Ankara Barosu’nun başkan adayı Şenal Sarıhan hedeflerini anlatıyor. Özellikle genç avukatlara yönelik projeler, katılımcılığı arttırmak amacıyla atacakları adımlar, yargıya ve barolara güvenin artması için yapılması gerekenler… Önümüzdeki günlerde Ankara Barosu’nda seçim var. Adaylardan biri de Silivri’de tutuklu olduğum dönemde CHP Milletvekili olarak ziyaretime gelen Şenal Sarıhan... Sarıhan ile adaylığını ve adaletin durumunu konuştuk. Tecrübeli hukukçu“Kuvvetler ayrılığına dayanan demokratik bir anayasa olmaksızın, yargıya güvenin artması beklenemez” dedi. Ankara Baro Başkanı, önemli bir hukuki raporu görmezden gelince eleştiriler üzerine istifa etti. Sizin başkan adayı olarak hedefiniz ne? Öncelikle bunun, bir işkence raporunun yayınlanmamasının kabul edilemez olduğunu belirtmek isterim. Bununla birlikte, bu tekil bir sorun değil. Barodaki mevcut yönetim anlayışının bir sonucu. Ben arkadaşlarımla birlikte, hukuk ve meslek mücadelesinde iradesini ortaklaştıran örgütlü bir gücün çözemeyeceği sorun yoktur, düşüncesindeyim. Demokratik ve katılımcı bir şekilde yönetilen, meslek ve meslektaş odaklı baro hedefini gerçekleştirebiliriz. Bunun için Baro Meclisi’ni, baro kurul ve merkezlerinin yönergelerini çıkarmaya yetkili olarak yeniden kuracağız. Baro meclisinin itici gücü Genç Avukatlar Meclisi olacak.
Baro Meclisi’ni, baro kurul ve merkezlerinin yönergelerini çıkarmaya yetkili olarak yeniden kuracağız. Baro meclisinin itici gücü Genç Avukatlar Meclisi olacak.
Baro hak merkezleri kendi özgün alanları içinde liyakate dayalı ve özerk çalışma yapabilecek, divanlarının çoğu seçimle göreve gelecek, kendi faaliyet alanına dahil raporlarını, açıklamalarını özgürce yapabilecek. Katılım, çoğulculuk ve çeşitlilik temelinde demokrasi, (doğrudan demokrasi dahil) mümkün olabilecek yöntemleriyle baroda hayat bulacak. Baro yönetimi, mevcut halinde olduğu gibi dikey hiyerarşik bir yapı olmaktan uzaklaştırılacak; yatay oydaşmalarla tabandan beslenen, taban eleştirisi ve denetimlerine açık, doğal ve kolektif olarak inşa edilecek. YAPACAK ÇOK İŞİMZİ VAR Peki ilk yapacağınız işler neler? Bizim bir broşürümüz var. Baro içi demokrasiyi geliştirmekten başlayarak avukatların sağlık emeklilik dahil sorunlarına dair atacağımız adımları orada “yeni tedbirler ve mücadele başlıklarımız” diye ilan ettik. Arkadaşlarla epeyce vakit harcayıp, olabilirliğini gördüğümüz bu konularda hemen adım atacağız. Örneğin, avukatların dayanışma sandığı olan ABAYS’ı güçlendirip büyüteceğiz. Baromuzun bütün gelir ve giderleri aylık bültenlerle üyelerimize duyurulacak. Demokratik ve katılımcı bir bütçe yapacağız. İhtiyaçları baromuz mensuplarına sorarak belirleyecek ve her bir ihtiyaç kalemi için bütçemizden hizmet harcama kalemleri oluşturacağız.
