Türkiye’de önümüzdeki seçimlerin sıradan bir seçim atmosferinden ziyade otoriterlik ve demokrasi arasında bir mücadele olacağını söyleyebiliriz. İktidarın ekonomik ve siyasal krizleri yönetme kabiliyeti azaldıkça kırılganlığı belirginleşiyor. Ancak, Türkiye gibi rekabetçi otoriter rejimlerde iktisadi krizler veya elit kesimdeki bölünmeler iktidarın kırılganlığını arttırsa da iktidarın değişimi için tek başına yeterli olmuyor. Karşılığında muhalefetin etkili stratejiler geliştirmesi gerekiyor. Bu tarz rejimlerde iktidarın uzun süreli yoğun propagandaları ve seçim “başarısızlıkları” gibi pek çok sebep muhalefetin yeterince popüler olmasını engelliyor. Haliyle muhalefet bir taraftan iktidarın otoriter stratejileri ile mücadele ederken bir taraftan da topluma ikna edici alternatif bir gelecek vizyonu sunabilmeli. Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi Türkiye’de mevcut rekabetçi otoriterlikten demokrasiye geçiş için seçim odaklı bir strateji olmazsa olmaz ama tek başına yeterli değil. Öncelikle meşruiyetini seçimlerden alan ve milli iradeyi temsil ettiğini iddia eden popülist otoriter bir blok var. Demokrasiye geçiş için gereken mevcut yasal ve kurumsal düzenlemelerin yapılabilmesi için öncelikle demokratik muhalefetin seçimi kazanacak ittifak senaryoları ve aday stratejileri üzerinde çalışması lazım. Ancak muhalefetin seçim kazanması durumunda ülkeyi nasıl yöneteceğine dair kolektif iradeyi de topluma göstermesi gerekiyor. “NASIL OLSA GİDİYORLAR” YAKLAŞIMI NEDEN TEHLİKELİ? Siyaset bilimciler olarak uzun süredir Türkiye’ye benzer rejimlerde muhalefetin seçim kazanmasında olabilecek en geniş seçim ittifakı ve ortak adayın kritik öneminden bahsediyoruz. Çoğunluğa dayanan ve kutuplaşmadan beslenen, muhalefetin parçalanmışlığını hedef alan, üstüne kamu kaynaklarını elinde bulunduran, seçim yarışının adil olmadığı bir yönetimle mücadelede muhalefetin topyekûn mücadelesi ve demokratik bir blok oluşturması başarı kazanmış seçimlerde gözlemlenen temel strateji. Türkiye’de de 2019 yerel seçimleri benzer bir stratejiye dayandırılarak büyükşehirlerde önemli başarılar elde edilmiştir. Seçim kazanmak ve demokrasiye geçiş için ortak mücadelenin önemi yerel seçimlerden sonra siyasal partilerce de daha iyi kavranmış durumda. Ancak, anketlere yansıyan ve iktidar kanadındaki oy kaybını gösteren veya iktidarın içindeki güç kavgalarının iktidar koalisyonunda çözülme yaratacağı beklentisinin bu ortaklık fikrinden yer yer uzaklaşmaya sebep olduğu da gözlemleniyor. Doğası gereği siyasi partileri sınırlayan “ortaklık” anlayışından kurtulmak isteyenler için oldukça elverişli olan bu senaryolara bel bağlamak muhalefete olduğu kadar iktidara da rahatlık sağlıyor. İktidar muhalefete karşın kutuplaşmadan beslenen taraf. Devlet imkanlarını, zor kullanma tekelini elinde bulunduran taraf. Kaynak dağıtma imkanları olan taraf. Medyada hakim olan taraf. Haliyle, seçim sathı mahalline girildiğinde muhalefete nazaran kitlesini mobilize etmesi daha kolay olacaktır. Muhalefetin bu arzu edilen kolay senaryoyu sağlayan varsayıma dayanmak yerine en zor koşullar altında seçimi kazanacak ve ülkenin demokratikleşmesini sağlayacak stratejiye yatırım yapması gerekiyor. ZOR OLANI BAŞARMAK: DEMOKRASİ BLOĞU VE EN GENİŞ İTTİFAK Meslektaşlarım Prof. Dr. Murat Somer ve Edgar Şar ile TÜSES Vakfı için kaleme