekkül eden müzik gruplarının okullar arası konserleri oluyordur. Bunlardan biri de Galatasaray Lisesi’nde düzenlenir. Alman Lisesi’nin bu haşarı ve haylaz grubunun 16 yaşındaki solisti Beyoğlu’nu âdeta fetheder. Koray’ı seyredenlerden biri de “İşte rock böyle olur ve bir gün ben de bu sahnede bu müziği yapacağım.” diyen Barış Manço’dur. Evet, Türkiye’ye rock’n roll’u getiren adam, kendi tarifiyle elektronik mühendisi olamaz ama elektronik rock mühendisi olmanın ilk adımlarını atmış olur.
1962’de, yani 21 yaşında ilk 45’liğini çıkarır: Bir Eylül Akşamı. Bu arada 1963-1965 yılları arasında Ankara’da askerliğini Hava Kuvvetleri Caz Orkestrası’nda yapar. Koray, burada türkülerin penceresini açar. Tıpkı Cem Karaca’nın Emrah’ı gibi Erkin Koray da Anadolu’nun derin seslerini derleyecek, 1974’te dinleyici ile buluşacak olan Elektronik Türküler böylesi bir belleğin hatırası olacaktır. 1960’lı yıllar, genç rockçının iz bırakacağı şarkılarla geçer: Kızları da Alın Askere, Anma Arkadaş, Meçhul, Çiçek Dağı…
ERKİN KORAY, JOHN LENNON’A NE SÖYLEDİ?
Erkin Koray, ruhunu yansıtan underground müziği, grubu Yeraltı Dörtlüsü’yle gün yüzüne çıkarır. Ancak bu birliktelik de sanatçının 1971’de Avrupa’ya gitme kararı sonrası dağılır.
Hey dergisinden arkadaşı Arda Uskan’la beraber Cannes Film Festivali’ne giden Koray, burada ünlü müzisyen John Lennon’la karşılaşır. Koray; çektiği kısa film beğenilmeyen ve Fransızlar tarafından alaya alınan İngiliz rockçıya kendini tanıtır ve onunla dünyaya aynı yerden baktıklarını söyleyerek ertesi gün için randevu alır. Uskan’la Koray, John Lennon ve eşi Yoko Ono’yla buluşur. Koray, Lennon’a kedisinin de adı olan Mesafeler şarkısını dinletir. Bu arada Uskan’ın da dediğine göre Erkin Koray’ın John Lennon’a gerçekten ne söyleyip, onu ikna ettiği meselesi
flu, not düşelim.
1970’LER: ERKİN KORAY TUTKUSUNUN TARİHİ
1970’ler, gruplararası yolculuk yapan Erkin Koray için neredeyse altın zamanlar olur. Günümüze uzanan şarkılar, bu zamanlarda ses verir: Aşkımız Bitecek, İlahi Morluk, Züleyha, Şaşkın, Yalnızlar Rıhtımı, Fesuphanallah, Estarabim, Arap Saçı, Gönül Salıncağı…
Erkin Koray, bir konser öncesi İskenderun çarşısında dolaşırken dükkânın birinden Arapça şarkılar duyar. Doğu’nun efsunlu melodilerini, İstanbul’a döndüğünde Batı sound’uyla harmanlayan ünlü sanatçı, adaptasyonlarla kendi müziğini şekillendirir, yaptığı uyarlamalarla geniş kitlelere yerini belli eder. Şark’ın sazlarını rock’ın kendi dünyasına dahil eden Koray, bu açıdan The Beatles ve The Rolling Stones’tan önde (ve öncü) olduğunu söyleyecektir.
Bu arada Koray, uzun saçları ve nevi şahsına münhasır giyim tarzı nedeniyle ötekileştirilir. Saçları nedeniyle sonu karakolda biten kavgalara karışır. Türkiye’nin sosyal dönüşümüne karşı isyan bayrağını açan ilk kişilerden biridir o. Barış Manço’nun tarifiyle söylersek; ‘uzun saçın cefasını Erkin çekti, sefasını biz sürdük’ sözü, döneme ışık tutan bir el feneri gibi.
“ELEKTRO BAĞLAMAYI İLK YAPAN BENİM”
2007’deki 50. Sanat Yılı Konseri röportajında, elektro bağlamayı ilk yapanın kendisi olduğunu ama bu enstrümanı bulmanın olağanüstü bir iş olmadığını söyleyen Erkin Baba, şunları kaydeder: “Elektro gitar, bir gün bağlamaya uygulanacaktı, ama onu ilk ben yapmış oldum. Şablonunu da kendim yaptım. Bunu, Şemsi Yastıman’a götürdüm. Manyetikleri yerinde olan çok güzel bir bağlama yapmıştı.” Orhan Gencebay’la elektro-bağlama üzerine de mesai harcayan Koray, arabesk ile rock’ın kimyasını eşleştirmiş olur.