Baromuzun bütün gelir ve giderleri aylık bültenlerle üyelerimize duyurulacak. Demokratik ve katılımcı bir bütçe yapacağız. İhtiyaçları baromuz mensuplarına sorarak belirleyecek
Bağımsız savunmanın güçlendirilmesini çok önemsiyoruz, bu konuda yapacak çok işimiz var: Avukatlık mesleğine giriş ve mesleğin sürdürülmesine ilişkin kararların bağımsız barolar tarafından alınması ve bu kararların tarafsız ve bağımsız bir mahkeme önünde itiraza konu edilebilmesinden tutun da avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinin fiilen işlemesi için avukatın bilgi, belge toplama, soruşturma ve muhakeme delilleri araştırma ve toplama yetkisinin her kurum nezdinde tanınırlığının sağlanmasına kadar. Çok sayıda sorunumuz var. Ve elbette, meslek sorunları yanında, insan hakları alanında da yapılacaklar var; Anayasa ve AİHM Uyum Komisyonu, İşkenceyi İzleme Komisyonu, Adil Yargılanma Hakkı İhlalleri Kurulu kuracağız. SADECE GENÇ DEĞİL TÜM AVUKATLARI DESTEKLEYECEĞİZ Genç avukatları nasıl destekleyeceksiniz? Genç arkadaşlar sorunlarını katalogluyor, üzerinde hep birlikte düşünüyoruz. Çok projemiz var. Genel olarak, tüm meslektaşlarımızın kullanabileceği, adliye binalarında avukatlara tahsisli müvekkil-avukat görüşme odaları; geliştireceğimiz projelerle ortak kullanıma açık ofisler; sanal büro uygulamalarını işlevli ve kullanışlı hale getirecek projeler; kısmen gelir getiren kurul ve merkezlerde genç avukatlar lehine pozitif kotalar getirilmesi; baronun genç ve işçi avukatlar lehine sendikal işlevler üstlenmesi gibi etkin imkanları yaratmaya kararlı olduğumuzu söyleyebilirim.
Adliye binalarında avukatlara tahsisli müvekkil-avukat görüşme odaları; genç avukatlar lehine pozitif kotalar getirilmesi; baronun genç ve işçi avukatlar lehine sendikal işlevler üstlenmesi gibi etkin imkanları yaratmaya kararlıyız.
Sadece genç avukatları değil, tüm avukatları da destekleyeceğiz; “sağlık avukatlar için de haktır”, “emeklilik avukatlar için de haktır” diyerek, yapacağımız çok şey var. MÜCADELEYİ ULUSLARARASILAŞTIRACAĞIZ Diğer barolarla, uluslararası hukuk örgütleri ile nasıl bir ilişki içinde olacaksınız? Hem diğer barolarla hem de uluslararası hukuk örgütleri ile dayanışma ilişkilerimizi hem sürdürecek hem de geliştireceğiz. İnsan hakları evrensel bir kavramdır. İnsan hakları mücadelesi de giderek daha fazla uluslararasılaşmaktadır. Bu yönüyle, Avrupa Konseyi nezdinde, savunma hakları bağlamında bir uluslararası ek protokol düzenlenmesi için çalışacağız. Mevcut haliyle Havana Kuralları, Turin İlkeleri ve Morelio Şartı gibi avukatlık hak ve yetkilerini de kapsayan uluslararası normları içerecek bir ek protokolün çıkarılması ve Anayasamızın 90. Maddesi çerçevesinde kanun ile yürürlüğe sokulması için mücadele edeceğiz. DEMOKRATİK ANAYASA ŞART Son yıllarda Türkiye’de adalet ve hukuk en sorunlu alanlardan birisi. Adalete güven de yargı kararlarına güven de çok azaldı. Yargıya güven nasıl artar? Yargıya güvenin azalmasının temel nedeni, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran tahakkümcü bir siyasal rejimin adım adım kurulmuş olmasıdır. Kuvvetler ayrılığına dayanan demokratik bir anayasa olmaksızın, hukuk fakülteleri, barolar ve diğer hukuk örgütleri bu yolda mücadele etmeksizin, mahkeme kararlarına uyulması, yargıçlar üzerindeki siyasal tahakkümün ortadan kaldırılması (yargıç güvencesinin fiilen sağlanması) vb. öncelikli tedbirler alınmaksın yargıya güvenin artması beklenemez.
Yargıya güvenin azalmasının temel nedeni, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran tahakkümcü bir siyasal rejimin adım adım kurulmuş olmasıdır.
