İleride sosyal medyanın tarihi yazılırken, tüm sosyal ağların atası olarak kabul edilecek olan Facebook’un adı son günlerde ABD Başkanlık seçimleri ve İngiltere’de yapılan Brexit oylamasında seçmeni manipüle ettiği iddiasıyla anılıyor. İddialar doğru mu değil mi bilinmez, zamanla anlaşılır ama bu vesileyle yeniden sosyal medya ve siyaset ilişkisini tartışmakta fayda var. SOSYAL MEDYA VE KULLANICI: ARTIK MÜŞTERİ DEĞİLİZ Kısaca sosyal medya ve kullanıcı ilişkisini özetleyerek başlayalım. Sosyal medya için bir ücret ödemezsiniz, yani sosyal medyanın müşterisi değilsiniz. Sosyal medya araçlarının sahipleri sizin de o topluluğun parçası olduğunuzu iddia eder, yani yüz milyonlarca insandan oluşan bir ailenin, üreten birimlerinden birisinizdir. Peki, yüz milyonlarca üretici, kullanıcılar müşteri değil, bu üretim kime satılıyor ve ürün kim? Ürün kullanıcının kendisidir. Yani içerik üreticiler, son kullanıcılar, hiçbir şey paylaşmasa dahi sadece komik videolar izlemek, ne var ne yok diye bakmak isteyen pasif kullanıcılar da dahil olmak üzere herkes üründür. Sosyal medyada kullanıcı (ve onun kişisel bilgileri) alınıp satılan birer üründür. Bu ürünler yaş, cinsiyet, konuştuğu dil, siyasal eğilim, ırk vb. filtrelere göre sıralanırlar. Bu ürünlerin davranışları belli algoritmalar ile kategorize edilmeye çalışılır ve pazarlamacılar açısından muazzam bir hedef kitleye dönüşürler. Ankara’da Özel okulunuz var ve reklam mı yapacaksınız? Ankara’da yaşayan okul çağında çocukları olan orta ve üst gelir grubu ailelere reklam vermek ve reklamınızı sadece onların göreceği şekilde ayarlamak mümkün. Peki bu yapılan yasal mı? Aslına bakarsanız evet. Kabul ettiğimiz kullanıcı sözleşmeleri ve girdiğimiz sitelerde onay verdiğimiz çerez (cookie) politikaları ile biz kişisel bilgilerimizi gönüllü olarak paylaşıyoruz. Google, Microsoft, Facebook, Twitter, her biri kişisel bilgilerimizi topluyor ve bunun karşılığında bize “kişiselleşmiş” kullanıcı deneyimi sunuyorlar. Görmek istediğimiz şeyleri görüyoruz, görmek istemediklerimizi görmüyoruz. Her sosyal medya kullanıcısı kendisine ait birer sanal sosyal hayata sahip oluyor ve karşılığında da arada reklamlı içerik görüyoruz. Duygularımızı hedef alan reklamlar, ne giyeceğimize, ne içeceğimize, tatilde nereye gideceğimize karar verirken bize yardımcı(!) oluyor. SİYASET-MEDYA-SOSYAL MEDYA Tabi ki reklamlar sadece ürün veya hizmet satmak için değil, siyaseti yönlendirmek için de kullanılıyor. Reklamın adı burada propagandaya, müşterinin adı da seçmene dönüşüyor. "Bu durum doğru mu değil mi, siyasi olarak etik mi" diye tartışmanın anlamı yok. Yeni dönemin siyasi enstrümanı ve seçmen davranışına etki etmenin en güçlü yollarından birisi algı yönetimidir. Sosyal Medyanın akıl almaz yükselişi karşısında geleneksel medya tamamen bitmiş durumda değil. Televizyon reklamları halen oldukça etkili. Sonuçta hangi kanalı hangi gelir grubunun, hangi toplumsal kesimin izlediğine dair elde bulgular var. Bazı televizyon kanallarında lüks rezidans, diğerlerinde ucuz bisküvi reklamı göstererek reklamlar hedef kitleye yönlenebiliyor ancak televizyonda yine de Youtube ve Facebook kadar özelleşebilmek mümkün değil. Trump ile Facebook ilişkisinde gerçekleştirilen yöntemlere göz atalım:
  • Hillary Clinton’a oy vereceği düşünülen seçmene dönük demokrasinin ve oy vermenin saçma olduğuna, sandığa gitmeye gerek olmadığına veya seçimin kazanılacağının garanti olduğuna dönük propaganda ile rehavet yaratmak.
  • Trump’a oy vereceği kesin olduğu düşünülen aşırı sağcı, ırkçı ve aktif hedef gruplara dönük aşırı taleplerin öne çıktığı Hillary Clinton lehine reklamlar yayınlayarak karşı tepki yaratarak kendiliğinden Trump propagandası yapan kitleler oluşturmak. *
  • Kararsız seçmene dönük anti-komünist hassasiyetleri kaşıyan propaganda filmleri yayınlayarak ABD’nin yerli ve milli değerlerinin tehlikede olduğu imajının yaratılması.
