Yaşadığı ekonomik, politik sorunlar nedeniyle bir yol ayrımında olan Türkiye, 28 Şubat mutabakatıyla yolu yeniden demokrasi, huzur, barış, refahla kesişenlerin ülkesi haline dönüşmeye aday olabilir. 28 Şubat 1997 tarihinin Türkiye siyasal hayatı ve toplumsal belleğinde bıraktığı olumsuz tortular karşısında, çeyrek asır sonra aynı ay ve güne denk gelen buluşma, demokrasi tarihimiz için yeni bir umut üretme potansiyeline sahip. Muhalefete mensup altı parti liderinin açıklayıp, bir mutabakat metnine dönüştüreceği ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ tercihlerinin, siyasal sistemin demokratikleşmesi, refah, farklılıklarımızla bir arada yaşama, Batılı çağdaş uygarlığa entegre olma adına yeni bir irade beyanı olacağına şüphe yok. Yaklaşık on yıldan beri adım adım içe kapanan bir ülkenin evrensel değerlerle yeniden buluşma iddiasını dillendirecek olması açısından 28 Şubat 2022 tarihinin hak, hukuk, adalet, liyakatle yeniden tanışma adına da önemli bir iddiaya tekabül edeceğini söylemek abartı olmayacaktır. Mutabakata imza koyacak altı partinin ayrı tüzel kişilikler olarak en azından dördünün hazırladığı kapsamlı raporlar karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, bugün kamuoyuna açıklayacakları sistem önerisi, raporlarda benimsenen ‘Yeni Türkiye’ iddiasını  ortak akılla somutlaştırıp, kamuoyuna açıklamaları anlamında tarihi bir fırsat olacaktır. Yaşadığı ekonomik, politik sorunlar nedeniyle bir yol ayrımında olan Türkiye, 28 Şubat mutabakatıyla yolu yeniden demokrasi, huzur, barış, refahla kesişenlerin ülkesi haline dönüşmeye aday olabilir. ALTI PARTİNİN YENİ SİSTEM ÖNERİSİ VE KAPSAMI Altı partinin açıklayacağı sistem önerisini salt mekanik bir sistem tasarımı olarak okumamak gerekir. Sistem sadece bir kurumlar bütünü, kurumlararası ilişkiler tasarımına dair bir siyaset tahayyülüne karşılık gelirken, bunun arkasında derinlikli bir temel hak ve özgürlükler düzeni, yargı bağımsızlığı, yasama-yürütme-yargı ilişkileri ve bunun dışında, “düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere insan haklarının korunması gibi demokratik hukuk devletinin hayati gereklilikleri üzerine de odaklanan arayışı kapsayacaktır. Bu anlamda sivil topluma, düşünce ve ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, üst düzey kamu bürokratlarının atanmasına, yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesine dair önerilerin de sistem önerisinde yer alacağına şüphe yok[1]. Muhalefet partilerinin üzerinde mutabakata vardıkları sistem tasarımında en önemli hususlardan biri, Cumhurbaşkanının tarafsız, partiler üstü bir kişi olmasının sağlanmasıdır. Bu konuda partilerin önerilerinde ortak olan husus;  Cumhurbaşkanın varsa partisiyle bağının kesilmesi ve yetkilerinin sembolik hale getirilmesi, kuvvetlerin birleştiği ve ayrımın silikleştiği mevcut güçler birliği yerine kuvvetler ayrılığı ilkesinin katı bir şekilde uygulanması amacıyla yasama, yürütme ve yargının birbirinden kesin olarak ayrılması, üç erkin birbirleri üzerinde vesayet kurmalarının engellenmesi isteğiydi.
Mutabakattaki önerilerin beşinci ortak konusu, mevcut sistemin en fazla eleştirilen yönünden hareketle, tarafsız ve bağımsız yargı konusundaki taleptir.
