Bu köşede İsrail ve Filistin üzerine yazdığım müddetçe tartışmalı konuları unutturmayıp, yeni gelişmeleri paylaşmaya çalışacağım. Bu yüzden geçtiğimiz aylarda öldürülen Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile hakkındaki gelişmelere değineceğim.
Türkiye’de gazeteciliğin durumu üzerine uzun uzun yazılar yazılabilir ama bu konuyu işin erbâbına bırakıyorum ve bir akademisyen olarak sade okur kimliğimle bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Basınımızda beni çok rahatsız eden noktalardan birisi gazetecilerin konuları istikrarlı şekilde takip etmeyip, o esnada gündemde ne varsa onunla ilgilenip sonrasında unutulmaya bırakmaları. Sürekli olarak halkın konuları çabuk unuttuğundan ve hafızasının zayıf olduğundan yakınıyoruz oysa burada gazetecilerin payı hiç mi yok? Fikri takibin olmayışı olayların çabuk unutulmasına ve hatta bazen tamamen ıskalanmasına da sebebiyet veriyor. Hatta çoğu zaman gazeteciler kendi hayat görüşlerine uygun düşmeyen gelişmeler olduğunda bunları görmezden gelmeye de meyledebiliyor. Bu durum şahsen beni çok rahatsız ediyor. Bu yüzden bu köşede İsrail ve Filistin üzerine yazdığım müddetçe elimden geldiğince tartışmalı konuları unutturmayıp, yeni gelişmeleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bu yüzden bu hafta geçtiğimiz aylarda öldürülen Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile konusuyla ilgili yeni gelişmelere değineceğim.
Hatırlayacaksınız, geçen Mayıs ayında Cenin’de yaşanan çatışmaları takip ederken, iki ateş arasında kalan Filistinli gazeteci Ebu Akile hayatını kaybetmişti. İsrail, herhangi bir tetkik yapılmadan suçlunun ilân edilemeyeceğini belirtmiş, Filistin tarafı ise daha ortada fol yok yumurta yokken İsrail askerlerini suçlamıştı. Pazartesi günü İsrail ordu sözcüsü tarafından Ebu Akile cinayetiyle ilgili yapılan araştırmaya dair bir açıklama yapıldı. Buna göre, gazetecinin çok büyük ihtimalle Filistin tarafından açılan ateşe karşılık verilirken, İsrail askerleri tarafından kazayla öldürülmüş olabileceği belirtildi. Ama yine de bunun kesin olmadığı ve gazetecinin Filistinliler tarafından da öldürülmüş olabileceği vurgulandı. Bu sözlerden sonra, Mahmut Abbas ise bu açıklamanın İsrail’in Ebu Akile cinayetinde suçu üstünden atmaya yönelik bir çabası olduğunu ve konuyu Uluslararası Ceza Mahkemesine getireceklerini söyledi.
Ne anladık biz bundan? Olayın başından beri, Filistin yönetimi bildiğimiz gibi. Politik duruşu sürekli düşmanlıktan besleniyor. Bence bu tutum başlı başına Ebu Akile’ye karşı saygısızca. Henüz hiçbir tetkik yapılmamışken, İsrail’i suçlu ilan ederek buradan siyasal bir kâr elde etmeye çalışmak mide bulandırıcı. Bir de bununla yetinmeyip, kadıncağızın cenaze töreninde provokasyon yapıp olay çıkarmışlardı hatırlarsanız. İsrail’in büyüyen olayları yeterince idare edememesi de tuz biber ekmişti duruma. Ne yazık ki bir gazeteci ölmüş, adam hâlâ siyasi rant peşinde. Çok çirkin, çok ayıp gerçekten.
Bence İsrail’e yakışan en azından Ebu Akile’nin ailesinden özür dilenmesiydi. Bu İsrail’i küçültmez tam tersine onurlu kılardı.
Öte yandan, İsrail’in “Yapılan incelemeler sonucunda Ebu Akile’nin IDF tarafından öldürülmüş olma ihtimali…” gibi dolambaçlı cümlelerle yaptığı bu açıklamadan küçük bir ihtimal dahi olsa kadını İsrail askerlerinin vurduğu sonucuna varıyoruz. Bu ihtimal için dahi özür dilenemez miydi? “Belki de Filistinliler vurmuştur o yüzden resmi özre gerek yok”, çok çiğ bir tavır değil mi? Filistin yönetiminden özür dilenmeyecek sonuçta ölen bir militan değil, bir gazeteci. Doğrudur belki tarafsız ve yansız bir gazeteci değil, tut ki militanvari bir tutumu da olsa, sonuçta gazetecilik dışı bir faaliyeti mi vardı? Hayır. O esnada gerçekten görevinin gereğini yapıyordu. Bence İsrail’e yakışan en azından Ebu Akile’nin ailesinden özür dilenmesiydi. Bu İsrail’i küçültmez tam tersine onurlu kılardı. Gazeteciler bütün dünyada bizim gözbebeğimiz olması gereken insanlar; çok zor şartlar altında çalışıyorlar, kıymetlerini bilmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Son olarak şunu da yazayım, ülkemde yüzlerce gazetecinin tutuklu olduğunu ve Türkiye’nin basın özgürlüğü konusunda dünyada en son ligde yer aldığının farkındayım. Zaten bunun için daha çok önemsiyorum Ebu Akile’nin öldürülmesini. Fikirlerin savunulmasının sınırı yoktur diye düşünüyorum; orada bir gazeteci öldürülmüşse ve bu önemsenmemişse, yarın başka bir ülkede de bir başka gazeteci daha kolayca hedef durumuna gelebilir. Demokrasi, özgür düşünce, hürriyet tüm dünya uluslarının ortak mücadelesidir.
Ebu Akile’nin kaza ile öldürülmesi çok acı bir olaydır. Kimileri İsrail’in onu kasıtlı öldürdüğünü ileri sürüyor ama bu iddia hem İsrail’e haksızlık etmektir, hem de Ebu Akile’ye saygısızlıktır.
Sonuçta Ebu Akile’nin kaza ile öldürülmesi çok acı bir olaydır. Kimileri İsrail’in onu kasıtlı öldürdüğünü ileri sürüyor ama bu iddia hem İsrail’e haksızlık etmektir hem de Ebu Akile’ye yapılmış bir saygısızlıktır. Çünkü eğer gazeteciliği aşan bir faaliyeti olsaydı, bir terör eyleminde yer almış olsaydı veya şu veya bu şekilde terörle doğrudan ilişkili olsaydı İsrail güvenlik güçleri bunca senedir neden ona karşı bir şey yapmadılar? Kadının Filistinli olması terörist olması demek değil. Yıllardır İsrail-Filistin çatışmasının kalbinden haberler yapan bir gazeteciydi ve evet Filistin yanlısıydı. Bu bir görüştür ve suç değildir. Suyu bulandırmanın hiçbir âlemi yok. Ebu Akile bir gazeteciydi ve haber peşindeyken kazara öldürüldü. Mekânı cennet olsun. Umarım İsrail mâkâmları en azından onun ailesinden özür dileme nezaketini gösterirler. Bu Filistin halkıyla İsrail halkının yakınlaşması için bir adım dahi olabilir.