Bu tip söylemler geliştirmek için sosyal medya ve kişisel verilere ihtiyaç yok ama bunu A grubuna gösterirken B grubunun haberi dahi olmamasını sağlamak ancak kullanıcı verileri ve bu verileri kontrol eden ağlar sayesinde mümkün. Yani anlayacağınız, siyaset yöntemi olarak propaganda konusunda, sosyal medya ile birlikte işler giderek daha kompleks ve kirli bir hal almış durumda. Dünyanın en yüksek bütçeli prodüksiyonu ile bütün TV kanallarına reklam vermeniz yetmiyor, ayrı ayrı odak gruplar belirleyerek algıyı yönetmeniz de gerekiyor. Bu arada belirtmekte fayda var Trump ekibinin yukarıdaki yöntemleri kullanması değil suç olan. Facebook’a dönük suçlama, kullanıcı verilerini toplayan aracı şirkete uygulamayı kullananların arkadaşlarının da bilgilerini onayları dışında vermiş olması. Yani şirket 5 milyon kişinin bilgisine rıza dahilinde erişecekken 50 milyon kişinin bilgisine rızası dışında eriştiği için suçlanıyor. Yoksa kullanıcı verilerini istiflemek, bunu şirketlere, siyasi partilere satmak tamamen kitabına uygun. TÜRKİYE'DE SİYASET VE SOSYAL MEDYA İLİŞKİSİ Türkiye’de bilindiği gibi ana akım medya, gerek RTÜK sansürleriyle, gerek ekonomik baskıyla susturulmuş durumda. Son olarak Doğan Medya grubunun da Demirören’e satılmasıyla, büyük kanallardan sadece Fox TV AKP lehine yayın yapmayan kanal olarak kalacak gibi gözüküyor. Halk Tv, A Haber gibi sadece belli partiye mensup seçmenlerin izlediği kanalların ise seçmen davranışına ne kadar etkisi olacağı tartışmalı. İnsanların gün içinde yoğun bilgi bombardımanına tutulduğu 2018 yılında kime, neyi, nasıl söylediğinizin hiçbir önemi yok. Önemli olan kimin, neyi, ne kadar duyduğu. İnternetten yayın yapan alternatif televizyon kanalları kurulmuş olsa da yok sayılabilecek ratingleri ve aşırı homojen izleyici kitleleri nedeniyle etkili sonuç verdikleri de söylenemez. Geleneksel araçları, yeninin içinde yeniden var etmeye çalışmak boşa kürek çekmek anlamına geliyor. Önemli olan yeni araçları etkili biçimde kullanmak. Önemli olan derdinizi tek bir fotoğraf karesiyle, beş saniyede** mesajını veren tasarımlarla ya da bir dakikalık videolarla anlatabilmekte. TÜRKİYE'DEKİ PARTİLER VE SOSYAL MEDYA STRATEJİLERİ AKP AKP geleneksel medyanın tamamını kontrol altında tuttuğu halde internet ve sosyal medya üzerinden çalışan Troll ordusu kurarak bu alanı da boş tutmuyor ve düzenli olarak Twitter’da her muhalif vekilin paylaşımlarının altını kirleterek, yalan yanlış haberler yayarak, algı yönetimi teknikleri deneyerek harıl harıl çalışıyor. Twitter ve Facebook’ta tüm bunlara rağmen bariz şekilde zayıf olsalar da Youtube’da gerek az eğitimli kesimlere hitap eden fenomenleri, gerek Erdoğan güzellemeleri içeren basit propaganda videoları ile bu alanı domine etmiş durumda. MHP MHP söyleyecek sözü olmadığı için sosyal medyada da varlığını sürdüremiyor ama Ülkü Ocakları'nın sosyal medyada düzenli olarak gündem belirleme konusunda organize çalıştığı görülebiliyor. Ayrıca online oyunlarda takma isimlerinin başına sonuna üç hilal anlamına gelen "CCC" sembolünü ekleyerek gençler arasında ülkücülük propagandası yapmak gibi yerleşmiş teknikler kullanıyorlar. HDP HDP ise uzun süredir ana akım medyada adından dahi söz ettiremediği için bütün ağırlığını sosyal medyaya kaydırmış durumda. Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında yarattığı havayla partiye akın eden eğitimli gençler sayesinde tüm baskıya rağmen propaganda yapmayı sürdürebiliyorlar. Demirtaş’ın yazdığı kitabın reklamını hiçbir televizyonda görmedik ama gönüllü ordusu sayesinde çok yüksek tiraj yapabildi. HDP üye ve yöneticilerine dönük yapılan operasyonların büyük çoğunluğunun sosyal medyada terör örgütü propagandası yapmak iddiasıyla olması tesadüf olmasa gerek. İYİ PARTİ İYİ parti yeni kurulmuş olsa da kerhen CHP’ye oy veren ve CHP’nin bürokratik yapısı içinde kendine yer bulamayan pek çok genci bünyesinde toplamayı başardı. Genel