Geçtiğimiz hafta piyasaların dikkatle ve tereddütle beklediği karar açıklandı. TCMB faiz kararı. Aslında piyasanın istediği ve ihtiyacı olan daha fazla bir artış idi. Ancak genellikle kararlar ile ihtiyaç arasında tam bir denge olmadığı için piyasanın tereddütlü bekleyişine normal diyebiliriz.
Aşağıdaki grafikte Amerika(Fed), Avrupa(ECB), İngiltere(BOE), Brezilya(BCB) ve Türkiye (TCMB) merkez bankalarının son 2 yıllık faiz kararlarının gelişimi yer almakta.
Grafiğe dikkatlice baktığımızda gri ile boyalı alan boyunca bizim maceranın başlangıcı ve devam ettiği bölgede diğer tüm merkez bankalarının genellikle faiz kararlarının yukarı yani artış yönlü olduğunu görmekteyiz. Peki biz neden ısrarla Dünya’nın tersine gittik, kendimizi soyutladık ve bugün Dünya’nın en yüksek enflasyonunu yaşayan ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktayız? Bu dönem boyunca ödenen bedellerin karşılığı olarak bugün enflasyonda gerçekten bir iyileşme yaşanmış olsaydı “çektiğimiz sıkıntılara değdi” diyebilirdik. Ancak tam tersine hem enflasyon yükseldi ve hâlâ da yükselmeye devam ediyor. Hem de piyasa isteklerine daha fazla direnemeyen Merkez Bankası kademeli (az da olsa) faiz artışına gitme sürecini başlattı.
İnsanlar hata yapabilir, önemli olan yapılanın hata olduğunu görüp, sonrasında hızlıca düzeltici aksiyonların alınmasıdır. Eğer yapılan bir hata sürekli tekrarlanıyorsa hata olmaktan çıkar, bilinçli harekete döner. Dolayısı ile karar vericiler Eylül 2021’de başlatılan politika değişikliğinin can yakıcı sonuçlarını görüp “hata yapıldı” demeleri çok zor. Çünkü aradan 2 yıllık süreç geçti, aynı hareketler arka arkaya yapıldı, her defasında piyasalar alınan kararları beğenmeyip enflasyonu artırıcı tepkiler verdi. . . Son bir soru: O zaman biz bunları neden yaptık?