CHP hala misyonunun farkında değil gibi görünüyor. Yani kurucusu olduğu bu cumhuriyetin fikri yapısını çağdaş demokrasi değerleriyle buluşturmak misyonunun...
Bir ülkede bir kimliğin üzerinde bir baskı varsa o kimliğin çeşitli bileşenleri arasında bir “biz” duygusu oluşur. Tabii baskı azaldıkça bileşenler arasında ayrılıklar da ortaya çıkar. Bizdeki siyasal İslam’ın hikâyesinde de bu basit ilişkiyi görmek mümkün. Daha çok ordu ile sembolize olan “Kemalist” ideoloji, ki büyük ölçüde İttihat Terakki geleneği üzerinden şekillenmişti, toplumu yönlendiren bir ideoloji olarak ülkeyi 2000’li yıllara getirmişti. Çeşitli başarıları olmuştu ama başarısızlıkları da az değildi. Örneğin Kürt sorununu ve Alevi sorununu çözememişti. Bunun da ötesinde, Cumhuriyet kurulurken ve sonrasında yüzünü Batıya dönmek isteyen yönetici kadrolara karşı tepkili olan daha çok “İslamcı” ya da “muhafazakar” kesimlerle “geçici” bir uzlaşmanın ötesinde ciddi bir adım atamamıştı.
Bu zayıf uzlaşma zamanla çözüldü. Yönetim, başını daha çok Batı’ya döndürdükçe bu kesimleri de sürükleyeceğini düşündü. Ama öyle olmadı. Öyle ki Sakallı Celal ünlü deyişiyle “Türkiye durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak batıya gittiklerini sanırlar" diyerek bu zorluğu özetlemişti.
İyi Parti, SAADET, Gelecek ve DEVA Kemalist ideolojinin baskısıyla aslında aralarında farklar olduğu halde bir araya gelmiş farklı kimliklerin partileridirler. Baskılar, AKP’nin iktidar olmasıyla ortadan kalktığında ayrılıklar başladı.
Nitekim toplumun sosyolojisindeki bu ayrılık, “Batıcı” tercihleri olan hâkim kimliğe karşı muhafazakâr kadroların muhalefetini yükselttikçe, hâkim kimlik de baskıyı arttırdı. Bu baskı arttıkça da “muhafazakâr” kimlik içinde var olan farklı kesimler de bir araya gelerek çoğaldılar. Sonunda bu baskı başörtülü kadınların kamu alanlarından kovulmasına ve “ikna odalarının” kurulmasına kadar gidince iktidara gelmek için gerekli mağduriyetler de oluşmuş oldu.
Uzatmayayım. Bugünkü AKP-MHP ile CHP arasındaki siyasi duruş farklılıklarının arka planında bu tarihsel geçmiş var. Diyebilirsiniz ki peki bu, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Deva Partisi ne oluyor? Dedim ya bu partiler, Kemalist ideolojinin iktidar olmasının Siyasi İslamcı kesimler üzerinde yarattığı baskıyla aslında aralarında farklar olduğu halde bir araya gelmiş farklı kimliklerin partileridirler. Doğrusu buraya Gülen Cemaatini de eklemek gerekir. Çünkü onlar da bu kimliğin içinde sayılmaları gereken bir kesim.
AKP’de ifadesini bulan bu farklı muhafazakâr kimlikler üzerindeki baskılar, AKP’nin iktidar olmasıyla ortadan kalktığında aralarındaki ayrılıklar da başladı. Gülen Cemaatinin tasfiyesi bu anlamda bir ilkti. Zaman içinde, diğerleri de tasfiye oldukça farklı partilerde örgütlendiler ve siyasi alana dahil oldular.
‘Ülkeyi yönetebilme kabiliyetinin olmamasına rağmen AKP neden ve nasıl iktidar oldu’ sorusu CHP’nin tartışılmasını gerektiriyor. Çünkü CHP, ideolojik olarak devraldığı Kemalist ideolojiyi çağdaş demokratik değerlerle birleştiremedi. Biraz da birleştirmeyi uygun bulmadı.
Buraya kadar anlattıklarımdan aslında söylemek istediğim bu kesimler içinden çıkan kadroların ülkeyi yönetebilme gibi bir kabiliyetlerinin olmamasına rağmen neden ve nasıl iktidar oldular sorusuna bir yanıt vermek. Çünkü en azından geldiğimiz yer böyle bir soruya cevap vermeyi gerektiriyor. Hem ekonomik olarak ve hem de siyasi olarak. Sanırım önümüzü görmek için cevap verilmesi gereken asıl soru bu.
Bu sorunun cevabı ülkedeki daha çok “Batı”ya doğru gitmek isteyen insanların partisi olarak CHP’nin tartışılmasını gerektiriyor. Çünkü CHP, ideolojik olarak devraldığı Kemalist ideolojiyi çağdaş demokratik değerlerle birleştiremedi. Biraz da birleştirmeyi uygun bulmadı. Sosyalist fikirlere zaman zaman yakın sözler kullandıysa da ülkenin sosyolojisini dikkate alarak yeni bir söyleme geliştiremedi. Böyle bir cesaret ortaya koyamadı.
Dolayısıyla yukarıda özetlediğim tarihsel süreçte Siyasal İslam’ın yükselişinin arkasında bu gerçek yatmaktadır. Yani CHP’nin kuruluş ideolojisini demokratik bir ruhla yeniden tanımlayamamış olması Siyasal İslamcı kadroların gelişmesi ve iktidara gelmesinin de asıl sebebidir.
Bugünlerde bu iki tarihsel kimliğin mücadelesinin yeni bir aşamasına girmek üzereyiz. Önümüzdeki seçimler bu durumun en önemli dönemeç noktası. CHP hala misyonunun farkında bile değil gibi görünüyor. Yani kurucusu olduğu bu cumhuriyetin fikri yapısını çağdaş demokrasi değerleriyle buluşturmak misyonunun… Ülkede AKP-MHP’nin yarattıkları dâhil bütün var olan mağduriyetleri kucaklayan bir söylem oluşturma misyonu.
Bu o kadar zor değil.
Bütün mesele biraz cesaret!