Erkan Aktaş yazdı | Şarabın Anadolu'daki kaderi
Politikyol
Üzüm yetiştiren (Vitis Vinifera) asmanın asıl vatanının neresi olduğunu dair net bilgiler bulunmamaktadır. Asmanın anavatanını tayin için yapılan araştırmalarda; Avrupa’da eski Karbon devrine ait tabaka içinde yerli asmadan ziyade yabani asmalarına benzeyen fosiller elde edilmiştir. Avrupa’nın buzul arazisinin dışında, Fransa’da Montpellier’de ve Roma’da asma yaprakları fosilleri tespit edilmiştir. Kafkasya’da Ararat dağları eteklerinde Agori köyü civarında ilk asmanın Hazreti Nuh tarafından dikildiğine dair efsanevi rivayetler mevcuttur. Yunan mitolojisinde de benzer bir efsane vardır. Bu efsanelerin yanında bir çok rivayet vardır. Bu rivayetlerin biride İran’da hüküm sürmüş Cemşit’ten gelir. İlk şarabın bu dönemde “abı hayat” diye içilmeye başladığıdır.
Anadolu’da bağcılığın ve şarap kültürünün binlerce senelik tarihi vardır. İlk buluntulara göre, ülkemiz Prehistorik devirde bir bağ ve bahçe cenneti olduğunu göstermektedir. Hititlerde bağları korumak için uygun hükümler çıkarmışlardır. Türk Tarih Kurumunun 1935-40 yıllarında Alacahöyükte yaptığı çalışmalarda M.Ö. 2000 yıllarına ait şarap bardakları bulunmuştur. Bununla birlikte Anadolu’nun bir çok yerinde bu tür kalıntılara rastlanmış ve günümüzde bir çok müzede bunlar yer almaktadır.
Bütün bu tarihi belgelerde anlaşıldığına göre Anadolu bu güne kadar gelmiş geçmiş, bir çok medeniyetlerin beşiği olduğu kadar asma kültürünün ve şarapçılığın da anavatanıdır. Çünkü bu güne kadar en eski kalıntılar Anadolu topraklarından çıkmış ve çıkmaktadır. Anadolu’nun üzüm ve şarabı Yunanlar ve Romalılar zamanında çok daha iyi durumda idi. Osmanlı döneminde memleketin bir çok yeri, nefis üzüm bağları ve bunların güzel şaraplarıyla meşhurdur. Fakat ne gariptir ki, bu bağların üzümünü yemek mubah, şarabını içmek günahtı ve Müslümanlara şarap yapmak yasak edilmişti. Yalnız bu yasak, Batılı yazarların zannettikleri gibi ülkemizde bağcılığın gerilemesine sebep olmamıştır. Hatta bağcılık Osmanlı zamanında eskiden daha parlak bir devre ulaşmıştır. Çünkü Türkler, bir taraftan üzüm suyunu pekmez, bulama, pestil ve sucuk gibi çeşitli şekillerde değerlendirmişler, diğer taraftan çeşitli sofralık ve kurutmalık üzüm yetiştirmişlerdir. Fakat Osmanlıdaki bu yasak Türklerin şaraplık bağ üretimi konusunda gelişimini engellemiştir.
Osmanlı zamanında Müslümanların şarap içmesi kanunla yasak edildiği halde Hıristiyan halk şarap yapmakta ve satmakta serbest idi. Fakat bu yasağa rağmen Müslümanlar içinde de şarap içenler bulunurdu. Hatta “Fatih Sultan Mehmet her gün, boğazın berrak sularından çıkarılan istirityalarla Marmara’nın en nefis şarabını içerdi. Lakin Müslüman halktan kim şarap içerse kadı onları ya ikaz eder ya da iki sopa atardı. Sopadan kurtulmak isteyenler de bir akçe ceza verirlerdi. İşin acı tarafı budur ki, o devirde bu cezayı verenlerin bizzat kendileri yukarıda da işaret edildiği gibi bol bol şarap içerlerdi (Kaynak: REFİK 1936). 2000'li yıllardan sonra şarap üretimindeki ÖTV vergilerinin yüksekliği Osmanlı dönemindeki yasakları bize hatırlatmaktadır. Bir de buna TEKEL özelleştirme kararı eklendiğinde durum daha da vahim olmuştur. Bu yakın tarihte yaşananların Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesi konusu için dikkate alınması gerekiyor.
TEKEL'in Özelleştirmesi ve Sonuçları
Örneğin, 2004 yılında Tekelin özelleştirilmesiyle Çanakkale Tekel Şarap ve Kanyak Fabrikası, 27.2.2004 tarihinde yapılan özelleştirmeyle MEY İçki San. ve Tic. A.Ş.’ye devredildi. 2006 Mey İçki hisseleri çoğunluğu Texas Pacific Group’a devredildi. Ne yazık ki günümüzde özelleştirilen ve sonra da kapatılan bu halkın işletmesi (KİT) Çanakkale boğazın en değerli yerinde rant şekline dönüşmüştü. Merkez ülkelerin, Neoliberal iktisat politikalarıyla birlikte özelleştirme politikaları 1980’li yıllarda ön plana çıkmıştır. Özelleştirme savunanların gerekçelerinin başında, mülkiyeti tabana yayarak ve devlet kurumlarını küçültmek ve verimliliği arttırmak gelmektedir. Ama ne yazık ki özelleştirme daha çok tekelleşmeye, bu kurumların kapatılıp rant şeklinde değerlendirilmesine yol açmıştır.
2004 Tekel özelleştirmesi ile birlikte üzüm alanları %20 daralırken, şarap ithalatının %250'lere kadar çıkmasına neden olmuştur.
Son olarak, TEKEL'in özelleştirmesi ile ilgili üzüm alanları ve şarap ithalatı ile ilgili durum yukardaki grafikte net olarak görülmektedir. Diğer taraftan da Çanakkale Tekel Fabrikası örneği, bize yaşananların nasıl rant yarattığı konusunda önemli bulgular sunmaktadır. Bu yaşananlar, şeker fabrikaları ile ilgili alınacak özelleştirme kararları hakkında öngörüler yapmamıza neden olmaktadır.
Ömer Hayyam’dan bir dörtlükle yazıma son veriyorum.
"Cennette huriler varmış, kara gözlü
İçkinin de ordaymış en güzeli
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz
Bak bir yanda şarap, bir yanda sevgili..."
Yorumlar
Popüler Haberler
Milli Piyango sonuçları açıklandı
'Sarallar' operasyonu: Nadir Metal'in CEO'su Burak Yakın ile 'ünlülerin kebapçısı' Fikret Aydoğdu tutuklandı
Kabine kulisi: 'Yeri sağlam' görülen ve 'gidici' gözüyle bakılan isimler
4 günde ikinci intihar: Marmaray'da bir kişi raylara atlayarak yaşamına son verdi
CHP'li İnan Akgün Alp, kesin ihraç istemiyle disipline sevk edildi
Yeni yıl pazarına 'Burası şeriat ülkesi' diyerek saldıran zanlı tutuklandı