İktidar günü kurtarıyor. O yüzden de sorunlarımız konusunda muhataplarının tartışılabilecekleri bir “siyaset alanı” oluşturulamıyor. O boşluk çoğunlukla “hamasetle” ve “yanlış bilgilerle” veya beklentilerle dolduruluyor.
Türkiye ekonomisi ciddi bir belirsizlik içinde. Sadece günü kurtarmaya çalışıyor. Yarın olabilecekler konusunda ne bir öngörüsü ne de bir hazırlığı var. İktidar açısından mevcut durum seneye kadar sürse, elde avuçta ne varsa tüketilip seçimler kazanılsa, sanki “
her şey güzel olacak”. Maalesef seçim sonrası için düşündükleri konusunda kamuoyu hiçbir bilgiye sahibi değil. Sanki tüm ülke “
aya gitme” vaadi için oy verecek kıvamda. Ama “
ah şu muhalefet olmasa”… Tüm suçu muhalefete atanlar muhalefet olmayınca iktidarın ne yapacağını ise hiç merak etmiyor; sormuyorlar. Ülkedeki siyasetsizlik her yeri, her alanı sarmış durumda. Tek taraflı ve muhalefet üzerinden yapılmaya çalışılıyor. Siyasetçilerin yer aldığı konular nitelikleri itibariyle siyasetin değil ama magazinin konusu olmuş durumda.
Metropoll’ün en son yaptığı kamuoyu araştırmasında mevcut ekonomik sorunların kaynakları sorulmuş vatandaşa. Onlar da yüzde 62,5’e varan oranda iktidarın sorumlu olduğunu beyan etmişler. Tabi yüzde 7,5 civarında vatandaşımız ise bu sorunların kaynağının muhalefet olduğu söylemiş. Tabii daha iktidar olmadan, bu boyutta sorunlara muhalefetin nasıl neden olduğunu anlamak güç olsa da verilen bu cevaplarda bir mantık aramak doğru olmaz. Sonuçta “
algı” bu, ülkemizde. Ama ilginç olanı, cevap verenlerin yüzde 23,8’i ise bu işlerin sorumlusunun “
dış güçler olduğunu” beyan etmiş.
Bu aşamada kendi kendime sıkça sorduğum ve cevap bulamadığım ama düşünmeden edemediğim bir soru var aklımda. Onu burada dillendirmek istiyorum. Özellikle bu soruyu, ülkemizin en önemli ekonomik sorunlarının çözümü konusunda muhalefetin kadro ve politika eksiği olduğunu iddia eden, ülkemizdeki “
fikri liderlere” yöneltmek istiyorum.
Neden kamuoyu sorunlara çözüm talepleri konusunda adil değil? Ekonomide iktidarın yarattığı bunca sorun dururken ve muhalefet partilerindeki yetkinlikleri tartışılmazken bunca iktisatçının bulunduğu bilinirken, kamuoyu neden aynı seçimin bir diğer parçası olacak iktidardan değil de sadece muhalefetten böyle bir talepte bulunuyor?
Malum olduğu üzere, Sayın Maliye Bakanı Nureddin Nebati bile ekonomide alınacak tedbirler konusunda hiçbir bilgisinin olmadığını açıkça söyledi. Sanırım iktidar bu ekonomik sorunları çözmek için herhangi bir politika önerisinde bulunmadan gelecek sene yapılacak seçimlere gidebileceğini düşünüyor. Böyle bir ihtiyaç olduğunu kamuoyu neden iktidara söylemiyor? Kastım “
yandaş basında” bu taleplerin dile getirilmesi değil. Muhalif basında bile kimsenin aklına gelmiyor bu.
Lütfen unutmayalım. Ülkemizin acil çözüm bekleyen en önemli sorunları iktisadi sorunlar. Bu sorunların nedeni de iktidar ve onun yönetim şekli. Özellikle hayat pahalılığı ve işsizlik gibi sorunları görmemek mümkün değil.
Ülke tarihimiz bakımında son derecede kritik bir seçime gidiyoruz. Bugüne kadar ülkemizde bu kadar kısa sürede ve bu boyutta bir hayat pahalılığı yaşamamışken, seçim sonrasında bu sorunu (veya sorunları) nasıl çözeceği konusunda iktidarın bir şeyler söylemesi gerekmez mi?
Seçim öncesinde iktidar eliyle başlatılan ve ulusal güvenlik ihtiyacı üzerine oturtulan bir kaos senaryosunun, seçimlerin ardından iktidarın kontrolünden çıkması muhtemeldir.
Ayrıca böyle bir talepte bulunmadan, seçimlerde iktidara rıza göstereceği iddia edilen seçmenin de sorunların çözüm için sadece muhalefette yönelmiş olması ilginç gelmiyor mu?
Yani kamuoyu iktidarı olduğu gibi kabullenirken, muhalefeti olmasını istedikleri şekilde görmek istiyor. Neden? Burada bir gariplik yok mu?
