“Türkiye karnından konuşanlar ülkesi”
Ercan Kesal
CHP’de iç tartışmalar bitmiyor. Dün Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu bir kez daha buluştu. Aldığımız bilgiye göre; İmamoğlu bir kez daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacak, CHP –ne zaman yapılacağı belli olmayan- olağan kurultayında değişim yaşanacağı konusunda uzlaşı sağlandığı yönünde. Bunların ne kadar mümkün olup olmadığına gelmeden önce Erdoğan’ın nasıl muhalefet tasavvur ettiğini anlamaya çalışalım. Erdoğan uzunca bir süredir muhalefetin kendi arasında kurduğu ittifakları bozmak istedi. HDP’yi yanına çekmek istedi. SP'yi yanına çekmek için bazı temaslar kurdu. Ve son olarak da İyi Parti ve Akşener’e çağrılar yaptı. Hiç birinde başarılı olmadı. Muhalefeti bölmeye çabalayan Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın yeni partilerle tahkim etti. HüdaPar, YRP ile DSP’yı ittifaka dahil etti. 28 Mayıs öncesi ilk turda Cumhurbaşkanı adayı olan Sinan Oğan’ı yanına aldı. Erdoğan’ın hedefinde uzunca bir süredir kendi ifadesiyle; “Milli ve Yerli Muhalefet” yaratmak var. Bu aynı zamanda siyasetin gençleşmesinin önünü kesmeyi de kapsıyor. O yüzden Demirtaş içerde tutuluyor, İmamoğlu dışarda siyasi yasaklı hale getirilmek isteniyor Özetle Erdoğan siyasi sınırlarını kendisinin çizdiği bir “muhalefet” istiyor. Ki, 28 Mayıs’tan sonra Erdoğan’ın açıkladığı kabine bu açıdan önemlidir. *** Her ne kadar kabine açıklandığında herkes Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’i, Dışişleri Bakanı olarak Hakan Fidan’ı konuşsa da; o kabinen başka şifreleri de var. Ki başka bir yazı konusu olmak üzere kabinede Erdoğan için en önemli bakanlığın ve ismin Milli Eğitim Bakanlığı ve bakanı olduğunu buraya not olarak düşeyim. Kabinede Şimşek ve Fidan dışında, biri Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmak üzere dört Kürt kökenli bakan var. Karadenizli, Trabzonlu bakanların yerine dört Konyalı bakan var. Soylu başta olmak üzere milletvekili olan hiçbir bakan kabinede yok. Soylu’nun bakan olmadığı bu kabinenin bir özelliği, Kürt bakanlar ve HüdaPar üzerinden Kürtlerle temas kurmak ve Kürt siyasi hareketiyle ilişkiyi yumuşatmak arzusu. Bu, Kürt siyasi hareketini kendisine karşı olan ittifaktan koparma ve yerel seçimlere Kürt siyasi hareketinin İstanbul, Mersin, Adana gibi kritik illerde belediye başkan adayı çıkarmasını sağlamak. Gelen açıklamalara ve bazı toplantılara bakıldığında bu yolda mesafe alınmaya başladığını söyleyebiliriz. Nitekim, Erdoğan 28 Mayıs akşamı Üsküdar ve Ankara’da verdiği mesajlarda İstanbul başta olmak üzere yerel seçimlerde 2019’da kaybettiği şehirleri almak istiyor. Kabine dahil tüm stratejisini bunun üzerine kurdu.Ekrem İmamoğlu’nun 2024’de İstanbul Belediye Başkanı olma ihtimali yok denecek kadar azdır. Partisi tarafından aday bile yapılsa, siyasi yasağının devreye girmesi çok güçlü olasılıktır. Çünkü Erdoğan, İmamoğlu’na karşı İstanbul’u bir kez daha kaybetmek istememektedir.*** Peki Erdoğan’ın hedefi bu kadar açıkken muhalefet ne yapıyor? CHP’de içi şimdilik boş bir “değişim” talebi ve buna bağlı liderlik tartışılıyor. İyi Parti, seçim sonuçlarına ilişkin somut hiçbir sorumluluk alamadan; “biz demiştik” söylemiyle kendini temize çekme peşinde. Altılı Masa’nın diğer liderleri neredeyse ortada yok. Selahattin Demirtaş, HDP dahil yalnız bırakıldı. HDP ise sistem değişmiş, Türkiye’de demokrasi ve siyasetin alanı genişliyormuş gibi yerel seçimlerde aday çıkarma telaşına düşmüş. Eğer muhalefet, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde 2019’daki başarıyı yeniden kazanmak ve o başarının üzerine çıkmak istiyorsa; formları başka başka da olsa birliktelik halini sürdürmek zorundadır. Çünkü Cumhur İttifakı karşısındaki her birliktelik kaçınılmaz biçimde; demokrasi, özgürlük ve adalet koalisyonudur ve ülkenin buna ihtiyacı vardır. Bu bozulmamalı, tam tersine yerel seçimde de formu başka biçimde olsa da devam etmelidir.
CHP’deki değişim tartışmaları bu verili gerçekler üzerinden; değişimi 5-6 ismin değişmediği MYK değişikliği ile sınırlamadan; Kılıçdaroğlu’nun partide başlattığı siyasi dönüşümü hem derinleştirmek hem kurumsallaştırmak hem de partiyi sol, sosyal demokrat yönünü güçlendirecek bir kadro hareketi ile sürdürmek gerekiyor.*** Bu noktada muhalefetin özellikle CHP’nin bu verili tabloyu iyi okuması gerekiyor. CHP şunları kabul etmek ve bunu uygun bir strateji geliştirmek durumunda. Ekrem İmamoğlu’nun 2024’de İstanbul Belediye Başkanı olma ihtimali yok denecek kadar azdır. Partisi tarafından aday bile yapılsa, siyasi yasağının devreye girmesi çok güçlü olasılıktır. Çünkü Erdoğan, İmamoğlu’na karşı İstanbul’u bir kez daha kaybetmek istememektedir. Bu olasılığa karşı İstanbul için hızla yeni bir aday bulmak Kılıçdaroğlu’nun da, İmamoğlu’nun da, CHP’nin sorumluluğudur. CHP sadece İyi Parti ile değil diğer muhalif partiler ve ittifaklarla görüşmeli ve adayın desteklenmesini sağlamalıdır. Ortak adaylar çoğaltılmalıdır. Ve CHP 14 ve 28 Mayıs’ta yapamadığı her sandıkta partili sorumlu bulundurmayı başaracak bir süreci hızla başlatmalıdır. CHP yönetimi, parti örgütü ile barışmalı ve örgütü sahada çalışma konusunda motive etmelidir. Ve son olarak da, CHP’deki değişim tartışmaları bu verili gerçekler üzerinden; değişimi 5-6 ismin değişmediği MYK değişikliği ile sınırlamadan; Kılıçdaroğlu’nun partide başlattığı siyasi dönüşümü hem derinleştirmek hem kurumsallaştırmak hem de partiyi sol, sosyal demokrat yönünü güçlendirecek bir kadro hareketi ile değişimi gerçekleştirmek, partiyi yenilemek durumundadır. Ana muhalefet partisi olarak CHP’nin ülkenin içinde olduğu siyasal iklimi veri alarak gerçekçi tercihler yapması Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu başta olmak üzere tüm partililerin sorumluluğudur. Bunun için de bir an önce herkesin karnından konuşmayı bırakıp, öz fikrini resmi görüş haline getirmesi ve ifade etmesi gerekmektedir.