Yarının Türkiye’si” kurgulanır ve resmedilirken kadınlar daha fazla masada, sahnede ve ön planda olmalıydı.  “28 Şubat”, bundan 25 yıl önce Türkiye için tahripkâr bir gün idi; 2022 itibariyle yıldönümü ise, onarıcı ve yapıcı. Altı siyasi partinin bir araya gelerek kamuoyuna açıkladıkları “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatı” ve sergiledikleri ortaklık tablosu, Türkiye’nin siyasi tarihinde gerçek bir dönüm noktası. Tarihi bir andan bahsediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, Değişim ve Atılım Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İyi Parti ve Saadet Partisi’nin “takım oyununun” somut sonucu, “ilk golü” idi bu metnin imzalanması. Türkiye’de siyaseti hakikaten değiştirecek, dönüştürecek ve 21. yüzyıl gerçekleriyle uyumlanmasını sağlayacak daha nice paslaşmalara, gollere ihtiyacımız var. Ve “Yarının Türkiye’sinde” kadınların o takım oyununda ön plana çıkmalarına, oyunun kurucusu olmalarına da… Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatının, 28 Şubat’ta açıklanması, sembolik bir seçimdi. 1997’de siyasetin alanı daralırken, kadınlar üzerinden bir tartışma yürünüyor ve kutuplaşma yaşanıyordu. 2022’ye geldiğimizde de yine birçok siyasi tartışma kadınlar üzerinden yürütülüyor ve toplumsal kutuplaşma da “kadın” ve “kadın meseleleri” odaklı tırmandırılıyor.  “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”; yani “İstanbul Sözleşmesi”nden Türkiye’nin 2021’de çekilmesi tam da kadın odaklı bu tartışmaların bir örneğiydi. Şimdilerde ise, kadınların nafaka haklarının budanması ve hatta Medeni Kanun’da kadınların aleyhine değişiklikler yapılması gibi konular da gündeme geliyor. Kadınların bu kadar hedef alınarak siyasi alanın daraltılmaya çalışıldığı bu güncel tabloda, “Yarının Türkiye’si” kurgulanır ve resmedilirken de kadınlar daha fazla masada, sahnede ve ön planda olmalıydı. Semboller bu kadar önemsenirken, Mutabakat Metninde İstanbul Sözleşmesine de yer verilmeliydi. Şimdi değilse, ne zaman? Toplumun yarısını oluşturan nüfusun; kadınların, eşit temsiliyet en doğal hakları. O nedenle, kadınların tüm siyasi mutabakatlara varırken de, sonuç kadar süreçler de önemli. Ve dahası, zaten asıl sonucu süreçler belirliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi,  ilk seçimini kadınları organize ederek ve sahanın önüne sürerek kazandı. İfade özgürlüğünün savunulması da, din ve vicdan özgürlüğü; asıl yine kadınların bir meselesi olan başörtüsü üzerinden kurgulanarak tartışıldı. Aradan geçen 22 yıl sonrasında ise, kadının en önemli kazanılmış yasal güvencelerinden olan ve üstelik de, Türkiye’nin kadınlarının öncüsü olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan bir Adalet ve Kalkınma Partisi söz konusu oldu. AK Parti, “kadınlar sayesinde” demesi gerekirken, “kadınlara rağmen” hareket eder hale geldi. Ve oy oranlarına bakılırsa, bu tercih sadece yıpranmasına, “metal yorgunluğuna” yol açtı. Kadınların takım oyunu İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından, bugünlerin gündemi nafaka haklarını kısıtlayan düzenlemelere, tüm kadın kuruluşları olan bitene ortak tepkilerini gösterdiler. Göstermeye de devam ediyorlar; edecekler de. Ankara’da bir yandan Mutabakat Metni hazırlanır, konuşulurken; öte yandan da,  iktidar tarafında dezavantajlı konumda olan kadının kişilik haklarını koruma altına alan Medeni Kanun’un “erkek haklarını koruyacak” şekilde değiştirme çalışmaları da sürüyordu. 28 Şubat Mutabakat’ın açıklanması için seçilmesi, tüm kadınların beklentilerini arttırıyor. Çünkü, artık “daraltıcı”, “dışlayıcı” zihniyetlerle değil; ön açıcı, kapsayıcı zihniyetlerle yaşayıp yönetilmek; beraber yönetmek istiyoruz. “Yarının Türkiyesi’nin” en mükemmel haline ulaşabilmek için, şimdi değilse ne zaman?