Kemal Kılıçdaroğlu döneminde parlamentoda, Salı günleri grup toplantıları yapılır; pek çok konu dile getirildikten sonra bir kenara bırakılırdı. Bir sonraki hafta başka bir konu gündeme getirilir; daha önce gündem yapılan konu unutulmaya bırakıldığı için üstüne gidilmeyen sorunlar günden güne büyürdü.
Grup toplantısı, tabiri caizse sadece toplumun ve partililerin “gazını” almaktan ve toplumu yaşanacaklara alıştırmak amaçlı bir içeriğe sahipti. Gerçi Kemal Bey son dönemlerde Sadat ve TÜİK gibi kurumların önüne giderek bu pasifist yapısını kırmak istemiş ama gerisini getirme konusunda yine başarılı olamamıştı.
Cumhuriyet Halk Partisi kurultayının ardından yeni parti yönetimi, geçmiş yönetimin aksine daha eylemsel ve sokakta olacağının işaretini verdi. Yaşanılan yargı krizi sonrası, Özgür Özel’in Anayasa Mahkemesi önüne gitmesi ve mecliste eylem koyarak topluma göstermesi önemli bir adımdır.
Özgür Özel’in Kurultay salonunda dile getirdiği gibi Hatay’a ve diğer deprem bölgelerine gitmesi de önemlidir.
Açıklanan 24 kişilik MYK’da konusunda uzman birçok isim bulunması da umudumuzu artıyor. Açık ki Yalçın Karatepe, İlhan Uzgel gibi isimlerin siyasete kazandırılması parti siyaseti kadar ülke siyaseti içinde önemli bir kazanımdır.
SODEMSEN KAPATILMALI
Özgür Özel ilk grup toplantısını da salı günü yaptı. Bu toplantı da çok sayıda olaya değindi.
Bana göre konuşmanın en önemli yanı da şurasıydı:
“Emek ile sermaye karşı karşıya gelmişse emeğin yanındayız. Kadın ile erkek karşı karşıya geldiğinde kadının yanında olacağız. Haklıyla haksız karşı karşıya gelmişse haklının yanındayız. Güçlüyle zayıf karşı karşıya gelmişse zayıfın yanındayız. Taraf olacağız, yanlarında olacağız, arkalarında olacağız.”
Sosyal demokrat bir partinin tam da yapması gereken budur. Bu doğrultuda yüzbinlerce belediye emekçisinin karşısına bir önceki CHP yönetimin kurdurduğu ve CHP’li belediyelerde çalışan işçilerin birçok hakkının elinden gitmesini sağlayan Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası (Sodemsen) kapatılmalıdır.
TÜZÜK DEĞİŞİMİ HEMEN ŞİMDİ
Partilerimizdeki anti demokratik uygulamaların dayanağı 12 Eylül’ün çıkardığı 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasasıdır. Bu yasaya dayanarak yapılan siyasi parti tüzükleri maalesef ülkemizdeki demokrasinin gelişmesine engeldir.
Bu yasaya rağmen CHP çok şeyler yapabilir. Mesela ön seçimin zorunlu hale getirilmesi, Genel Başkan’a verilen mutlak gücün kırılarak MYK ve PM’nin güçlendirilmesi, 2-3 dönem kuralı getirilmesi, siyasi etiğin güçlendirilerek nepotizm önüne geçilmesi (karı-koca yönetimde yer alma, anne oğul delege olma vb. örneklere son verilmesi), üyelerin aktifleşmesinin sağlanması vb gibi.
CHP, tüzüğünde yapacağı büyük demokratik atılımla kendi parti içi demokrasisine katkı sağlayacağı gibi diğer partilere de örnek olacağından ülkenin demokrasisine büyük katkı sağlamış olacaktır.
Bununla birlikte yerel seçimler için bir an önce adımlar atılmalı; genel başkana yakınlıkları nedeniyle daha önce birkaç kez aday gösterilmiş isimlerin yönettikleri belediyelerin sosyal demokrat ve halkçı belediyeciliğe katkısı olmaması da dikkate alınarak, bu alanda uzmanlaşmış ve parti hukukunu bilen adaylar üzerinde titizlikle durulmalıdır.
Belediyecilik, yalnızca asfalt atmak, yol yapmak, çöp toplamak değildir; halkçı belediyecilik, kentlinin yönetme sürecine doğrudan katılmasına olanak veren ve kentlinin taleplerini daha şikayet haline dönüşmeden yerine getiren bir belediyeciliktir.
Dolayısıyla adayların titizlikle belirleneceği bir çerçeve bugünden belirlenmeli ve her bir adayın, eğilim yoklamasına girmeden önce bir ön elemeden geçirilmesi sağlanmalıdır.