Ekonomide kritik dönemeç: Haziran ayı
Politikyol
Türkiye ekonomisi Mart 2018’de 1980 sonrası dönemin en ağır iktisadi buhranına girdi. Mart 2020’de ise pandeminin başlamasıyla buhranın 2. perdesine geçildi. Henüz içine girdiğimiz Haziran ayındaki gelişmeler ise 2. perdenin gidişatını büyük ihtimalle belirleyecek.
Dolaylı olarak ekonomiye etki eden iç ve dış politika ile yazıya başlayalım. Mevcut buhran dış borç kaynaklı patlak verdi, dolayısıyla dış finansman kaynakları ve kanallarına etki gücü yüksek ülkelerle Türkiye’nin dış politik ilişkileri buhranın seyrini belirliyor. Kasım 2020’de bir ödemeler dengesine az kala uçurumdan dönen ekonomi yeniden döviz darlığı yaşamaya başlayınca geleneksel döviz kaynağı olan turizmin açılabilmesi için tam kapanma isimli sıkı kapanmalar uygulanmaya başlamıştı. Muhtemelen geçtiğimiz yıl hasta ve vaka muğlaklığına dayalı hinlikten sonra AB düşen vaka sayılarına rağmen ikna edilemedi. Rusya ise Ukrayna meselesinde Türkiye’nin taraf olmasından rahatsızlığını seyahat yasağı ile gösterdi. Bu esnada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’li çokuluslu şirketlerle yaptığı görüşmede 14 Haziran tarihli NATO zirvesinde ABD Başkanı Biden ile uzlaşmaya varılabileceği iddiası gündeme düştü. Muhtemelen Rusya da elindeki turizm kozunu kullanarak seyahat yasağını bu zirvenin hemen arkasına, 21 Haziran tarihine kadar uzattı. Rusya’nın rahatsızlığının arkasında S-400 tedarikinde Türkiye’nin geri adım atarak ABD lehine bir noktaya çekileceği ve bunun ön göstergesi olarak S-400 eğitimi için Türkiye’ye gelmiş Rus uzmanların ülkelerine gönderileceği iddiaları bulunuyor. Doğruluğunu bilemiyoruz, S-400’ün yerinde bir tercih olup olmadığını ise savunma uzmanlarına bırakıyoruz. Yanıtlamamız gereken soru şu: neden ABD tepkisi Türkiye ekonomisini doğrudan etkileyebiliyor?
Akla gelen ilk neden ikili ticaret hacmi, fakat ABD Türkiye’nin en önemli ticaret ortaklarından değil. Ötesi petrol ve doğalgaz gibi kritik hammaddeler de buradan sağlanmıyor. Birçok ülke gibi Türkiye de yazılım ve diğer yüksek teknolojilerde bu ülkeye bağımlı, fakat bu konuda bir yaptırım yok, hatta böyle bir beklenti dahi yok. Yani Çinli Huawei’ye uygulanan çeşitli yazılımların sunulmaması gibi bir durum Türkiye için geçerli değil. Doğrudan dış yatırım konusunda da ABD, Türkiye’nin ana kaynağı değil. Bu alanda açık ara Avrupa ülkeleri baskın. Tabii Avrupa’dan gelen yatırımın bir kısmının ABD’li çokuluslu şirketlerin bu kıtadaki merkezi olduğunu da not düşmek gerek. Türkiye’nin dış finansmanında Türkiye’de yerleşik bankaların yabancı ana ortaklarından sağlanan kaynaklar önemli bir yer tutuyor. Bu alanda da önde gelen ülkeler Fransa, İspanya ve İtalya; yani ABD listede yok. ABD’li turistlerin de payı büyük değil. Yurt dışı inşaat işlerinde ABD’den alınan taahhüt neredeyse yok. Özetle ilk bakışta ABD ile Türkiye’nin doğrudan ikili ticari ve mali kanalları kritik ölçüde değil.
ABD’nin Türkiye’nin dış finansman erişimindeki asıl etki gücü bir kaynak olup olmaması değil, kanalları kapama gücüne haiz olması. Türkiye’nin dış borcunun yaklaşık 125 milyar doları eurotahvil. Bankaların dış borçlanma amacıyla kullandıkları seküritizasyon ve sendikasyon kredilerinin büyüklüğü ise yaklaşık 26 milyar dolar. Bu tahvil ve kredilere erişim Londra ve New York merkezli küresel bankalarca gerçekleşiyor. Bu bankalardan birkaçı, Türkiye Hazinesi veya borçlanmak isteyen Türkiye’ye yerleşik özel banka tarafından yetkilendiriliyor. Bu kurumlarca talep toplanıyor ve neticesinde yeni borçlanma veya mevcut borçların döndürülmesi sürdürülebiliyor.
