Alkole yapılan sistematik zam politikasının görünen hedefi, devlete kaynak yaratmak. Bu bir anlamda içki kullananlara ödetilen yaşam tarzı vergisidir. Devlete kaynak yaratmak açık hedefken; görünmeyen hedefi de içki tüketimini azaltmaktır.YAŞAM TARZI VERGİSİ ÖDETİLİYOR İçkiye yapılan sistematik zamlar, basit bir fiyat ayarlamasını yani ekonomik bir tercihi değil, ideolojik bir tercihi de ifade etmektedir. Tabi yasaklamalar da… Alkole yapılan sistematik zam politikasının görünen hedefi, devlete kaynak yaratmak. Bu bir anlamda içki kullananlara ödetilen yaşam tarzı vergisidir. Devlete kaynak yaratmak açık hedefken; görünmeyen hedefi de içki tüketimini azaltmaktır. Bu zamlarla beklenti, içkili mekanların azalması ve/veya bu mekanların, kamusal alanda sınırlı bir bölgeye hapsedilmesidir. Ki bu konuda son yıllarda hayli mesafe alınmıştır. AKP’li belediyelerin içkili mekanların ve içki satılan dükkanların ruhsatlarını hukuki gerekçelerle yenilememe stratejisiyle amaçlanan budur. Bunun sonucu olarak içkili mekanlar belli lokasyonlarda (örneğin Beşiktaş, Kadıköy gibi…) yoğunlaşmaktadır. Ya da Anadolu’da şehir merkezlerinde olan içkili mekanların vebalıymışçasına şehir dışına itilmesi. Kuşkusuz bu politikanın bir sonraki adımı ise içki tüketimini olabildiği ölçüde özel alana itmektir. İçki konusunda izlenen bu ideolojik tercih ve siyasal pratikler, gündelik hayatın neredeyse her alanında işlemektedir. Siyasi iktidar, toplumsal farklılıkları dönüştüremediği ölçüde, onların görünürlüklerini kamusal alandan temizlemeye ve özgürlüklerini kamusal alanda değil, özel alan ile sınırlama eğilimdedir. Yani amaç eleştirel olanları, farklı olanların özgürlüklerini özel alana hapsetmek! Kamusal alanda siyasi iktidarın tanımladığı sınırlar çerçevesinde özgür olmak.
Hak ve özgürlük, ekonomi, eğitim başta olmak üzere her alanda geri bırakılmış toplumlarda siyasi iktidarı sürekli kılan, devletin imkanları yanında, büyük anlatılar ve kahramanlık hikayeleridir ki –özellikle görsel medya üzerinden sunulan diziler, herkes bize ekonomik savaş açmış söylemi gibi-, bunları son yıllarca bolca duymaktayızBÜYÜK ANLATININ İKTİDARI Siyasi iktidarın her türlü yasağı, siyasal alanı daraltması, özetle otoriterleşmesi esas olarak kendisine muhalif olanları hedef alsa da en büyük zararı kendi toplumsal tabanına, seçmenlerine vermektedir. Onları, kalıcı yoksulluğa, özgürlük alanlarının sürekli daralmasına, toplumun diğer kesimlerinden ve dünyadan izole olmaya mahkum etmektedir. Bu hedef, toplumu muhafazakârlaştırmak kadar özellikle kendi tabanının kalıcı yoksulluğa mahkum ederek; toplumun ekonomik olarak siyasi iktidara bağlı kılmaya dayanmaktadır. Hak ve özgürlük, ekonomi, eğitim başta olmak üzere her alanda geri bırakılmış toplumlarda siyasi iktidarı sürekli kılan, devletin imkanları yanında, büyük anlatılar ve kahramanlık hikayeleridir ki –özellikle görsel medya üzerinden sunulan diziler, herkes bize ekonomik savaş açmış söylemi gibi-, bunları son yıllarca bolca duymaktayız. Bütün bunlar siyasi iktidarın devlet desteği ile ürettiği ve büyük anlatı olarak sunduğu ‘büyük yalanlar’dan başka bir şey değildir. Son olarak; siyasi iktidarın toplumu yukarıdan aşağıya dönüştürme hedefi adım adım ilerlerken; son soruyu kendilerini ideolojik olarak “ulusalcı” ve “milliyetçi” tanımlayanlara sormak geriyor; sizlerin devletin ve toplumun muhafazakârlaştırılması hedefine bir itirazınız yok mu?