Merkez binasının 4 katını sadece propagandaya ayıran ve dışarıdan bir ajansla çalışmak yerine parti içi bir ajans gibi çalışan ekibiyle her kesime dönük özel içerik üretme konusunda AKP’den sonra en etkili parti İYİ parti gibi duruyor. CHP’nin doğal seçmeni olan gezi yaratıcılığının MHP’den koparak kurulan bir partide vücut bulması Meral Akşener’in becerisi mi yoksa diğer öznelerin beceriksizliği mi, bir tartıbaşka şma konusu olsa da İYİ partinin bu konuda vizyon sahibi olduğunu ve kısıtlı bütçeyle etkili olma konusunda hakkını vermek gerektiğini belirtmek gerek. SAADET Saadet Partisi de son dönemde Temel Karamollaoğlu’nun kişisel imajı üzerinden etkili şekilde sosyal medya içeriği üretiyor. Her hafta düzenli olarak düzenlediği basın toplantısından birer dakikalık videolarını paylaşarak mecliste grubu bulunan pek çok liderin grup toplantısından daha fazla izletmeyi başarıyorlar. Temel Karamollaoğlu’nun kritik zamanlarda attığı tweetler ise hemen hemen her seferinde manşetlere taşınıyor. Tabi ki Saadet Partisi’nin stratejik pozisyonu burada etkili ama "alıp yürüycek" tweet atma konusunda ince çalışıldığı da açık. CHP CHP’ye gelirsek, CHP ana aktör partiler içinde sosyal medya konusunda maalesef en vasat parti. Etkili propagandayı seçim döneminden seçim dönemine, ajanslar vasıtasıyla yürüten, vekillerin kendi imajı için harcadığı eforun onda birinin parti için harcanmadığı acı bir tablo ortaya çıkıyor. Tekrarın gücünün bu kadar vurgulandığı bir partide, halen her kafadan ayrı sesin çıkması, tek tek örgütlerin ve vekillerin sorunu olarak değerlendirildiği müddetçe de sonuç alınacak gibi görünmüyor. Ya CHP’nin bir sosyal medya stratejisi yok, ya da çok kötü bir stratejisi var. Zira CHP seçmeni sosyal medyayı CHP’nin kendisinden daha etkin kullanıyor. Ayrıca zor zamanlarda seçmen, CHP’ye vurmak için de sosyal medyayı kullanıyor. Aslında CHP’nin çok başarılı ve sosyal medya odaklı bir seçim kampanyası örneği var. CHP’nin oyunu en çok arttırdığı seçim 2014 yerel seçimleriydi, bu seçimin en etkili kampanyası ise #TatavaYapmaBasGeç oldu. Türkiye tarihinin belki de en etkili siyasi kampanyasını kim planladı? Geziciler. Gezi gençliği iki kez CHP örgütünü işgal etmeye kalkıştı. Birisi hemen gezi sonrası #OccupyCHP  etkinliği şeklinde, diğeri de Mansur Yavaş’ın adaylığının çalındığı seçimlerin akşamında ellerine laptop’ını alan çoğunluğu ODTÜ öğrencisi yüzlerce gencin akın etmesi şeklinde gerçekleşti. CHP örgütü iki seferde de bu fırsatları geri tepti. Acaba tarihte üye olmak, içinde çalışmak için kapısı bu kadar zorlanan ama içine girilemeyen bir başka parti var mı? 2019’a giderken elimizde geleneksel medya olmayacak, Halk Tv yetmeyecek. CHP özelinde konuşursak, kendi iç sorunlarından sıyrılmak, HDP’ye kaptırdığı eğitimli gençlerin ardından elinde kalanları İYİ partiye kaptırmamak, Hayır cephesini bir arada tutan oyun kurucu parti rolünü oynamayı sürdürebilmek için etkili bir sosyal medya stratejisine ve gençlerden oluşan nitelikli bir sosyal medya ekibi oluşturmak zorunda. Bunu iktidar olmak için olduğu kadar ülkeyi diktatörlükten kurtarmak için de yapmak zorunda. 2018 Türkiye’sinde Cumhuriyeti korumak için, onu kuran parti olmak yetmiyor. Aynı zamanda iyi tweet atacak, iyi video çekecek, ‘takipçi kasacak’, algı yönetecek bir parti olmak gerekiyor. Bir sonraki yazıda Türkiye’deki başarılı ve başarısız sosyal medya kampanyaları ve AKP’nin algı yönetimi teknikleri üstüne devam etmek ve katkıya açık olmak üzere burada sonlandıralım. - * Bunun bir örneği geleneksel yöntemlerle Melih Gökçek tarafından ‘Gökçek gidecek Sol gelecek’ afişleri asılarak yerel seçimlerde denenmişti ** Beş Saniye: Japon balıkları bir şeye 9 saniye odaklanırken, internetle beraber günümüz insanı bir şeye dikkat edip etmeyeceğine ilk 6 saniyede karar veriyor. Yani kullanıcının dikkatini çekmek, hafızasıyla alay ettiğimiz balıklardan çok daha zor ve incelik istiyor.