Metaverse bir bilgisayar oyunu evreni, bir toplantı mecrası ya da alışveriş platformu değil. Meselenin özünü anlamak için Metaverse’ü bu müthiş indirgemeci ve maksatlı yaklaşımın perspektifinden uzaklaşarak irdelemek gerekiyor. Son günlerde Metaverse ile ilgili başta Zuckerberg’in video lansmanı olmak üzere birçok kurum ve kanaat önderinden, son derece yüzeysel, meselenin özüne yaklaşmayı bırakın değmekten dahi uzak açıklamalar geliyor. Tasvir edilen haliyle Metaverse, içinde avatarınızla var olabileceğiniz zengin bir oyun evreni. Burada mülk sahibi olabiliyor, avatarınızla şirket toplantılarına, konserlere, etkinliklere katılabiliyor, alışveriş yapabiliyor, arkadaşlarınızla buluşup zaman geçirebiliyorsunuz. Bu açıdan baktığınızda Metaverse’ün yıllar önce milyonlarca insan tarafından oynanan Second Life, Sims, WoW gibi oyunlardan hiçbir farkı yok. Bu oyunlar zaten 2000’li yılların başında son derece gelişmiş evrenler kurarak milyonlarca oyuncunun içinde alternatif bir hayat deneyimlediği ortamlar yarattılar. Dolayısıyla biz şu anda Metaverse olarak lanse edilen alternatif dünya “oyununu” zaten daha önce kurguladık ve deneyimledik. Ve bu oyundan sıkılarak TERK ETTİK. Metaverse’ün bu sığ anlatımları yeni hiçbir şey vaat etmediği gibi, kavramı da basit ve sığ bir düzleme çekiyor. Karşımıza çıkan Metaverse kavramlaştırmasında vaat edilen tek yenilik, şu anda ilkel aşamada olan ve şimdilik yalnızca AR/VR gözlükleriyle zenginleştirilen duyusal ortam. Metaverse, sanal gerçeklik veya artırılmış gerçeklik gözlükleri, eldivenler, beş duyumuzla beyin arasındaki ilişkiyi düzenleyebilecek her türlü arayüz, cihaz ve 5G bağlantısı ile içine girip, içinde yaşayabileceğimiz sınırsız bir evren olarak hayatımıza girdiği noktada yeni bir yaşam biçimi üretme ihtimali doğacak. Zira bu noktada, eğer bu yeni yaşam biçimi kullanıcılar tarafından yüksek talep görürse gerçek bir alternatif yaşam ve toplum kurgusuna geçiş yapmış olacağız. Bana göre burada anlatılan kurgu da ancak Metaverse 1.0 olabilir. Bu noktanın ötesinde, yani toplu halde alternatif dünyada var olma talebimizin oluşmasının ardından, Metaverse evreni hayata geçmiş olacak ve evriminin henüz yalnızca ilk aşamasına adım atacak. Şu anda tartışmamız gereken asıl meseleler ise bu aşamadan sonraki derin kurgu evreni ile alakalı olmalı. Peki bu indirgemeci yaklaşıma neden ihtiyaç duyuldu? Zuckerberg’ün açıklamalarının ardından ülkemizde konuyla ilgili pek çok kişinin Twitter hesaplarında da Metaverse tanımının benzer bir indirgemeci yaklaşımla dile getirildiğini gördüm. Akabinde Metaverse’te bir çiftin evlendiği haberi yayıldı ve kavram esas bağlamından magazin boyutuna kadar geriledi.  