S-400 kaynaklı CAATSA isimli ABD finansal yaptırımlarının uygulanmayan maddelerinde ve kapsamında bu gibi kanalların kısılma durumu var. ABD’nin kara listeye aldığı ülke, banka ve kurumların diğer Batılı kuruluşlarca iş yapması da fiilen zorlaşıyor. Özetle, ABD etkisini ikili ilişkilerden çok finans alanındaki hegemonya gücü ile gösteriyor. Yukarıdaki eurotahvillerin yargı merciinin ABD’deki New York Güney Bölgesi Mahkemesi olduğunu ve Halkbank davasının da burada görüşüldüğünü ekleyelim. Haliyle S-400 konusu çok önemli ve Türkiye ile ABD arasında süreklilik arz eden bir ihtilaf olarak kalmak yerine hızlı bir şekilde Türkiye veya ABD lehine çözülürse dış finansman kanallarına büyük etkide bulunur.
Haziran ayına ilişkin bir diğer politik gelişme ise seçim ve siyasi parti kanunlarına ilişkin değişiklik ihtimali. Siyaset kulislerinde AKP’nin taslağı hazırladığı ve MHP ile müzakere ettikten sonra Haziran ayında TBMM’ye getirerek yasama tatili başlamadan kanunlaştıracağı konuşuluyor. Yeni taslağın içeriği ve yasalaşıp yasalaşmayacağını bugünden kesin bilinmese de son dönemde sıklıkla dile getirilen erken seçimlere ilişkin daha fazla açıklığa neden olacak. Politik çalkantılardan ötürü şahsen beklemesem de baskın bir seçim her zaman mümkün. Fakat yeni seçim kanununun uygulanması için 1 yıl geçmesi gerektiği için 2021 yılı içerisinde bir seçim ihtimalini azaltacak ve bir sonraki seçimin kuralları da netleşmiş olacak. Ekonomide bozulma ve temel hakların kullanımındaki baskı, sandık uzaklaştıkça toplumsal tepkilerin artarak finansal istikrarsızlıklara ek sosyal istikrarsızlıkların katılmasına neden olabilir.
Haziran ayında Biontech kaynaklı aşı tedarikine ilişkin beklentiler de büyük. Hızlı bir aşılama turizm sezonunda beklentilerin karşılanmasını artık sağlayamaz ancak hizmetler sektörünün iç taleple en azından nefes almasını sağlayabilir. Tabii kapanmaların azalmasıyla tepki gösterme özgürlüğü, sosyal istikrarsızlık ihtimallerini de artırabileceğini göz önünde bulundurmalı.
15-16 Haziran tarihlerinde ABD Merkez Bankası Fed’in yüksek önem arz eden toplantısı var. Fed. piyasaya verdiği likiditeyi kısma sürecine dair daha net net bilgiler verebilir. Süreç hızlandıkça Türkiye’yi de içerecek şekilde gelişmekte olan ülkelerde sarsıntılar yaşanabilir. 17 Haziran tarihli TCMB toplantısının kaderini Türkiye’deki enflasyon beklentileri kadar, hatta belki daha da çok Fed. kaynaklı finansal istikrar riskleri belirleyecek. Rezervleri tükenmiş ve faiz artıramayan TCMB para politikasının kontrolünü bu süreçte sağlamakta zorlanabilir. Erdoğan’ın hızlı faiz indirimi beklentisi ise aşikâr ve ekranlarda hala açıkça vurguluyor.
Özetle, Haziran ayı hem iç hem de dış politika için kritik bir dönem. Küresel piyasalar ve yurt içinde pandemiye ilişkin gelişmeler de yakın takip edilmeli. Öyle gözüküyor ki önümüzdeki birkaç haftalık süreç, ardından gelen 1 yılı genel anlamda şekillendirecek. Böylece iktisadi buhranın 2. perdesinin nasıl sonlanacağı biraz da öngörülebilir hale gelecek.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi