Kılıçdaroğlu’nun, gerçekten “arınıp”, sistemi temizleyip; kentsel dönüşüm misali siyasi dönüşüme samimi biçimde yönelme niyeti, Akşener’in azmettiricilerine “yaşamsal tehdit” oluşturmuş belli ki. Ve “kızlarını”, sabotaj için doldurdukça doldurmuşlar. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in, bire bir konuşmalarımızda, “asla oyunbozan” olmayacağını, hayatı pahasına Altılı Masa ile iktidar değişikliğine ilerleyeceğini söylediğini anımsıyorum. Gözlerimin içine baka baka…Oğlum Hazar’a sarılıp, “Ben, bu gelecek nesiller için siyasetteyim. Onların geleceğini kurtarmak istiyorum” deyişini de…Şimdi, o gelecek nesilden çocukları, gençleri ağlattı. Çevremde hep o üzerine araştırma üzerine araştırma yaptırılan Z kuşağının gözyaşlarına tanık oldum. Her şeyi geçtim; ikiz depremlerin afet bölgesini ziyaret etmiş bir liderin, daha depremlerin 40’ı çıkmadan, böyle kıran döken üslup ve tavırlarını affetmek, mazur görmek mümkün değil. Kaldı ki, tüm Türkiye deprem korkusu ve travması ile yatıp kalkıyor; insanların hayatı karardı. Altılı Masa’yı dağıtmayacağını, Altılı Masa’nın asıl garantisi olduğunu söylediğini bu kulaklar yanlış mı duydu diye düşünüyorum şimdi. En azından şu net ki; bu gözler gerçek Meral Akşener’i görmemiş, görememiş. Akşener’in tetiklediği siyasi depremin tozu dumanı arasında, öfkesine yenildiği ve fevri davrandığını düşünüyordum. Ancak, şimdi o kadar emin değilim. Açıkçası, Akşener’in herkesin gözlerinin içine baka baka yalan söyleyeceğine ihtimal vermemekten kaynaklanan safiyane bir yorum olmuş bu. Akşener’in Türkiye’nin “devleti” olduğunu düşündüğü “güçlerin” ikna odasından iradesi teslim alınmış çıkmış olması daha muhtemel. Altılı Masa ile gemileri yakan açıklamasını dinlerken, “Akşener’in kafası hacklenmiş gibi” demiştim; hakikaten de öyle oldu belki de. “Devletin bekası” için, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasını engellemesi gerektiğine ikna edildi. Ve sonunda Arzu Yılmaz’ın da Medyascope’da yazdığı gibi, “intihar saldırısı” düzenledi.
Akşener, elbette; “devlete” hizmet ettiğini sanırken, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a altın tepside bir fırsat sunmuş oldu. Her şeyden önce, depremi konuşmaz olduk. Erdoğan’a “Biz, mal değil can derdindeyiz” diyerek deprem mağduriyetinin asıl takipçisi kendisiymişçesine bir algısı yaratma fırsatı doğuruldu.
5’Lİ ÇETE’YE KORUMA VE YİNE KÜRT MESELESİ, ALEVİLERLE BARIŞMAMA Açıkçası, Akşener’i merkez sağın lideri olmaya oynamaktan, siyasetin intihar bombacısına dönüştüren psikolojik süreci hiç merak etmiyorum. Kendi problemi…İlginç olan, onu motive edenlerin; “azmettiricilerin” hedefleri. Biri ekonomik diğeri sosyolojik temel politik amaç ön plana çıkıyor: - Kemal Kılıçdaroğlu’nun, olası cumhurbaşkanlığında Beşli Çete’den hesap sorması ve “mağdurlarla helâlleşme, faillerle hesaplaşmasının” engellenmesi. Zaten, gazeteci Serpil Yılmaz, Halk TV’de “5’li Çete ve İYİ Parti görüşmesi”nden bahsetmişti; Diken’de de kimlerin nerede nasıl görüştüğünün detayları yazıldı. - HDP ile “normalleşme” ve bunun ötesinde, Kürtler ve tabii Alevilerle sorunların çözülmesi gibi Türkiye’nin kemikleşmiş meselelerinin çözüm yoluna girmesinin önüne geçme. Kılıçdaroğlu’nun, gerçekten “arınıp”, sistemi temizleyip; kentsel dönüşüm misali siyasi dönüşüme samimi biçimde yönelme niyeti, Akşener’in azmettiricilerine “yaşamsal tehdit” oluşturmuş belli ki. Ve “kızlarını”, sabotaj için doldurdukça doldurmuşlar. Akşener de önce “devletin kızı” olduğu illüzyonuyla ve belki de başka vaatler, destekler, “yan cebe” konanların büyüsüyle, canı gönülden kanmış. Hâlbuki, devlet kim? İçi boşaltılmış kurumlar mı? Makamına, koltuğuna ve servetine tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşların canı pahasına sarılan bir avuç siyasetçi, bürokrat, güvenlik görevlisi, istihbarat elemanı ve en zenginler grubu mu? Akşener, elbette; “devlete” hizmet ettiğini sanırken, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a altın tepside bir fırsat sunmuş oldu. Her şeyden önce, depremi konuşmaz olduk. Erdoğan’a “Biz, mal değil can derdindeyiz” diyerek deprem mağduriyetinin asıl takipçisi kendisiymişçesine bir algısı yaratma fırsatı doğuruldu. Yıllardır AK Parti’nin zaten işlediği, “Koalisyonlar kötüdür” propagandasının da önü gani gani açıldı. Akşener’in kendi kendini imhası, evet; Millet İttifakı’na zarar verebilecek bir patlama. Ancak, matematikçi ve satranç oyuncusu Emmanuel Lasker’in dediği gibi “Satranç tahtasında, yalan ve iki yüzlülük çok fazla yaşamaz”. Masanın riyasının intihar saldırısı da “hayatta kalarak” atlatıldıktan sonra, satranca devam-asıl şimdi, siyaset zamanı.