Okuyanın umudunun kalmadığı bir ülkede bilimsel gelişmeden, toplumsal refahtan bahsedilemez. Eğer şu an herkesin hayali yurt dışında yaşamaksa kalanlar bunun acısını çok yaşayacaklar… Geçenlerde bütçe görüşmeleri yapıldı. Temsilcilerimiz ringde kıran kırana mücadele ettiler. Ben Alpay’ı tuttum sonuçta bu konuda tecrübeli. Sıktı mı yumruğunu, çattı mı kaşlarını ülkede ne ekonomik kriz bırakıyor ne toplumsal buhran… Öyle etkili bir siyasetçi! Son zamanların en çok konuşulan konularından biri olan asgari ücret de konuşuldu bu bütçe görüşmelerinde. Kimine göre 5.000 lira olmalı çünkü hayat pahalı… Kimine göre 3.500 olup ara bulunmalı… Ben arttırıyorum ve 15.000 olsun diyorum. Sonuçta madem işveren küçük esnafı ve çıkaracağı işçi sayısını düşünmüyoruz ben de fikrimi söyleyeyim. Küçük esnaf yanında iki kişi çalıştırsa 10.000 lira gözden çıkaracak. E bunun kirasıydı fahiş vergileriydi, faturasıydı derken esnaf işin içinden çıkamayacak ve hop işçiyi çıkaracak. Çıkan işçiler yerine Suriyelileri illegal çalıştırmaya başlayacak.. EĞİTİMLİYE HAKKI VERİLMEZSE ÜLKE DİNGONUN AHIRINA DÖNER Bunlar bu hayat pahalılığının getirileri olacak. Ancak ben memur ve beyaz yakalı garibanlığından bahsedeceğim sizlere. Asgari ücret artarken memura ne kadar zam gelecek? Sizce onların da maaşı iki katına yakın artacak mı yoksa senede 300-500 zama tamah mı ettirilecek? Peki köyünden çıkıp binbir umutla okuyan gençlerimiz ne olacak? Bugün işe yeni başlayan bir mühendis 3500-4000 gibi rakamlara çalıştırılıyor. Öğretmen deseniz özel okullarda ayda 220-240 saate yine aynı ücretleri alıyor. Doktor diyeceğim üstüme yürüyüp darp edeceksiniz çünkü içinde “doktor” geçen her durumu darp etmek için atakta bekliyorsunuz. Ama onların da maaşları içler acısı… Geçenlerde üniversitede Çocuk psikiyatristi profesörle konuştum döner sermaye ve her şey dahil 10.000 lira maaş aldığını söyledi. Ailemden çoğu kişi devlette doktor olduğu için inanmakta pek de zorluk çekmedim. Hırslanabilirsiniz, “okumak sizin tercihinizdi okumasaydınız” da diyebilirsiniz ama kazın ayağı öyle değil işte. Okuyanın umudunun kalmadığı bir ülkede bilimsel gelişmeden, toplumsal refahtan bahsedilemez. Eğer şu an herkesin hayali yurt dışında yaşamaksa kalanlar bunun acısını çok yaşayacaklar… Önceden Hasan amca çocuğunu kendisi gibi olmaması için okuturdu. Bir hayali vardı. Şimdi okutsa çocuğu ondan maksimum 500-1000 lira fazla kazanacak. Haydi sizin gül hatırınıza bu miktarı 2000 yapayım. Yapayım da ne fark edecek? Hasan amca köyünde yaşarken sütü ucuza alacak, sebzesini bahçesinden koparacak. Oğlu ise bu farkı kentin acımasız bereketsizliği içinde kazanacak. Bu kent onun maaşı arasındaki farkı bir PacMan gibi yiyip bitirecek… Bir ülkedeki gelinecek en üzücü nokta “Okusam ne olacak?” söylemidir. Bu söylem kişilerde kısa yoldan para kazanma isteğini körükler ki bunun da ucu her noktaya gider… Öteki taraftan bakınca çoğu patron okumamış. Allah mı “yürü ya kulum” dedi yoksa birileri mi yürüttü bilinmez! Hal böyle olunca insanların aldıkları diplomalar, bildikleri diller önemini yitirmeye başladı ve bu durum insanlarda dipsiz bir kuyuya atılmış hissi yaratmaya başladı. Kişilerdeki okuma cesaretini kırdı. Şimdiki durum daha da ağır. Çünkü eğitim paralı oldu. Şanslıysanız çocuğunuz birazcık iyi bir bölüm okur ve kendini geliştirir. Aksi takdirde eğitimine harcadığınız parayı emeklilik hakkı dolana kadar amorti edemeyecek Hatırlıyorum da… 7 yaşındaki öğrencilerime büyüyünce ne olmak istediklerini sormuştum hemen hemen hepsi “youtuber, blogger, fenomen” demişlerdi. Düşünün zihinlerdeki yeni kariyer planlamasını… E artık yeni bir pandemi olursa aşıyı Youtuberlarımız bulur, söz verildiği gibi uzaya çıkarsak bloggerlarımız çıkar, ameliyatları da fenomenlerimiz yapar, mecliste de bizi futbolcular temsil eder… Hak edene hakkı verilmezse meclis ringe döner, eğitimliye de karşılığı verilmezse ülke dingonun ahırına döner… Haydi şimdilik geçmiş olsun. Yol yakınken mesleklere iade-i itibar yapılır umarım.