CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi, 2022 bütçesinin daha görüşmeleri başlamadan, temel varsayımlarının çöktüğünü belirterek, 2022 bütçesinin revize edilmesini istedi. Hamzaçebi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “enflasyonla büyüme” gibi hastalıklı bir yolu tercih ettiği görüşünde. Akif Hamzaçebi’ye yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: 2022 yılı Bütçe Teklifinin Meclisteki görüşmeleri başladı. Söyleşimizde Bütçeye ilişkin ilk olarak neleri söylemek istersiniz? 2022 Bütçesini konuşuyoruz. Geçen hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Bütçe sunumunu yaptı. Bu hafta da Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri başlayacak. Ancak daha bütçe görüşmeleri başlamadan bütçenin temel varsayımları çöktü. Dolar kuru 2021 için 8,30 TL, 2022 için 9,27 TL olarak öngörülüyor. Dolar Merkez Bankasının geçen haftaki faiz kararının ardından 9,61 TL seviyesine çıktı. Nerede duracağını bilmiyoruz. Buna göre ne 2021 ne de 2022 ortalama dolar kuru hedeflerinin tutmayacağı açıktır. Ayrıca OECD Mali Eylem Görev Gücü Türkiye’yi gri listeye aldı. Bunun da kura olumsuz etkisi olacaktır. İlerleyen günlerde göreceğiz. Amerikan Merkez Bankası FED’in tahvil alımlarını azaltacak olduğunu ve bizim Merkez Bankasının faiz indirimine devam etme ihtimalini de dikkate alacak olursak 2022 Bütçesi çok kısa zamanda uygulanabilir olmaktan çıkacaktır. Daha şimdiden yeni bir Orta Vadeli Programın hazırlanması ve bu programa göre de Mecliste bulunan 2022 yılı Bütçe Teklifinin revize edilmesi gerekir. Sadece kuru konuştuk. Bütçenin enflasyon hedefinde de durum farklı değil. TÜFE hedefi 2021 için %16,2, 2022 için de %9,8. Merkez Bankasının son faiz kararından sonra ne bu yılın ne de 2022’nin enflasyon hedefinin tutması mümkün değil. Artık şu bir gerçek: Erdoğan, “enflasyonla büyüme” gibi hastalıklı bir yolu tercih etmiş durumda. Erdoğan iktidarında çift haneli enflasyonla yaşayacağımız bir gerçek ama büyüme olur mu bilmiyorum. Peki kurdaki bu değişiklik 2022 Bütçesini ve ekonomideki dengeleri nasıl etkiler? Ekonomideki bütün dengeler altüst olur. Ekonomi şu anda dolarize olmuş durumda. Dolarizasyon dediğimiz olgu ekonominin geleceği için büyük bir risk oluşturmaya devam ediyor. Bir ülkenin ulusal parasının iki temel fonksiyonu vardır. Birincisi, değişim aracıdır. Yani ticaret, alışveriş onunla yapılır. İkincisi, tasarruf aracıdır. Ancak banka mevduatlarının yapısına baktığımızda TL’nin önemli ölçüde tasarruf aracı olma özelliğini yitirdiğini, kişilerin TL yerine Dolar ve Avroya yöneldiğini görüyoruz. Banka mevduatının 2010-2011 yıllarında sadece yüzde 35’i yabancı para, yüzde 65’i TL iken şimdi bunun tersine döndüğünü, yabancı para cinsinden mevduatın toplam içindeki payının yüzde 55’e yükseldiğini görüyoruz. Buna Dolarizasyon diyoruz. Merkez Bankasının son faiz indirimi kararı ve FATF’in Türkiye’yi gri listeye almasıyla birlikte yabancı para mevduatında artış olacak, dolarizasyon şiddetlenecektir. Orta Vadeli Program ve onun uygulama aracı olan 2022 yılı Bütçesi bu olumsuz tablonun düzeleceği yolunda bir işaret vermiyor. Bir ekonomide geleceğe güven yoksa hiçbir şey doğru gitmez. Peki ekonomideki bu dolarizasyonun kamu borcuna etkisi yok mu? Olmaz olur mu? Hazine de dolar cinsinden borçlanmaya gidiyor. Yoksa borçlanmada sorun yaşayacak. 