İktidar günü kurtarıyor. Yarını ise hiç düşünmüyor. O yüzden de sorunlarımız konusunda muhataplarının tartışılabilecekleri bir “
siyaset alanı” oluşturulamıyor. O boşluk çoğunlukla “
hamasetle” ve “
yanlış bilgilerle” veya beklentilerle dolduruluyor.
Tekrar eden 2015 yılındaki genel seçimlerde iktidar, ülkedeki “
milli güvenlik” algısını iyi yöneterek ve kamuoyunda bu konuda duyulan ihtiyaçlara cevap verecek uygulamalarda bulunarak seçimleri kazandı. “
beka” ve “
güvenlikçi” söylemler o gün işe yaradı.
Kamuoyunun bazı kesimlerinde iktidarın benzer bir senaryoyu gelecek seçimlerin öncesinde de uygulayacağı hususunda bir endişe hâkim. Böyle bir endişenin haklılık payı olabilir. Ama bu, iktidar açısından olasılığı düşük bir seçenek olur. Neden mi? İki ekonomik nedenden dolayı.
Birincisi güvenlik sorunları sadece polisiye ve askeri sorunlar değillerdir. Ciddi ekonomik yansımaları olur. Düşünsenize bugünkü Türkiye ekonomisinin mevcut halinde, böyle bir politikanın uygulanmasının nasıl bir güvenlik algısı yaratacağını. Özellikle ülke ciddi manada yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyarken, yerli ve yabancıların TL talebinin istikrarını sağlamaya o denli ihtiyaç varken, böyle bir güvensizlik ve risk algısının güçlendirecek bir uygulamanın olumlu etkilerinin olması düşünülemez. Diğer bir deyişle, ortaya konulacak güvenlik odaklı bir senaryonun belki yurtiçi kamuoyunda alıcısı bulunabilir. Ama aynı senaryonun yurtdışında, özellikle sermaye sahipleri nezdinde 2015’de olduğu kadar alıcısı olduğunu düşünmüyorum.
İkincisi, böyle bir “
kaos senaryosu” ile seçim kazanılsa bile, sonrasında bu algılarda değişimi sağlayacak olumlu ekonomik sonuçlar nasıl oluşturulacaktır. Öncellikle hayat pahalılığı, işsizlik ve düşük büyüme sorunları varken, bu sorunlara çözüm olması beklenen yabancı sermaye ısrarla Türkiye’den kaçmaktayken, ülke içindeki “
siyasi barış” ve bir o kadar da önem kazanacak olan “
ekonomik barış” nasıl sağlanacaktır?
Ekonominin bu kötü gidişinden AKP seçmeninin yüzde 16,5’nün muhalefeti sorumlu tutması anlaşılır gibi değil. Bu seçmenin sadece yüzde 25,8’i bundan iktidarı sorumlu tutarken, yüzde 49,3’ün dış güçleri sorumlu tutması gerçekten ilginç.
Dolayısıyla seçim öncesinde iktidar eliyle başlatılan ve ulusal güvenlik ihtiyacı üzerine oturtulan bir kaos senaryosunun, seçimlerin ardından iktidarın kontrolünden çıkması muhtemeldir. Bu kontrolün sağlanabilmesi dışarıdan ciddi miktarda kaynak sağlanıp, ekonomiyi büyütmeye, bu yapılamıyorsa kitleleri ve muhalefeti şiddeti artmış siyasi baskılarla sindirmeye ihtiyaç duyulacaktır.
Benim gördüğüm kadarıyla, iktidarın seçimleri kazanması halinde ülkedeki ekonomik sorunların nasıl çözüleceğine yönelik hiçbir önerisi yok. Ama kamuoyu da bu konuda yeteri kadar talepkâr değil. Dahası ekonominin bu kötü gidişinden AKP seçmeninin yüzde 16,5’nün muhalefeti sorumlu tutması anlaşılır gibi değil. Bu seçmenin sadece yüzde 25,8’i bundan iktidarı sorumlu tutarken, yüzde 49,3’ün dış güçleri sorumlu tutması gerçekten ilginç.
Maalesef AKP seçmenin bu durumu türevi olmayan bir fonksiyon gibi. Birinci gerekçeden sonra, o gerekçenin altını dolduracak destekler bir türlü gelmiyor akıllara. Orada kalıveriyor. Örneğin madem dış güçler ekonomik sorunların ana sorumlusu, en azından dış güçlerin oyunlarını bozacak bir politikaya ihtiyaç duyulması kaçınılmaz. Ama iktidar yanlılarında bu konuda herhangi bir çözüm önerisi olmadığı gibi, iktidarın böyle bir öneriyle ortaya çıkması konusunda bir talep de yok.
Bol bol iddia ve itham var. Ama o iddiaların karşılığında izlenecek politikalar ve ithamları destekleyecek deliller konusunda tam bir belirsizlik mevcut.