…başağa buğday buğdaya insan insana emek ne güzel uymuş
emeğe eylem eyleme yürek yüreğe sevgi ne güzel uymuş…
B.Ecevit.
Kuşkusuz CHP'nin üzerine yazılacak konuşulacak yüzlerce şey var. Bu gayet doğal çünkü CHP sadece cumhuriyet döneminin partisi değil aynı zamanda imparatorluk döneminde mayalanan ilerici fikirlerinde partisidir. CHP sadece köy-kırsal partisi değil aynı zamanda kentli elitlerinde (birilerinin söylediği gibi elit olmak kötü değildir) partisidir. CHP aynı zamanda iş verenlerin olduğu kadar işçinin de partisidir. Kısaca CHP bir kitle partisidir. Özgür Özel’in cumartesi günü yapılan kongredeki konuşması sola daha yakın duracağının işaretlerini vermiştir. CHP gibi bir gelenek ve kitle partisinin sol değerlerle yakınlaşması, sol değerleri sahiplenmesi, laiklik, kamuculuk ve ilericilik anlamında cesur olması elbette bu ülkenin ezilenleri, ilericileri, aydınları, sporcuları için çok değerlidir. Özgür Özel’in konuşmasının bütünün dışında bir cümlesi vardı ki sanırım bu kimsenin dikkatinden kaçmamıştır. “Her sabah kalkıp partiyi açanlar ve çayı demleyenler.” Sol partilerde, derneklerde ve sendikalarda mücadele edenler bunun ne kadar anlamlı olduğunu bilirler. Sırtını sermayeye dayamayan örgütlerde bu davranış bu günlük rutin, günlük eylemsellik, süreklilik ve fedakarlık anlamında azmi ve direnişi sembolize eder. Tıpkı her sabah kalkıp işe giden milyonların hayatı var etmesi gibi, bir siyasi partide ya da dernek de çayı demleyenler mücadeleyi ilk elden var edenlerdir. Her sabah açılan demokratik ve ilerici bir kitle örgütü şüphesiz sadece insan fedakarlığıyla var edilebilecek bir eylemselliktir. Bize mürekkep harcatan bunca değerin yegane örgütleyicileridir. İnsanlık ormanın içine dalıp her ağacı sulamaktır. Felsefe ateşinin kaybolan gizini yeniden tutuşturmak, yeni bir kitabın başlığını aramak gibidir. Bu eylemsellik milyonların oyunu alan büyük bir kitle partisi tarafından (genel başkan tarafından) dillendirilmesi önemlidir. Çünkü milyonların ruhuna ve inanmışlığına dokunan söylemdir. Güzeldir. Estetiktir. Birilerinin gözünün içine bakmak gerekiyorsa altılı masa etrafında toplanan kolalı gömleklilerin değil her gün hayatı var eden emekçilerin gözlerinin içine bakılması gerekliliğinin bilince çıkmasını ifade eder. Eğer CHP gerçek bir değişim istiyorsa yanlış yürütülen bir takım tartışmaları sonlandırmak zorundadır. Örneğin gençlik meselesi. Gençlik meselesini yaşa indirgeyerek değil değerlere ve ilkelere yaslanarak yürütmek zorundadır. Çünkü mesele ilerici bir partide yaşlı ya da genç olma, erkek ya da kadın olma meselesi değildir. Mesele ötekileştirilmişlerin hayat ve söz hakkının olduğu meselesidir. Mesele fırsat eşitliği ve liyakatin hayata nasıl geçirilmesi meselesidir. Mesele nitelikli kamusal hizmetlerin ucuz ve kolay olarak toplumun tüm kesiminin ulaşabilmesi meselesidir. Hayat olağan hızıyla akarken dönüp geriye bakanların ileriyi daha iyi anlama meselesidir. Mesele uyuyan sosyal-demokrasiyi uyandırma meselesidir. Mesele sendikal hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesi, katılımcı etkin bir demokrasiyi aşağıdan yukarıya olduğu kadar yukarıdan aşağıya da hayata geçirme meselesidir. Mesele; her sabah maden ocaklarına inenlerin, ağacı ve doğası için direnenlerin, atölyelerde ömür çürütenlerin, tarlalarda hayatı toplayanların meselesidir. Mesele barınma hakkı için mücadele edenlerin nitelikli eğitim alma meselesidir. Mesele halkın özgür sansürsüz haber alma meselesidir. Mesele tüm kimlikleri aşan evrensel değerleri toplumsallaştırma, toplumu evrensel değerlerle barıştırma/buluşturma meselesidir. Mesele vahşi kapitalizmin savaş politikalarına karşı inadına halkların bir arada eşit yaşama hakkını savunma meselesidir. Eğer mesele değişimse, dönüp bakılması gereken yer insanlık tarihinin bilim ve aklın ilerici değerlerini (geleneğe takılıp kalmadan onu aşan bir yerden) yeni toplumda yeni dünyada var etme meselesidir. Mesele değişimse "hattı müdafaa değil sathı müdafaa"yı yeniden var etme meselesidir. O satıh tüm toplumun adalet huzur ve güvenidir. Bir halkın yüzüne bakamazsınız. Bir yüzü yoktur. Tıpkı bir ağaca bakar gibi karmakarışık dallarına bakarsınız. Güçlü bir gövdeye bakarsınız. Dalların arasından açık yeşil ışıkların süzülüşüne başı üzerinde duran maviliğe bakarsınız. Halkı tanımak için ona bakmanın bir faydası yoktur. Güçlü gövdesine rahatça yaslanmak, kökleri arasında oturmak yeterlidir. Oysa bir insanın gözlerinin içine bakabilirsiniz. Muhtaç olunan kudret her sabah çayı demleyen milyonlarca öfkeli gözlerde saklıdır. Mesele o öfkeli gözlere bakıp yola çıkma meselesidir.