Sonra Metaverse’te açılan mağazalar, hatta bir Türk bankasının ilk Metaverse toplantısını gerçekleştirmesi duyuldu. Bana göre bu durum kısmen bu dünyanın ve potansiyel dönüştürücü gücünün tam olarak anlaşılamamasından, kısmen de dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden birini yöneten Zuckerberg’ün açıklamalarına, kredibilitesi son derece düşük bir figür olmasına karşın atfedilen önemden kaynaklanıyor. Oysa Zuckerberg şirketinin adının Meta olarak değiştiğini duyurup, lansman etkinliğini gerçekleştirdiğinde durum şuydu: Zuckerberg Meta ile Facebook’un sosyal ağ ve eğlence fonksiyonlarının daha geniş bir versiyonunu oluşturmak niyetinde. Bu niyet beyanı da ne tesadüftür ki ABD hükümetinin mevcut şirketini bölmeye çalıştığı bir zamanda geldi. Kongrenin şirketi Instagram ve WhatsApp'ı devretmeye ve gelecekteki satın alımlarını sınırlandırmaya zorlayan bir kararı geçirme ihtimali gündemde. Facebook 2012 yılında 2 Milyar $’a satın aldığı AR/VR setleri üreten Oculus’a yıllardır ciddi yatırımlar yapıyor. Metaverse’ü geliştirmekten sorumlu Reality Labs departmanına ise bu sene içinde 10 Milyar $ yatırım yapacağını açıkladı. Dolayısıyla eski adıyla Facebook, yeni adıyla Meta, kendi eliyle yarattığı ve karşı karşıya olduğu tehditler altında varlığının devamlılığını sağlayabilmenin yegane yolu olarak Metaverse’ü görüyor. Bu açıdan da, potansiyel olarak yaratabileceği devrimleri tamamen bir kenara bırakarak Metaverse’ü teknoloji devleri tarafından ve onların hakimiyeti altında geliştirilen bir dünya ve mevcut piyasaların ve sistemlerin bir uzantısı olarak lanse etmek işine geliyor. 2015 yılında patlak veren Cambridge Analytica skandalının ardından Facebook’un adı onlarca farklı skandala daha karışmış, marka güvenilirliği yerle bir olmuş durumda. Bu süreçte Facebook’un yaptığı yatırımlar ve yönelimi ise net bir biçimde sanal ve artırılmış gerçeklik donanımları ve yazılımları geliştirmeye doğru kaydı. Alanın potansiyelini de göz önüne alarak, Metaverse’ün lider ve jenerik şirketi olmak ve Facebook markasının iyiden iyiye zarar görmüş imajından kurtulmak adına marka değişikliğini açıklayarak, Meta ismi altında Metaverse’ün ana oyuncularından biri olmaya soyundu. Lansmanda yayımlanan videoda bir oyun dünyası gibi lanse edilen Metaverse kavramsallaştırması, hem yeni şirketin konumlandırması hem de Metaverse’ün insanların aklındaki iz düşümü açısından son derece zayıf ve hatalı bir çıktı üretti. Lansmanı takip eden süreçteki yorumlar ve atılan adımlar gerçek anlamda Metaverse kavramını yansıtmaktan çok uzak, çok yüzeysel ve bana göre yarattığı algı nedeniyle de muazzam derecede ket vurucu oldu. Peki Metaverse aslında nedir? Önümüzdeki hafta bu konuyu daha detaylı olarak inceleyen bir yazı kaleme alacağım. Ancak çok kısa ve özet bir cümleyle belirtmek gerekirse Metaverse, akla gelebilecek her anlamda bir alternatif evren önermesi, bir sistem hackleyicidir.  Kripto paralar ve merkeziyetsiz finansın finansal piyasalar üzerinde, NFT’lerin sanat piyasaları üzerinde yarattığı etkiyi aklınıza gelebilecek tüm sistemler üzerinde yaratacak; eğitimden finansa, iş gücü piyasaları ve iş yapış biçimlerinden sosyalleşme biçimlerine, tabi olduğumuz yasalardan sosyal ve kültürel kodlara kadar pek çok sistem ve yapı üzerinde dönüşüm yaratacak olan alternatif bir dünya tasarımıdır. Ve her alternatif dünya tasarımı gibi, varoluşu itibariyle gerçeğine yakınsama tehlikesini de içinde barındırır.