1973’te, yani 32 yaşında Müge Duruman’la dünya evine giren Koray’ın bu evlilikten Damla adında bir kızı olur. Çocuğunu okula göndermeyen usta sanatçı, Avusturyalı filozof Ivan Illıch gibi ‘okulsuz toplum’dan yanadır.
Yine Cem Karaca’nın “Rock, Türkiye söz konusu olduğunda, yerelleşme gayreti taşıdı. Erkin, burada da fonksiyon üstlendi ve bunu başarıyla sürdürdü. Rock, sadece bir müzik biçimi ya da biçemi değil. Rock, bir düşünce tarzıdır, ben bunu her yerde döne döne söylüyorum. Rock, dünyayı algılayış, özümleyiş, yorumlayış ve dışa vuruş biçimidir. Erkin’de bunu görmek mümkün.” sözleri, Koray’ın müziğinin nasıl bir çığır açtığının da göstergesi. Zaten Erkin Koray da bir mülakatında şöyle konuşacaktır: “Benim rockçı oluşum, karakterimle ilgili olsa gerek. Ben biraz böyle kabına sığamayan türden asi yaratılışlı bir genç olduğum için o zamanlar tabii. Şimdi de asi yaratılışlı bir yaşlıyım. Benim ruhumu yansıtan bir müzik oldu rock.”
IVAN ILLICH VERSUS ERKİN BABA
1973’te, yani 32 yaşında Müge Duruman’la dünya evine giren Koray’ın bu evlilikten Damla adında bir kızı olur. Çocuğunu okula göndermeyen usta sanatçı, Avusturyalı filozof Ivan Illıch gibi ‘okulsuz toplum’dan yanadır. Okullaştırmanın eğitimle aynı anlama gelmediğini savunan Koray, müfredata itiraz eder, radikal bir tutumla aldığı kararı uygular. Kızını eğitimsiz bırakmadığını, sadece okula göndermediğini, her ebeveynin çocuklarına mutlaka eğitim aldırması gerektiğini katıldığı her platformda vurgular.
12 Eylül’de tesadüfen yurtdışında bulunan Erkin Koray, 1984’te yurda döner ve müzik çalışmalarına kaldığı yerden devam eder. Çöpçüler, İlla ki, Sevince, Gün Ola Harman Ola, Hay Yam Yam, Hayat Katarı, Öyle Bir Geçer, Akrebin Gözleri gibi hitlere imza atar ama onun kariyer işlerinden biri hiç kuşku yok ki Tek Başına verdiği konser olur. Kayda adını veren söz konusu şarkı, sanatçının bir nevi hayat serencamını anlatır: “Kim olursan ol/Ne istersen yap/Sen de bu dünyada tek başınasın/Sözler altında, gözler altında/Yaşam kavganda tek başınasın…”
“MİLLİYETÇİLİĞİNİ KAYBEDEN, EVİNİ KAYBEDER”
Erkin Koray, bir dönem politikayla da ilgilenir ve 1989’da Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ile yan yana gelir, ama ‘boyunun ölçüsünü alır.’ 1991’de mesaj kaygısıyla direksiyonu sert bir biçimde çeviren ünlü rockçı, kısa süreliğine Demirel’in Doğru Yol Partisi’ne gider. Daha sonra Milliyetçi Hareket Partisi’ni destekleyen ve ‘ulusalcı’ çizgide fikirler beyan eden Koray, Türklüğün ve Türkçenin önemine vurgu yapar: “Ne varmış milliyetçi olmakta? Bir şey mi varmış? Dışarıdan gelip düşman kendi milliyetini savunacak, o diyecek ‘Ben milliyetçiyim’, ama biz milliyetçi veya ulusalcı olmayacağız. Böyle bir şey yok. Son günlerde lütfen birleşin, yumruk olun, milliyetçiliğinizi lütfen kaybetmeyin. Çünkü bunu kaybetmeye başladığınız zaman evinizi de kaybediyorsunuz demektir.”
Tek Başına şarkısı, sanatçının bir nevi hayat serencamını anlatır: “Kim olursan ol/Ne istersen yap/Sen de bu dünyada tek başınasın/Sözler altında, gözler altında/Yaşam kavganda tek başınasın…”
‘DEVLERİN NEFESİ’Nİ ÜFLEYEN ANADOLU OZANI
Evet, Erkin Koray, 7 Ağustos 2023 tarihinde Kanada’nın Toronto şehrinde dünyaya veda etti. O, Türkiye’ye rock’n roll müziği tanıtan, elektro-gitar ve devamında elektro bağlamayla hemen herkesin bahçesinde gönül salıncağı kuran, yalnızlar rıhtımında kendi şarkılarını söyleyen, ‘devlerin nefesi’ni üfleyen Anadolu ozanıydı.
Şimdi zaman öyle bir geçiyor ki artık ölüm bile yetmiyor yaşadığımızı sanmaya. Ama rock’ın asi delikanlısı şarkılarıyla konuşmaya devam edecek.
Kara yazı yazıldı sanma, insanın da kaderi böyle Erkin Baba…