Bu, güçler arasında yargının daha güçlü ve bağımsız olması da önerilerindeki ortak noktalar olarak dikkat çekiciydi. Bir diğer ortak konu; TBMM’nin güçlendirilmesi ve itibarının iade edilmesi hakkındadır. Bu partiler mevcut durumun yarattığı yetki-görev-sorumluluk kargaşasını ortadan kaldırmak amacıyla, TBMM’yi atamalarda yetkili kılarak asgari istişare süreçlerini harekete geçirmeyi hedeflemişlerdir[2]. YENİ TÜRKİYE’Yİ İNŞA EDECEK SİYASET AKLI Farklı raporlar olsa da, önerilerde dikkat çeken bir husus; yürütmenin sorumlu kanadı olan kabinenin düzenlenişine ilişkindir. Kabine atanmış değil, Meclis içinden seçilmiş bakanlardan oluşacak ve Meclis’e karşı hem bireysel hem de kurumsal anlamda grup olarak sorumlu olacaklardır. Tüm partilerin önerilerinde hükümetin kurulması kolaylaştırılmış, düşürülmesi zorlaştırılmış, parlamento ile karşı karşıya değil, parlamento ile birlikte çalışan bir yürütme organı kurgulanmıştır. Önerilerdeki beşinci ortak konu mevcut sistemin en fazla eleştirilen yönünden hareketle, tarafsız ve bağımsız yargı konusundaki taleptir. Yargı bağımsızlığının sağlanması için hâkim teminatının sağlanması, Cumhurbaşkanlığı makamının yargı üzerindeki siyasal ve seçimsel etkisinin azaltılması tüm partilerin üzerinde önemle durdukları bir meseledir. Hemen hemen tüm partiler HSK’nın Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ikiye ayrılması konusunda hemfikir olup, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere tüm yüksek yargı organlarının seçim süreçlerinin demokratikleştirilmesi ve şeffaflaştırılması, atama ve seçimlerin objektif kriterlere göre yapılmasına dair öneriler neredeyse tek bir kalemden çıkmış gibidir[3].
Bu anlamda sistem önerisinin ardından sürecin tüm boyutlarıyla ve bileşenleriyle yurttaş katılımına açık olması hayati öneme sahiptir.
Ortak rapor yayınlandığında muhtemelen görülecek ki, uygulanmaya başlanmasından dört yıl bile geçmeden çöken mevcut sistem yerine, ‘A’dan Z’ye’ yeni bir tasarımla sadece bir sistem değil, güçlü Cumhuriyet referanslarıyla yeni bir Türkiye inşa edilmek istenmektedir. KATILIMCI SÜREÇ YÖNETİMİ Yeni Türkiye’nin inşası demokratik, katılımcı, hesap veren-soran, yurttaş yararı, refahına odaklanan bir yapıyı temel alıyor. Ama mesele sadece sistem merkezli bir mesele değil tabii ki. Aynı zamanda yeni bir devlet, devlet-yurttaş ilişkisi, siyaset aklı. Tüm bunların inşası ise bir süreç meselesi. Muhalefet bu sürecin kimlerle sürdürüleceğini, hangi koordinator başkan adayıyla yürütüleceğini, bu adayın katılımcı bir yöntemle aşağıdan yukarıya yurttaş katılımıyla belirlenme yöntemi ve sosyal adalet yönü güçlü ekonomi politikalarıyla yurttaşa nasıl umut vereceğini ne kadar hızlı kurgularsa, çöken bir sistem yerine, önerilen yeni sisteme yönelik destek o kadar artabilir. Bu anlamda sistem önerisinin ardından sürecin tüm boyutlarıyla ve bileşenleriyle yurttaş katılımına açık olması hayati öneme sahiptir. Bir araya gelme konusunda başarılı olan altı partinin, birlikteliğin dışında kalanların taleplerini de dikkate alarak yoluna devam etmesi ‘Muhalefet Türkiye’yi tüm kesimleriyle barıştıracak ve başaracak’ algısını pekiştirebilir ve muhalefete yönelik destek artabilir. Sonuçta asıl kazanan ise Türkiye olur. --- [1] Gülgün Erdoğan Tosun,  Tanju Tosun, “Muhalefet Partilerinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Önerileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme” (Yayın aşamasında), 2022, s.23. [2] Onur Alp Yılmaz, “Muhalefetin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Önerileri: Nasıl Bir Mutabakat?”, Independent Türkçe, 6 Ekim 2021, İnternet adresi: https://www.indyturk.com/node/420366/turkiyeden-sesler/muhalefetin-guclendirilmis-parlamenter-sistem-onerileri-nasil-bir [3] Tosun,Tosun,a.g.e., s.25