2003, yani AK Parti’nin ilk iktidar yılında Merkezi Yönetim Borç Stokunun %47’si döviz+ altın cinsinden iken bu oran 2021 yılında %60’a geldi neredeyse (Halen %58’lerde). Yüzde 60 olağanüstü yüksek bir oran, son faiz ve FATF kararlarından sonra yabancı para cinsinden borçlanma hızlanacak ve yüzde 60’lık oranı arar hale geleceğiz. Oysa bu oran 2010 yılında yüzde 28’e kadar düşmüştü. Peki dolarizasyonun özel sektör borçlarına etkisi nasıl olur? Orada da durum farklı değil. Finansal kesim dışındaki firmaların, yani reel sektörün 2021 ikinci çeyrek itibarıyla 274 milyar dolar döviz cinsinden borcu vardır. 146 milyar dolar tutarındaki varlıklarını bu rakamdan düşersek 128 milyar dolar net döviz pozisyonu, yani borcu olduğunu görürüz. Kurdaki her yükseliş reel sektörün borcunun artması ve finansman yapılarının bozulması demektir. Bir de burada şöyle ilginç bir durum var, biliyorsunuz iktidar 128 milyar dolarlık döviz rezervini heba etti. CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK MALİ SKANDALI Bu, Cumhuriyet tarihinin en büyük mali/ finansal skandalıdır. İlerde bunu daha çok konuşacağımız günler olacak. Reel sektörün yurt içi bankalardaki döviz mevduatının 2018/2’de 60 milyar dolar seviyesinden 2020/12’de 80 milyar dolar seviyelerine çıktığını görüyoruz. İşte bu yükseliş, bu dönemde Merkez Bankasının doğrudan veya kamu bankaları eliyle piyasaya sürdüğü doların nereye gittiğini bize gösteriyor. Şirketler dolar satın aldı ve bankaya koydu. Bir de pandemi sürecinde KGF ve kamu bankaları eliyle açılan TL kredilerin de önemli bir bölümünün dövize yönelerek bankalara gittiğini biliyoruz. Kısaca dolarizasyon geleceğin belirsizliğinden kaynaklanan bir olgudur ve ekonominin geleceği için büyük bir risktir. Faiz giderlerinde durum nedir? İktidar önceden, yani AK Parti iktidarından önceki 2002 yılını kastederek her 100 liralık vergi gelirinin 85,7 lirası faiz ödemesine giderken şimdi bu oran 19,1’e indi diyor. Evet, 2002’ye göre düşüş var. Yalnız 2002’den bu yana 20 yıl geçti ve 5 tane genel seçim yaptık. Hala dönüp dolaşıp her seferinde 2002 ile kıyaslamak doğru değil. Bu oran 2017’de yüzde 10’lara düşmüştü. Yani her 100 liralık vergi gelirinin 10 lirası (tam olarak 10,6 lira) faiz harcamasına gidiyordu. 2022 bütçesinde ise bu oran yüzde 19’a yükselmiş durumda. Yani 5 yıl önceye göre iki katına çıkmış. Merkez Bankasının faiz indirimi politikası, FATF kararları, petrol ve enerji fiyatlarındaki yükseliş ve bu yükselişin ÖTV gelirlerini olumsuz etkileyeceği hususları dikkate alındığında yüzde 19’luk oran rahatlıkla yüzde 20’yi geçecektir. Bunu önümüzdeki yılda göreceğiz. Bu kötü gidişi yirmi yıl önceye gidip 2002 rakamlarını esas alarak örtmenin imkanı yok. BİR FAİZ BÜTÇESİ  2022 Bütçesi bir faiz bütçesi olacak diyebiliriz. Faiz giderleri hem cari rakamlarla hem de milli gelire oran olarak artıyor. Faiz giderlerinin milli gelire oranı (Bütçenin varsayımlarına göre konuşuyorum tabi) 2021’de yüzde 2,7 iken, 2022’de yüzde 3,1’e yükseliyor. 