Siyasi iktidar bağımsız medya ve gazetecileri değil “devlete” bağlı bir ‘medya’ ve ‘devlet memuru gazeteciler’ istiyor. Çünkü iktidar 4. kuvvet olan medyayı değil ülkeyi yönetmeyi kolaylaştıran bir medya istiyor
Türkiye’de son yıllarda kamusal alanda yaşanan değişimin en somut görünür olduğu alanlardan birisi medya. Medya da tıpkı Türkiye gibi büyük değişim yaşadı. Bunu sadece bir vatandaş olarak değil mesleğin mutfağında yer almış biri olarak da yaşadım.
Yaşanan değişim esas olarak, medyanın temel sorumluluğu olan ‘
halkın haber alma hakkı’nın yerini ‘
iktidarın sınırını çizdiği haberlerin halka iletilmesine’ne bırakması oldu.
2007’den itibaren el değiştirme ile başlayan değişim süreci, bugün medyanın yüzde 90-95 oranında iktidara yakın, yakınlıktan ziyade ekonomik ve siyasi bağımlı hale gelmesiyle sonuçlandı. Gerek görsel gerekse yazılı medyada durum budur.
Bu haliyle medya, bir bütün olarak kapalı devre yayın sistemi gibi çalışarak iktidarın ideolojik aygıtı haline dönüştü. Bu aygıt bir propaganda aracı olarak çalışmakta ve belli ölçüde de başarılı olmaktadır. Bugün iktidar oyunun yüzde 30’larda olmasında bu medya gücünün önemli payı vardır.
Üstelik bu sadece haber kanalları ile değil daha çok eğlence kanallarının gündüz kuşağındaki programları ve akşam yayınlanan dizilerle de olmaktadır.
Siyasi iktidar için medya, yasama, yürütme, yargının yanında demokrasinin ve demokratik düzenin bir parçası olarak 4.kuvvet olarak değil tersine ülkeyi yönetmeyi kolaylaştıracak bir araç olarak görülmekte ve kullanılmaktadır.
Bu açıdan iktidar bağımsız medya ve gazetecileri değil
“devlete” bağlı bir
‘medya’ ve
‘devlet memuru gazeteciler’dir.
Unutmayalım ki alternatif medya da RTÜK ile hizaya getirilmeye çalışılmaktadır. Onları yalnız bırakmamak bu aşamada bizim sorumluluğumuzdadır.
RTÜK DENETİMİNDEKİ ELEŞTİREL MEDYA
Bugün alternatif medya olarak sayabileceğimiz 3-4 gazete, TV kanalı ve biraz daha fazla sayıda internet haber sitesi ve dar bir ekiple yayın yapan tekil gazetecilerdir. Hepsi bu.
Her şeye rağmen bu mecrada halkın haber alma hakkı bir biçimde savunuluyor.
Onların başında da RTÜK’ün salladığı Demokles Kılıcı var. Bu koşullarda yayın yapıyorlar. Ki önceki gün yine bu TV’lere RTÜK çeşitli gerekçelerle ceza kesti. Önümüzdeki günlerde kesmeye devam edecek muhtemelen.
Bu açıdan Türkiye’de değişim isteyenlerin bu alternatif mecraları her açıdan sahiplenmesi özel anlam ifade etmektedir.
Bu gazete ve TV’ler uygulanan baskılar, ilan ambargoları ancak toplumsal destek ile esnetilebilir.
Her ne kadar bu medyanın da tam bağımsız olduğunu söylemek mümkün olmasa da, bu kurumları, insanları sahiplenmek içinde bulunduğumuz ortamda önemlidir.
Unutmayalım ki bu medya da, RTÜK ile hizaya getirilmeye çalışılmaktadır. Onları yalnız bırakmamak bu aşamada bizim sorumluluğumuzdadır.
Türkiye’deki medyayı bir bütün olarak izlediğimizde aynı ülkeden değil, siyasi aktörleri aynı ama içinde bulundukları ortam ve yaşadıkları açısından birbirinden bir hayli farklı iki ülkeden bahsedildiğini düşünmek pekala mümkün.
İKİ FARKLI TÜRKİYE
Bugün, Türkiye’yi hiç bilmeyen bir kişi ya da gruba, belli süre boyunca bir grup gazete versek, farklı TV kanallarını izletsek sonuç ne olur?
Sanırım büyük ölçüde; “
Bu medya aynı ülkeyi anlatmıyor, anlatılan iki farklı ülke olmalı” duygusunu hissedeceklerdir
.
Gerçekten Türkiye’deki medyayı bir bütün olarak izlediğimizde aynı ülkeden değil, siyasi aktörleri aynı ama içinde bulundukları ortam ve yaşadıkları açısından birbirinden bir hayli farklı iki ülkeden bahsedildiğini düşünmek pekala mümkün.
Çünkü, iktidar kontrolünde olan medyanın anlattığı ile iktidara eleştirel yaklaşan medyanın gösterdiği Türkiye arasındaki makas farkı hayli açık. Bir yanda uzaya giden Türkiye varken diğer yanda toplumun büyük bölümüm açlık sınırı altında yaşadığı bir Türkiye var.
İktidarın izlediği kimlik politikalarıyla duygusal ve zihinsel olarak ayrışmış ve bölünmüş Türkiye’de medyanın aynı Türkiye’den bahsetmesi elbette mümkün değil.
Şunu rahatlıkla söylemek mümkün; medya, bugün büyük ölçüde iktidara bağımlı. Bu tespit, “geçmişte medya özgürdü” anlamına gelmiyor. Geçmişin bugünden farkı, şimdiye göre “daha özgür” olmasıdır.
MEDYA ÖZGÜR OLDU MU?
Bu büyük fotoğrafa bakıp, medyanın iktidar tarafından kontrol edilme halini sadece mevcut iktidarla sınırlı olduğunu söylemek de hakkaniyetli olmaz.
Bu iktidara has olan durum, medya özgürlüğünün bir
“tehdit” olarak görülmesi ve tamamen kontrol altına alınma çabasıdır.
Bugün şunu rahatlıkla söylemek mümkün; medya, bugün büyük ölçüde iktidara bağımlı. Yani özgür değil.
Kuşkusuz bu tespit,
“geçmişte medya özgürdü” anlamına gelmiyor. Geçmişin bugünden farkı, şimdiye göre “
daha özgür” olmasıdır.
14 Mayıs sonrasında her alanda olduğu gibi medyanın özgür olması için de çok çabalamak gerekecek.