Tiyatro aslında hayatın ta kendisi. Charlie Chaplinin, hayatı, “ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisi”ne benzetmesi hiç unutulur mu? Veya Oscar Wilde’ın dünyayı, rollerin kötü dağıtıldığı bir tiyatro sahnesiyle eş tutması? Tiyatro varsa ben varım.” Afife Jale Öncülük ettiği ve “bilim çağının tiyatrosu” olarak adlandırdığı epik tiyatro akımıyla izleyicinin gerçekliği sorgulamasına, olaylara eleştirel açıdan bakmasına, toplumsal ilişkilerdeki diyalektik örgü konusunda bilinçlenmesine aracı olan Bertolt Brecht, çağımızda ve hatta deprem bölgesinde yaşamış olsaydı tüm bu kaosu, insan yaşamına biçilen değersizliği, liyakatsizliğin sonuçlarını anlamlandırmak üzere onlarca tiyatro oyunu kaleme alırdı. Deprem bölgesinde tüm sektörler gibi kültür-sanat da en büyük darbelerden birini aldı. Orkestralar sustu, konserler ara verdi, tiyatroların sahneleri çöktü, perdeler kapandı. Ama tüm aydınlar, sektör emekçileri ve sıradan halk tek bir noktada birleşiyor: Yaşanan onca yıkıma karşın sahneler susmasın. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı, sahnelerini dayanışma amacıyla Akdeniz Bölge Tiyatro Kooperatifi’ne açıyor. Bu önemli projede İstanbul Tiyatro Kooperatifi’nin de büyük katkısı ve çabası var. Sahneden Dayanışma ismi verilen projeyle Hatay’da yıllardır seyircisine müthiş tiyatro deneyimleri yaşatan Ortak Sahne, İstanbul’da yeni seyircilerle buluşacak, çünkü bize anlatacakları var. 26 MARTTA SAHNELER AÇILIYOR Ortak Sahne, Halktan Biri / Travis Pine oyununu 26 Mart Pazar günü Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi’nde saat 20.30’da sergileyecek. Bölge tiyatrolarının 26-30 Mart arası İstanbul’da ve diğer illerde birçok temsili olacak. Oyun, bir anlamda ABD’nin 16.başkanı ve hukukçu Abraham Lincoln’ün o ünlü sözünü -“Bazen herkesi kandırabilirsiniz, bazı insanları her zaman kandırabilirsiniz ama herkesi her zaman kandıramazsınız”- doğrularcasına Amerika Birleşik Devletleri Başkanları ve onların kurumsal uzantılarının ekonomik ve siyasal uygulamalarının Amerika'ya ve genel anlamda insanlığa verdiği ağır tahribatı bir Amerikalı işçinin gözünden sert bir dille eleştiriyor. İşsiz kalmış bu Amerikalı, nam-ı diğer Travis Pine, bunun sorumlusu olarak göçmenleri görüyor; açlık çekiyor, ilaç bile alamıyor çünkü sosyal güvencesi yok. Ama bu eleştirileri daha yüksek perdeden ifade etmemesi için ona devlet kademesinde pozisyonlar öneriliyor ve oyun bu şekilde bir diyalektik örgüyle ve siyasi hicivlerle devam ediyor. Tıpkı iki temel fay hattı üzerinde konumlanmış ülkemizde her depremi ilk kez yaşarmışçasına karşılaştığımız kötü yönetim uygulamaları, koordinasyonsuzluk ve denetimsizliğin bölge halkında doğurduğu tahribatı anımsatırcasına... Çünkü bu öyle bir oyun ki dünyanın neresinde oynanırsa oynansın, oynandığı ülke için yazılmışçasına bir tat bırakıyor seyircide... Bir o kadar da tanıdık... Travis Pine’nin “Birilerinin artık bu adama dur demesi gerek” repliği de deprem sonrasında on binlerce insanın ölümüne yol açan kötü mühendislik uygulamaları, denetimsizlik ve kuralsızlığın karşısında birilerinin artık bu düzene dur demesi gerektiği yönündeki çığlıklarımızın yansıması adeta... Yeni tiyatro sezonu Eylül ayında başlayacak ancak o zamana kadar tiyatro emekçilerinin finansal olarak ayakta kalabilmeleri, sahnelerin yeniden canlandırılabilmesi için