Yazılar

Cumhuriyetin en şanslı iktidarı AKP, yirmi bir yılı heba etti

Abone Ol
Döviz rezervini artıracak maddeler; yabancı girişi, ihracat bedeli artışı, reeskont dönüşü, Döviz KKM. Bunlarda bir miktar giriş var doğru. Ama artan rezervlerin yanında komik kalıyor. 

2003 yılında AKP,  Cumhuriyet tarihinde 1970 yılından beri hiç bir partiye nasip olmayan bir güç elde etmişti. Mecliste tek başına çoğunluğu sağlayarak iktidar oldular. Türkiye, 2001 yılında tarihinin en derin  ekonomik krizini yaşamıştı. Ülke alınan kararlar ile dibe vurup yeniden yönünü yukarı çevirmişti. En kötü geride kalmıştı.  AKP dışındaki bütün partiler kendi içlerinde paramparçaydı.

Türkiye yabancı sermaye için sudan ucuz haldeydi. Sıkı para ve maliye politikaları IMF tarafından uygulanıyordu. AB’ne  tam üyelik AKP nin birinci önceliğiydi.  Yıllardır hep aynı simaların siyasi goy goyundan sıkılmış seçmen “Ben sizden biriyim” diyen genç bir lidere güveniyordu. AKP, her kesimden liyakatlı kadroları bünyesine katmıştı. Türkiye için büyük şanstı.

Ülkeye yabancı sermaye yağdı resmen. Yabancı ucuz malı bulmuş, sel gibi geliyordu. Döviz düştü, faizler düştü, dolayısıyla enflasyon düştü. Ülke bir anda güllük gülüstanlık oldu. AKP için ilk uyarı gelmeye başladı. Yağan döviz, TL yi aşırı değerlendirmişti. İthal mallar, yerli üretimden çok daha ucuza geliyordu. Tarımda ve sanayi de üreticiler, üretimi bırakıp ithalatçı oldular. Ülkeye yağan devasa döviz,  ithalatı ikame edecek sanayiye, tarıma gideceğine inşaata, asfalta, betona gömüldü. Kimse “bu para borç, yarın geri gider, yatırım yapalım.” demedi. 2008 yılı sonunda yabancı sermaye ülkesine geri dönmeye başladığında AKP iktidarı ayılır diye umut ettim. Yabancı sermeye geri dönmeye başlayınca döviz fiyatları, faizler ve enflasyon artmaya başladı. İmdadımıza Mortgage krizi yetişti. Major Merkez Bankaları dünyaya para saçtı. Saçılan para Gelişmekte olan ülkelere gitti. Bu paradan açık ara aslan payını Türkiye aldı. Yağan para yine betona, asfalta, inşaata gitti. “ Kriz bizi teğet geçecek” dediler. Doğru. Yabancı sermaye yeniden yağmaya başlayınca döviz, faiz, enflasyon düştü. TL yine değerlenince ithalat bağımlısı olduk. Krediler ucuzlayınca tüketim manyağı olduk. İktidar, yabancı para bolluğunu kendi nimeti sandı, havalara girdi. Her şeyi ben bilirim, benim yaptığım her şey doğru psikolojisine büründü. AB ve IMF den koptu, ihracatımızın tamamını yaptığımız ülkelere “Eyyy!” diye posta koymalar, hakaretler başladı. Muhalefete karşı “hain bunlar” egosu kabardı. Gezi olayları toplumsal ve siyasi barışı sağlayacak şekilde kapatılabilecekken toplumu ikiye ayıracak şekilde sertçe müdahale edildi. Yabancı sermaye parasını kazanmış çıkmaya hazırlanıyordu, iktidarın buldumcuk tavırları, çıkışı hızlandırdı.

15 Temmuz 2016 hainliği.  Bizim için hainlikti ama, yabancı için yıllardır el ele kola gezenlerin kavgasıydı. Devletin zaaf içinde yönetildiğinin en büyük ikazı oldu. Yabancı kaçışı hızlandı.