2024’te de bu oran yüzde 3,1. Ancak bunlar şu andaki öngörülerdir. Dolar/TL kurunun TL aleyhine gelişmesiyle birlikte 2022 bütçesindeki bu oranlar daha da yükselecektir. Erdoğan önümüzdeki yılın ikinci yarısından itibaren yavaş yavaş seçim ekonomisini uygulayacaktır. Bu da Hazinenin borçlanma ihtiyacını ve faiz giderlerini artıracaktır. Bu söylediklerinizi önümüzdeki yıl erken seçim var diye mi anlamalıyız? Tam olarak öyle değil. Erdoğan 3600 ek gösterge ile ilgili olarak 2022 yılının Kasım ayına kadar bu düzenlemeyi Mecliste yapacağız dedi. Bu düzenleme Kasım ayında yapılırsa 1 Ocak 2022’de yürürlüğe girecek demektir. Yani düzenlemenin getireceği yükü 2022’ye öteliyor. Düzenlemenin yapılacağı tarih bize seçimin tarihini de verir. Kasım 2022’de yapılacak düzenleme ise seçimin 2023 yılında yapılacağını gösterir. Kasım ayından önce yapılırsa 2022’de seçim olacaktır. Zamanında veya 2023 Mart ayı gibi. ERDOĞAN'IN EKONOMİYİ TOPARLAMA İMKANI YOK Ancak Erdoğan’ın ekonomiyi toparlama imkanı yok, öyle bir niyeti de yok. Ekonomiyi toparlayıp insanları mutlu etse daha erken de seçime gitmek ister ama dediğim gibi bu imkânsız bir şey. İş işten geçti artık. 2022’nin ikinci yarısında uygulayacağı seçim ekonomisinin diğer bir unsuru tarım ürünleri fiyatları olacaktır. 2022 Bütçesinde dar gelirliler için bir umut var mı? Tek kelimeyle hayır. Bütçenin açığı göründüğünden daha fazla olacak. 2021’de 230 milyar lira olan açık 2022’de 278 milyar lira olacak gözüküyor. Ama gerçekleşme bunun da üzerinde olacaktır. Faiz giderlerinde de gerçekleşme daha yüksek olacaktır. Emekliler, kamu çalışanları, asgari ücretle çalışanlar klasik olarak baskılanmış TÜFE rakamlarına endeksli bir gelir artışı yaşayacaktır. Asgari ücret dolar cinsinden şu an 293 dolar seviyesinde. Bu da 2006 yılının düzeyidir. ASGARİ ÜCRETTE 15 YIL GERİYE GİTTİK Yani asgari ücrette de 15 yıl geriye gittik. Erdoğan marketlerdeki fiyatlar için “Marketlerde zulüm var” dedi. Sabit gelirlilerin maaş ve ücretleri enflasyon oranında artırılıyorsa marketlerde zulüm olmaması lazım. Demek ki kamu çalışanlarına, emeklilere enflasyon farkı olarak yapılan ödeme gerçek enflasyonun altında. Aslında Erdoğan’ın bu cümlesi TÜİK’in ilan ettiği enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığının kendisi tarafından da kabulüdür. ASGARİ ÜCRETE VERGİ MUAFİYETİ GEREKLİ Asgari ücrete vergi muafiyeti gerekli mi? Tartışmasız gerekli. Asgari ücret vergiye tabi olmamalı. Tabii ki böyle düzenlemeler bir Vergi Reform Programı içerisinde yapılmalı. Türkiye ekonomisinin ve vergi sisteminin en büyük sorunu kayıt dışılıktır. Kayıt dışılık haksız rekabete ve ekonomide verimliliğin düşmesine yol açar. Kayıt dışılığın iki büyük nedeni vardır. Birincisi enflasyon, ikincisi ise kayıtlı olarak çalışmanın maliyetinin yüksekliğidir. Bu çerçeveden baktığımızda Türkiye’de istihdam üzerindeki vergi ve sigorta prim yükünün yüksek olduğunu görürüz. İlk işe girişte bir teşvik var ama sonrasında bu kalkıyor. Bu durum işletmeleri kayıt dışına sevk ediyor. AB veya OECD ülkeleri ile kıyasladığımızda Türkiye toplam vergi ve sigorta prim yükünün ağırlığı bakımından ilk 12 ülke içerisinde yer alıyor. Buna rağmen SGK’nın topladığı prim hasılatı neredeyse AB ülkelerinin yarısı kadar. Bizim Reform Programımızda istihdam üzerindeki bu yüklerin azaltılması var. Bu kapsamda asgari ücreti de vergiden istisna edeceğiz. İlk ele alacağımız konulardan birisi Vergi Reformu olacak.