Türkiye sabit genişbant internet erişiminde %51’lik bir oranla Avrupa’da son sırada (AB ortalaması %75). İnternet hızı ortalamasında da son sıradayız. Öte yandan %62’lik sosyal medya kullanım oranıyla en üst sıralarda yer alıyoruz. Yeni çağ, farklı tanımları ve değişkenleri beraberinde getirmeye devam ediyor. 21. yüzyılda yoksulluğun ana nedeni, mecrasal bir erişimsizlik türü olan dijital erişimsizlik. Bir mecra erişimi sorunu olması nedeniyle bireyleri ve toplumları, onun vasıtasıyla ulaşılabilecek tüm kaynaklardan mahrum bırakan, bu anlamda hem satıhta, hem de derinlemesine izler bırakan, büyük bir sorun… Dijital bölünme olarak adlandırılan ve gelir uçurumunun derinleşmesinin en önemli nedenlerinden biri haline gelecek olan bu yeni değişken, 21. yüzyılda insanları ve toplumları derin bir kırılımla birbirlerinden ayıracak.
ABD’deki hanelerin yüzde 27’sinde internet yok. İnternete erişimde düşük gelirli, evsiz, azınlık gruplara mensup ya da engelli bireyler, toplumun geri kalanına kıyasla çok daha dezavantajlı durumdalar.
Öncelikle bu sorunun en hafif haliyle karşı karşıya olduğunu tahmin ettiğimiz ABD istatistiklerine bakalım. Amerika’da hanelerin %87'sinin internete erişmelerini sağlayacak bir bilgisayar, akıllı telefon ya da tableti olmasına karşın, sadece %73'ünün internet bağlantısı erişimi bulunuyor. İnternete erişimde düşük gelirli, evsiz, azınlık gruplara mensup ya da engelli bireyler, toplumun geri kalanına kıyasla çok daha dezavantajlı durumdalar. Bu grupların dışında kentsel-kırsal ayrımı da özellikle altyapı yetersizlikleri nedeniyle her zamankinden çok daha keskin bir hale geliyor. Pandemide eğitim, iş ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere geleneksel gelir uçurumunu derinleştirecek pek çok alana dijital uçurumun da negatif anlamda katkı verdiğini gördük. Ve sonuçların şimdiden, özellikle eğitim alanında geri dönüşü çok zor hasarlar bıraktığına tanık oluyoruz. Yine Amerika’da yapılan bir araştırma sonucuna istinaden, tablonun halihazırda dezavantajlı konumda olan bireyler açısından çok daha vahim sonuçları olduğu ortaya çıkıyor: Amerika’da internete erişimi olmayan veya sadece düşük hızlı çevirmeli ağ erişimi olan öğrencilerin ırksal dağılımı şöyle:
  • %27 Kızılderili
  • %19 Afrikalı Amerikalı
  • %17 İspanyol
  • %12 Pasifik Adalı
  • %3 Asya kökenli
Bu yüzdeler, söz konusu ırklara mensup kişilerin nüfus içindeki dağılımına tekabül etmiyor. Bu da bizi dijital uçurumun dezavantajlı gruplara mensup öğrencileri çok daha orantısız bir şekilde etkilediği sonucuna götürüyor. Ekonomide yoksulluk döngüsü ya da yoksulluk tuzağı olarak adlandırılan kavram, yoksulluğun, bir kez var olduğunda dışarıdan kuvvetli bir müdahale olmaması durumunda kendi kendini güçlendiren mekanizmalar nedeniyle nesiller boyunca devam etmesi anlamına gelir. Bu döngü, özellikle gelişmekte olan ülkeler olarak adlandırılan ülkelerin kalkınmalarının önündeki temel engeldir. Kişi, ailesinin sahip olduğu eğitim ve gelir seviyesi nedeniyle bebeklikten itibaren, kelime dağarcığının gelişmemesinden, beslenme kaynakları ve temel sağlık hizmetlerine erişime ilişkin sorunlara kadar, zeka gelişimi ve fiziksel gelişimine etki eden pek çok negatif faktöre maruz kalır. Sosyalleşmenin başlamasıyla birlikte devreye giren eğitime erişimle ilgili sorunlarla birlikte katlanan bu problem, bireyin tüm hayatını etkileyerek, tıpkı ailesi gibi düşük gelir koşullarında bir yaşam sürmesine neden olur. Bahsettiğimiz üzere bu döngü, ancak dışarıdan kuvvetli bir müdahalenin varlığı durumunda kırılabilir, ki bu müdahale de çoğunlukla sosyal devletin alanına giren müdahaleleri gerektirir. Dijital bölünmenin tek nedeni cihaz ya da altyapı erişimi değil. Skalanın neresinde durduğunuzu etkileyen diğer bazı farklı faktörler şöyle:
  • İnternet erişimi olan bir bölgede bulunmak,
  • İnternet altyapısının yeterli ve çağın gerekliliklerine uygun (örneğin pandemi döneminde online eğitim yayınlarını takip edebilecek düzeyde) indirme ve yükleme hızını sağlayabilmesi,
  • İnternet erişimi satın alabilecek maddi güce sahip olmak, erişim maliyetinin diğer temel mal ve hizmetlerle karşılaştırıldığında makul ve asgari ücretle karşılanabilir düzeyde olması,
  • Toplumun genel bir dijital okuryazarlık seviyesine, internetin faydalarına ve internet üzerinden erişim sağlayabileceği hizmetlere dair farkındalığa sahip olması ve internetten faydalanabilmek için gerekli asgari becerilerin geliştirilmiş olması.