Bununla birlikte, demokrasi ve hukukun üstünlüğü/hukuk devleti de, yargıya güven söz konusu olduğunda birlikte ele alınması gereken kavramlar. Bunlar yüzyıllardır süregelen toplumsal mücadelelerin kazanımları. Ben hukuk deyince hep insan haklarına dayanan hukuku anlıyorum. Hukuk donmuş bir kabuk değil, toplumla birlikte evrilen dinamik bir ilişki ve insan hakları da sürekli gelişen, toplumsal mücadelelerle bağlı dinamik bir hukuk anlayışının geldiği nokta. Bunlardan söz ediyorum, çünkü, yurttaşlar hukukun özgürlüğün atmosferi olduğunu anlamadıkça, tek başına hukuk içindeki mücadelelerle yargıya güvenin artması mümkün değil.  Yurttaşlar ve biz hukukçular, birlikte bağımsız yargı hedefinde birleşerek mücadele etmek zorundayız. Yargıya güvenin artmasında barolara nasıl bir görev düşüyor? Barolar, yargının üç temel ayağından biri olan savunmanın örgütüdür. Dolayısı ile eğer sorumluluk sıralaması yapılacaksa en azından üçte bir sorumluluğu üstlenmek zorundayız. Baroların temel sorumluluğu savunma ayağının, avukatın güçlendirilmesi, bağımsız savunmanın tesis edilmesidir. Bunun için avukatın bağımsızlığının güvenceye alınması, avukatın da ağır mesleki ve mali sorunlar altında ezilmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Bu elbette işin bir yönü.  Barolar, öncelikle meslek örgütüdür elbette, ama aynı zamanda demokrasi ve insan hakları örgütleridir.
Barolar, yargının üç temel ayağından biri olan savunmanın örgütüdür. Dolayısı ile eğer sorumluluk sıralaması yapılacaksa en azından üçte bir sorumluluğu üstlenmek zorundayız.
Az önce de değindim, kuvvetler ayrılığına dayalı demokratik bir anayasa mücadelesi olmadan ilerleyemeyiz. Bunu bir metin sorunu diye anlamayın lütfen. Anayasa, mücadeleler sonucu ve gelenekler toplamıdır. Ama bunun dışında da barolara düşen yığınla görev var, laik hukuk kemiriliyor; mahkeme kararlarına uyulmuyor; uluslararası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal ediliyor; bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı şekilde çıkılıyor. İnsan haklarının ve özellikle kadının insan haklarının savunulması, bu temelde yurttaşın adalete erişimindeki engellerin ortadan kaldırılması bakımından da Baroların yapabilecekleri şeyler var. Ben, Brecht’in “halkın ekmeğidir adalet” dizesini sıklıkla anıyorum. Gerçekten öyledir ve halkın bu sıcak ekmeğe erişiminde Barolar da elinden gelen katkıyı sunmakla yükümlüdür. BAROLAR DA DÖNÜŞMELİ Avukatların barolara güveni azalıyor mu? Elbette. Bunun seçimlere katılım oranları gibi somut göstergeleri de var. Barolar, anayasal kuruluşlar, kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleri, ama aynı zamanda demokrasi ve insan hakları örgütleri. Avukatlık hizmetlerinin evrimi karşısında baroların kısmen korporatist temelli dayanışma politikalarının aynı zamanda ücret sorununu aşan sendikalist bir içerik de edinmesi, avukatın geçim derdinin de ortağı olabilmesi gerekiyor. Böylece işçi avukat olgusunun bir sömürü ilişkisine dönüşmesinin önüne geçilebilir. Bunun, işçi avukat olgusunu “bağımsız savunma” gerçeğine dönüştürerek aşmak zorundayız. Bu da sadece ücretle ilgili değil, yasal düzenleme gerektiren konular var, bağımlı çalışan avukatın iş seçme hakkı vb. gibi bağımsızlığı güçlendiren düzenlemelere ihtiyaç var. Biz bunun mücadelesini verme kararlığındayız. HAK ARAMANIN MALİYETİ DÜŞÜRÜLMELİ TBB yeni başkan ile birlikte bir umut mu? Bunu yeni TBB yönetimi için bir başarı temennisi saymak isteriz. TBB’nin bir vesayet odağı olarak değil de, meslek etiğini ve mesleği güçlendiren baroların dayanışma ağı olarak işlemesi, gerçek bir barolar birliğine dönüşmesi; ülkenin ve mesleğin sorunları karşısında ileri atılması, hepimizin ortak temennisi ve umududur.    Adalet aramanın da maliyeti arttı. Bu konuda halk nasıl desteklenebilir? Bu öncelikle hükümetlerin sorunu. Ancak biz, barolar olarak da halkın adalete erişiminde adli yardım ve ceza yargılamalarında bağımsız savunma ile temsilin sağlanması (CMK) hizmetleri ile katkı sunmaya çalışıyoruz. Bunları geliştireceğiz.