Başkanlık rejimi. Türkiye gibi demokrasisi tam oturmamış, lidere göbeğinden bağlı ülkeler için siyasi ve sosyal hangame demekti bu. Ekonomik olarak da yabancı sermaye için bin bir bilinmeyenli denklem. Sermaye belirsizlikleri sevmez. Bretix kararı, Güneş Batmayan İmparatorluk olan İngiltere’yi neredeyse batırıyordu. Bu yaşanmış gerçekliğe rağmen Tek adam rejimi ülkeye monte edildi. Yabancı sermaye çıkışı devam etti, yerli yatırımcı ne olacağını görmek için safa yattı.

Bundan sonra tek adamın kararları, liyakatsız yöneticiler dönemi başladı. Dünya faiz indirirken Türkiye rasyonellik diye faiz artırdı. Dünya faiz artırırken Türkiye Nas var diye faiz indirdi. Türkiye her gece bir rüya görüp sabah yeni dış güç tehdidine, ekonomik karara uyandı.

2020 yılına  gelindiğinde dünya, Türkiye için yeni bir şans yarattı. Pandemi yüzünden Çin ekonomide devre dışı kalmıştı. Global sermaye Çin’e alternatif arıyordu. Dünya Majör Merkez bankaları 2009 yılının nerdeyse üç katı piyasaya para saçtı. Ama ne yazık ki bu sefer Türkiye, ancak ucundan fayda sağlayabildi. Tek adam, liyakatsiz kadrolar, istikrarsız siyasi ve ekonomik kararlar, adaletsizlik, güvensizlik ülkeye para gelmesini önledi.

2020 yılı sonlarında Ekonominin başına Elvan- Ağbal ikilisi geldi. Liyakat ve güven tazelenmişti en azından. Ülkeye yabancı para gelmeye başladı. 2020 Kasım ayından sonraki üç ay içinde sadece portföy yatırımlarına 4 milyar dolar giriş oldu. 2023 genel seçiminden sonraki beş ayda giren portföy sermayesi 2,5 milyar bile değil, hesaplayın artık.

Elvan- Ağbal ikilisi aynı bu sene Şimşek- Erkan ikilisinin yaptığı hamleleri yaptılar. Dünyada faiz yoktu. Faizleri %85 artırınca ülkeye para geldi. Bugün dünyada faizler zirvede, o yüzden faizi beş kat artırdılar ama Elvan- Ağbal dönemindeki girişi henüz sağlayamadılar.

Birden yine akıllarına Nas geldi. Ağbal- Elvan ikilisini gönderdiler. Tuhaf bir bakan ve ekonomik program açıkladılar. Dünyaya saçılan paradan bize gelen azıklıkta geri gitti. Çin’e alternatif yatırım ülkesi arayan sermaye Türkiye’yi teğet geçti. Sınırlarımız içinde demografik yapımızı bozan sığınmacı ve ekonomik kriz ile baş başa kaldık. Büyük fırsat kaçtı bir kez daha.

Dünya ucuzlarken biz kendimizi yaktık. Dünya emtia fiyatları 2022 başında tavan yaptığı günden bu yana %30 gevşedi. Petrol fiyatları neredeyse %50 gevşedi. Bu süre içinde Türkiye tarihinin en yüksek emtia ve gıda fiyat artışlarını yaşadı. Ağlamak istemiyorum ama tutamıyorum kendimi.

Kısacası sevgili arkadaşlar 2009 yılında teğet geçti sandığımız kriz, bünyemize saplanmıştı. Çıkaracağımıza, sürekli  içeri ittik. Bağırsaklar, mide, dalak, böbrek, ciğer hepsi ciddi yaralandı.  Türkiye Cumhuriyet tarihinin en şanslı iktidarı bir çuval inciri berbat etti. İncir ağaçlarını da kesti. Yeniden ağaç dikeceğiz, emek verip büyüteceğiz ve meyvesini toplayacağız. Uzun zamana gereksinimiz olacak.  Nas geri gelmezse 2025 yılında, finansal ve ekonomik durum dengelenebilir. Vatandaşa yansıması 2028 yılını bulabilir.