BM verilerine göre 3.6 milyar insanın (dünyanın yüzde 46’sı) internete erişimi yok. Amerikalılar “her eve geniş bant internet projesi” için 100 milyar dolardan fazla federal fon ayırmış durumda.
Bu katmanlar açısından baktığımızda, internetin sadece altyapı ve cihaz erişimiyle sınırlı olmadığını ve dijital bölünmenin pek çok farklı nedenden kaynaklanabildiğini ve derinleşebildiğini görüyoruz. Öte yandan Birleşmiş Milletler’in 2022 verilerine göre dünya üzerinde 3.6 milyar insanın internete hiçbir şekilde erişimi yok. Dünya nüfusunun geri kalan %54’ü ise internet erişimine sahip görünüyor, ancak yukarıda bahsi geçen kriterler açısından ülkeler arası ve ülke içi devasa farklılıklar olduğu biliniyor. Daha önce Amerika’dan örnek vermiştik. Amerika Birleşik Devletleri şu anda, Eyaletler Arası Otoyol Sistemi’nin oluşturulmasından bu yana Amerikalıları birbirine bağlamak için yapılan en büyük kamu yatırımı olarak adlandırılan, “her eve geniş bant internet projesi” için 100 milyar dolardan fazla federal fon ayırmış durumda. Bu proje, özellikle pandemi sonrası artan dijital uçurumun ve ilgili sorunların daha da derinleşmeden hafifletilmesi amacıyla hız kazanmış durumda. ABD erişim anlamında Avrupa’nın gerisinde yer aldığı metrikler açısından ciddi yatırımlar yaparak bu kırılmayı hafifletmeye çalışıyor. TÜRKİYE’DEKİ TABLO NASIL Şimdi de Türkiye’deki tabloya bakalım: Türkiye sabit genişbant internet erişiminde %51’lik bir oranla Avrupa’da son sırada yer alıyor (AB ortalaması %75). Öte yandan 11.58 Mbps hız ile genişbant internet hızı ortalamasında da Avrupa’da son sırada yer alıyoruz.  Türkiye’de internet erişiminin daha ziyade mobil genişbant aracılığıyla gerçekleştiğini görüyoruz. Hane interneti eksikliğinin nedenlerini ortaya koyan EUROSTAT verilerine göre ise bireyler internetten yeterince faydalanabilmek için gerekli becerilere sahip olmamaları (%74) ve interneti ilgi çekici ya da faydalı bulmamaları (%61) nedenleriyle evde genişbant internet kullanmadıklarını belirtiyorlar. Öte yandan interneti ilgi çekici bulmamamıza rağmen, sosyal medya için aynı şeyi düşünmüyor olmalıyız ki, %62’lik sosyal medya kullanım oranıyla Avrupa’da en üst sıralarda yer alıyoruz. AB ortalamasında internet üzerinden en sık yürütülen faaliyetler %75 email erişimi, %65 e-ticaret ve %58 internet bankacılığı iken, Türkiye’de ilk üç sırada %62 ile sosyal medya, %52 ile e-devlet ve %39 ile internet bankacılığı kullanımının yer aldığını görüyoruz. Bu sonuçlardan hareketle, yukarıda bahsi geçen dijital bölünmeye dair nedenlerin birden fazlasının ülkemiz için geçerli olduğunu söylemek mümkün. Yeni nesil yoksulluğun ve kalkınma sorunlarının en temel nedeni olacak olan dijital bölünmenin uzun vadeli ve geriye döndürülemez etkileri var. Bu konunun öncelikli olarak ele alınması, ülkenin geleceği açısından büyük önem taşıyor.