aldığımız “Demokrasiye Geçiş için İttifak ve Mutabakat Senaryoları” raporunda demokrasiye geçişi seçim stratejileri, seçim ve sandık güvenliği stratejileri ve seçim sonrası demokrasiye geçişin yol haritası olmak üzere üç bölümde ele alıyoruz. Çünkü demokrasiye geçiş yalnızca seçim kazanmakla değil seçim sonrası önemli yasal ve kurumsal düzenlemeleri yapacak uzlaşıya dayanan bir yönetimle mümkün. Parçalı, farklı ideolojilere dayanan muhalefet partilerinin demokrasiye geçiş için topluma sunacağı yol haritası seçim sonrası kadar seçim sürecini de etkileyecektir. Bu çerçevede meslektaşlarım ile çeşitli ittifak stratejilerini değerlendiriyor ve bunlar arasında “etkin ortaklık” ismini verdiğimiz modelin avantajlarının ön plana çıktığını ifade ediyoruz. Bu model mümkün olan en geniş seçim ittifakı ve ortak cumhurbaşkanı adayına dayanıyor. Ortak cumhurbaşkanı ile birlikte ortak bir kabine önerisi de içeren bu model böylece muhalefetin temsili çeşitliliğini yönetime de yansıtacaktır. Öte yandan muhalefetin seçimlerden sonra ülkeyi nasıl yöneteceği ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme nasıl geçileceğine ilişkin belirleyeceği yol haritası ile seçmenler tam olarak neye oy verdiğini bilecekler. Ayrıca, böyle bir ekip “tek adam” anlayışından da uzaklaşılmasını sağlayacak ve tek kişiye odaklı stratejinin önüne geçecektir. Seçim ittifaklarından bağımsız olarak demokrasiye geçiş sürecinin sağlanması, kutuplaşmaya karşı ortak bir blok olarak hareket edilmesi, siyasal muhalefete mesafeli kararsız seçmen kesimleri ve sivil toplumun sürece aktif katılımı için partiler üstü bir demokrasi bloğu oldukça işlevsel olacaktır. Demokrasi bloğu seçim güvenliği ve seçim sonrası yapılacak yasal düzenlemeler için gereken ortaklaşmayı sağlayacak, muhalefetin bir bütün olarak ülkeyi nasıl yöneteceğine dair bir yol haritası sunmuş olacaktır. İKTİDARIN PARÇALI MUHALEFET KOZUNU ELİNDEN ALMAK Rekabetçi otoriter rejimlerde iktidarın sıklıkla kullandığı argümanlardan birisi muhalefetin parçalı yapısıdır. İktidar muhalefetin bölünmüşlüğünü araçsallaştırır ve kutuplaşamaya dayanan yöntemleri de kullanarak muhalefetin bir araya gelmesini zorlaştırır. Çünkü iktidar için bir araya gelmiş muhalefet büyük ve yıkıcı bir tehlike oluşturur. Buna ek olarak, muhalefetin yönetime gelse dahi bu parçalı yapısından dolayı ülkeyi kaosa sürükleyeceği ve vaatlerini yerine getiremeyeceği de sıklıkla iddia edilir. Haliyle muhalefetin bir araya geldiği her konu ve uzlaşma hem demokrasiye geçiş için olmazsa olmaz hem de iktidarın önemli bir kozunu elinden almak olacaktır. Türkiye’de geçiş süreci sonrası temiz bir karne sahibi olmak isteyen siyasal partiler için de bu süreçte alacağı rollerin şüphesiz bir önemi olacaktır. Türkiye’de önümüzdeki seçimlerin demokrasiye geçiş için anlamlı olabilmesi partilerin kazanımlarından ziyade muhalefetin bir bütün olarak kazanımı ile ilişkilidir. Siyasal muhalefetin bugünden itibaren “güçlendirilmiş parlamenter sistem”, hukuk devletinin tesisi, dış politika, ekonomi ve sosyal adalet gibi alanlarda acil eylem planları içeren ortak bir mutabakat önerisi için çalışmaları oldukça önemlidir. Demokrasiye geçiş ise seçim ittifakları ve stratejisinin çok daha ötesinde seçim öncesi ve sonrasında toplumsal ve siyasal muhalefeti bir araya getirecek bütünlüklü bir yaklaşımla mümkündür.