Döviz rezervleri artıyor, ekonomi düzeliyor. Döviz artışı nereden kaynaklanıyor kimse bilmiyor. Şeffaflık olmazsa güven olmaz. Döviz rezervini artıracak maddeler; yabancı girişi, ihracat bedeli artışı, reeskont dönüşü, Döviz KKM. Bunlarda bir miktar giriş var doğru. Ama artan rezervlerin yanında komik kalıyor.  Altının ons fiyatının artışından hatırı sayılır bir artış kabul edilebilir. Gerisi nedir?! Bilen yok arkadaşlar. Katar, Arabistan dolarını getirip MB  depo hesaplarına yatırıp mevduat mı yapıyor, yurtiçi ve yurtdışı bankalarla yapılan swaplar mı!?

Merkez Bankalarının faiz imtihanı devam ediyor.  FED ve ECB nin 2024 yılının ikinci yarısından itibaren faiz indirmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Üç hafta içinde  faiz indiriminin Nisan, Mayıs ayında başlayacağı inancı piyasaya hakim oldu. Piyasa 100 baz indirimi satın bile aldı. Yetkililer, faiz indirimi için süre vermenin henüz çok erken olduğu konusunda beyanda bulunsalar da, piyasa kararını vermiş gözüküyor.

Bu hafta FED ve ECB faiz karar haftası. İkisinin de  faizi değiştirmeyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. TCMB faiz kararı ise 21 Aralık da. TCMB'nın bu ay 250 baz, Ocak ayında da son kez 250 baz artırması bekleniyor. Bu ay yapmayıp Ocak da 500 baz yapabilir ya da Aralık ayında 500 baz puan artırıp faiz artışını sonlandırabilir.

ABD de  son tüfe  %3,2,  2024 sonu  Tüfe hedefi  %2, MB faizi %5,50. Euro Bölgesinde tüfe %2,4, hedef %2, MB faizi %4,50. Türkiye’de tüfe %62, hedef %40, MB faizi %45 olacak. Bu rakamlara bakınca Türkiye’nin işinin kolay olmadığı anlaşılıyor.

Krediler: Sakin seyir devam ediyor. Kasım ayı haftalık ortalama  78 milyar TL oldu. BDDK, 01 Aralık verilerine göre bireysel krediler ilgili hafta %1,70 , ticari kirediler (dövizli dahil) binde bes artmış. Bireyselde tüketici kredileri binde beş artarken, kredi kartları %3,40 artmış.  Krediler durmuş ama kredi kartları devam ediyor  borçlanmaya. Dolar/TL: Dolarizasyon azalıyor ama KKM dahil halen %60 üstünde. İthalat, vatandaşın döviz sevdası azaldı, dolara talep yok. “Merkez bankasından dolar fıskırıyor” goy goyu da eklendi. 28,80 aşağı kırılırsa 28,60 ve 28,45 desteği var.  Ana destek 27,65. Direnç 29,08. Bist100: 7700 ile 8200 arasında sıkışma devam ediyor.  Sıkışmayı değiştirecek bir veri görülmüyor. Altın/ons: Gecen hafta yeni zirve deneyip çok sert geri geldi. Bir buçuk, iki ay 1970 ile 2075 dolar arasında sıkışma olasılığı kuvvetli. 1970 dolar kırılırsa yeniden 1850 dolar seviyelerini görebilir. 2075 doların üstünde iki hafta kapanışı yeni trend demek. Euro/Usd: 1.0790 altında kapanış yaptı. 1.0650 hedefte yeniden.

Dolar endeksi ve ABD Tahvil: Haftalık kapanışta kendini 103,80 desteğinin üstüne attı. Bu hafta üstünde kalabilirse  103,80 ile 105 puan arasında yataya geçebilir.

ABD 10 yıl tahvil faizi geçen hafta %4,30 seviyesini aşağı kırdı. Piyasa, dünyada  100 baz faiz indirimini satın almış gözüküyor. Bu hafta yeniden %4,30 üstünü deneyebilir.

Bitcoin: Ekim ayının ikinci haftası hedefinin 42150 dolar olacağını belirtmiştim. Hareketin devamı için haftalık kapanışın 42250 doların üstünde olması gerekiyor. Bu hafta buranın altına gelmezse 53200 dolar hedefte.