deprem bölgesindeki oyunların finansmanının sağlanması önemli. O GÜZEL TİYATRO EMEKÇİLERİ GÖÇ ETTİLER Akdeniz Bölge Tiyatro Kooperatifi başkanı ve Hatay merkezli Ortak Sahne genel sanat yönetmeni Mahmut Ünver, bölgede tiyatro emekçileri arasından kendilerine ulaşan bir ölüm haberi olmadığını, ancak birçoğunun yakınlarının vefat ettiğini, yaralandığını, evlerinin yıkıldığını da ekliyor. Birçok tiyatro emekçisi de bölge daha güvenli olana ve temel ihtiyaç maddeleri temin edilip hijyen koşulları sağlanana dek civar kentlere göç ettiler. Akdeniz Bölge Tiyatro Kooperatifi kapsamında sekiz özel tiyatro bulunuyor ve kooperatif Akdeniz Bölgesi'nin tamamını kapsıyor. Toplam sanat emekçisi ise, bölgede yaklaşık 60 civarında. Ancak tiyatronun yereli, ulusalı olmayacağı için bu tiyatrolar ve sanat emekçileri deprem öncesinde de tüm ülkede temsillerde yer alıyorlardı ve almaya da devam etmek istiyorlar. Ortak Sahne’nin kostüm deposu çöktüğü için tiyatroda kullanılan malzemelerin ve giysilerin tümü enkaz altında kaldı. Mersin’deki bir başka özel tiyatronun da prova atölyeleri kullanılamaz hâle geldi. “Ancak biz geri döndük, diğer tiyatro emekçisi arkadaşlarım da geri dönüyorlar. Çünkü şehirleri ayağa kaldıran inşaat değil sanattır, dayanışmadır, insan sermayesidir, sosyal faaliyetlerdir, kültür-sanattır. Ancak bu şekilde tersine göçü hızlandırabiliriz,” diyor Mahmut Ünver. Peki tiyatro, deprem, sel gibi doğal afetlerde veya pandemi gibi salgınlarda gözden çıkarılacak, umursanmayacak bir “eğlence aracı” mıdır? Ünver’in yanıtı “hayır” oluyor ve devam ediyor: “Tiyatro, toplumun hafızasıdır, böyle dönemlerde bellek rolü üstlenmelidir. Tiyatronun bir eğlence aracı olduğuna dair bilinç değişmezse kültür-sanat ayağa kalkamaz. Yaşanan bu yıkımı biz de sahnelerden unutturmayacağız.” Yeni tiyatro sezonu Eylül ayında başlayacak ancak o zamana kadar tiyatro emekçilerinin finansal olarak ayakta kalabilmeleri, sahnelerin yeniden canlandırılabilmesi için deprem bölgesindeki oyunların finansmanının sağlanması önemli. “Bölgedeki tiyatroların şu anda açılması zor. Zaten az sayıda olan salonlar yıkıldı. Bu süreçte bizim ülkedeki diğer kültür kurumlarıyla işbirliği halinde sahnelerin perdelerinin kapanmamasını sağlamamız gerekiyor,” diyor Ünver. Ortak Sahne, 27-28 Mart arasında da Aksaray Kültür Merkezi’nde bir oyun sergileyecek. Nisan ve Mayıs programlarını da yakında sosyal medya hesaplarından duyuracaklar. Ortak Sahne dışında bölgedeki diğer yedi özel tiyatro da İstanbul’daki kültür-sanat çevresiyle bir dayanışma tablosunu ortaya koyacaklar. Tüm bunlarda da İBB’nin depremden kısa süre önce göreve gelen yeni Kültür Daire Başkanı Volkan Aslan’ın emekleri büyük. 26 Mart günü Pano Kids Tiyatro Mavra Osmaniye, İBB Erdem Bayazıt Kültür Merkezi / Güngören’de saat 15.30’da Bugün Ne Anlatsam? isimli müzikli hikâyeler oyununu sahneleyecek. Dört yaş üstü çocuklara yönelik olan bu oyunda psikolojik danışman da bulunacak. Aynı gün yine aynı saatte İBB Prof. Dr. Adem Baştürk Kültür Merkezi / Esenler’de Adana merkezli Gülse Tiyatro, Vikingler: Yıldıztaşı Kolyesi oyununu sergileyecek. Her ne kadar Maslowun İhtiyaçlar Hiyerarşisinde en üstte olduğunu düşünsek de aslında hayatta kalma mücadelesi kültür-sanattan geçiyor,” diyor Mahmut Ünver. Yine 26 Mart Pazar günü saat 15.30’da İBB Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi / Fatih’te Canlanan Masallar isimli çocuk oyunu, 4 yaş üstü çocuklar için Adana merkezli Gösteri Sanatları Merkezi tarafından sahneye konacak. Dayanışma bununla da sınırlı değil. 27 Mart günü ise Hatay merkezli Nar Sahne, İBB Prof. Adem Baştürk Kültür Merkezi / Esenler’de Bağ isimli oyunu saat 20.30’da sahneleyecek. Aynı gün ve aynı saatte Tarsus Şehir Tiyatrosu oyuncuları tarafından İBB Erdem Bayazıt Kültür Merkezi / Güngören’de Duvar isimli tek perdeli dram oynanacak ve “sen hiç şarkı söyleyen karınca gördün mü?” diye sorulacak seyircilere... Durun daha bitmedi... Sonuçta dayanışma dolu bir tiyatro haftası etkinlik silsilesinden söz ediyoruz. 29 Mart günü saat 20.30’da Adana merkezli Reverans Sanat’ın üç başarılı oyuncusunun sergilediği Üç Kadın ve Bir Kavanoz Kül oyununu izlemek isteyenler, Bakırköy’de bulunan İBB Cem Karaca Kültür Merkezi’ne saat 20.30’da uğramalılar. 30 Mart Perşembe günü saat 20.30’daki kapanış ise, Adana merkezli Ekol Casting’in Fatih’teki İBB Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde sahneleyeceği Eyvah Babam Kapıda isimli tek perde komedi ile gerçekleşecek. SAHNEDEN SÖYLEYECEKLERİMİZ VAR” Ünver’e göre, deprem gibi dönemlerde tiyatroların sesinin daha çok çıkması gerekiyor, çünkü “bilinçsizliğin, liyakatsizliğin değişmesi adına bizlerin de sahneden söyleyeceklerimiz var,” diyor. Tiyatro aslında hayatın ta kendisi. Charlie Chaplin’in, hayatı, “ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisi”ne benzetmesi hiç unutulur mu? Veya Oscar Wilde’ın dünyayı, rollerin kötü dağıtıldığı bir tiyatro sahnesiyle eş tutması? Aristofanes’in de çağlar öncesinden bizlere seslenerek, “Hayat tiyatro gibidir: En kötü insanlar, en iyi yerlere oturur” sözüne ne demeli? Pandemi sürecinde zaten ekonomik ve psikolojik olarak büyük tahribat yaşayan tiyatrolar, Ünver’in tabiriyle “sadece sahneden ibaret değil”. Zira, tanımadığımız biriyle yan yana aynı şeye gülmek, aynı şeye üzülmek veya aynı şey üzerinde kafa yormak, diğer birçok faaliyette yaşanmayan bir duygudaşlık ve ortaklaşma hissi yaratıyor. “Her ne kadar Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde en üstte olduğunu düşünsek de aslında hayatta kalma mücadelesi kültür-sanattan geçiyor,” diyor Ünver. Çünkü tiyatro ortamı aslında kişiler arasında insani olan tüm duyguların en dolaysız şekilde aktarımının sağlandığı bir mekân olma özelliğini taşıyor. Genco Erkal’ın o hoş tanımıyla, “Tiyatro insandan insana bir iletişimdir. Araya elektronik ya da mekanik bir aygıt girmeden yapılan bir iletişim...” Deprem bölgesinde ufacık bebekten yaşlı teyzelere dek binlerce kişi kendilerine mezar olan evlerde tek perdelik bir tiyatro oyununda hayatlarını yitirdi, bir kısım ampüte oldu, bir kısım ağır yaralandı. Birçok kişi ise, depremin travmasını uzun süre atlatacağa benzemiyor. İşte bu ruh hâlinin aşılmasında, bir psiko-sosyal dayanışma ve destek örneği olarak kültür-sanat dünyasının temel bir paydaş olarak görülmesi ve desteklenmesi hem önemli hem de insani bir çaba olacak. Tiyatro Kooperatifi, bu yıl Dünya Tiyatro Günü’nü dayanışmayla kutluyor. Tiyatro, sadece geçmişi değil, günümüzü de geleceği de anlamlandırmanın, ders çıkarmanın, bir olmanın ve bilinçli olmanın bir enstrümanı. Bunca acının ortasında tiyatro emekçilerine gözümüz gibi, zihnimiz gibi, kalbimiz gibi özenle bakalım.