“Başörtülü bacıya zulmettiler” yalanından tam 9 yıl sonra içinde yine bir başörtüsü geçen olayla yüz yüze geldik. Bu defa videonun izlenebilmesi için 800 küsur cuma beklemeye gerek yok. Video hazır. AKP’nin ya da açıkçası Erdoğan’ın büyük başarısızlığının tarihi yazıldığında, en büyük başarısızlık gerekçesi olarak, siyasi İslam ajandasına sahip olması yer alacaktır. Erdoğan’ın etrafında sıralanan irili ufaklı pek çok siyasal İslamcı kadronun da katkısıyla, bu başarısızlık katmerlendi. Gezi direnişi sırasında sığınılan; “Başörtülü bacıya zulmettiler” yalanından tam 9 yıl sonra içinde yine bir başörtüsü geçen olayla yüz yüze geldik. Bu defa videonun izlenebilmesi için 800 küsur Cuma beklemeye gerek yok. Video hazır ve nazır. Kısa süreli çekimde 1 başörtülü kadın (muhtemelen kendisini çeken) kendisinden daha genç kadınlara ya da kızlara talimat veriyor. “Bu kıyafeti giyemezsin. Annen nerede senin? Annenin haberi var mı?” Kızlar bir taraftan kendilerine yapılan bu saldırıyı savuşturmaya, diğer yandan makul izahat vermeye çabalıyor. Kadına ne giyeceklerine karışamayacağını ifade edip, annelerinin de başörtülü/kapalı olduğunu ve giyimlerine karışmadıklarını ifade ediyorlar. Konuşma memleket bilgisine kadar dayanıyor. Bolulu başörtülü kadın, kızların Adanalı olduklarını öğrenince sorunun kaynağının da farkına varıyor. Ve kızların Adanalı oldukları için böyle giyindikleri sonucuna varıyor. 15 saniyelik videodan Türkiye’nin başına gelenleri anlıyoruz. Erdoğan Gezi’de yıkmak istediği parkı savunan insanları hiç anlamadı. Bu insanlar bir taraftan parkı savunuyorlardı, diğer yandan İstanbul’un en özgür merkezi olan Taksim’in yeniden yapılanmasına karşı seslerini çıkarıyorlardı. 2013 Türkiye’si Erdoğan’ın siyasal İslamcı ajandasını meşru seçimler aracılığıyla dikte edebildiği son yıllardı. Erdoğan iktisat alanında başarı sağlamıştı ama bu kafi değildi. İnsanları da dönüştürebileceğine inanıyordu. Bu inanç halkta karşılık ya da eski deyimle makes bulmadı. Erdoğan’ın hayal ettiği Türkiye; başta genç insanlar olmak üzere, toplumda karşılıksız kalmış bir çekten ibaretti. Erdoğan AKP’yi kıyılardan, merkezlerden uzaklaştırdı. Oy alabildiği yerler kıyıdan uzak, merkezden uzak, gelir düzeyi sınırlı bölgeler haline geldi. Bu bölgeler bir miktar daha fazla dindar olmalarına karşın, Erdoğan’ın hayalini kurduğu dindarlıktan uzaktılar. Erdoğan’ın dar bir çekirdekte karşılık bulan dindar tabanı, toplam oy hacmi içinde hiçbir zaman anlamlı bir değere çıkmadı. Erdoğan ideallerine ulaşmak için toplumun sosyal desteğe tabi kesimleri ile yol aldı. Bu kesimler için Erdoğan’ın dinsel ajandasının fazla bir önemi yoktu. Erdoğan’a oy vermeyenler için dinsel siyaset bir sorunken, oy verenlerin önemli bir kesimi ise bu dinsel siyasete olsa da olur, olmasa da tadında yaklaşmakta. Aslında bütün ideolojik rejimler bu şekilde var olmuyor mu? Dar bir kadro apatik bir kesimi yedeğine alıp toplumun muhalif kesimlerini sindirmiyor mu? Türkiye 2002-2022’nin özeti tam da budur. Tam bir azınlık tahakkümü demek doğru tanım olacaktır. Sanattan kültüre hemen hiçbir entelektüel mecrada etkinlik kazanamama derdi, bu halin en net yansımasıdır. Diyanet’i yanına çeken iktidar için dinsel siyaset eldorado misali bir hayal ülke olmuştur. Erdoğan Gezi’ye giden taşları o zaman Beşiktaş’ta bulunan çalışma ofisinde, gelen geçen kadınların giyimine dair söyledikleri ile döşemişti. Şimdi bu sözleri bu defa bir örtülü kadından duyuyorsak, bu özgüven ve cüret gücünü Erdoğan’dan almaktadır.
Erdoğan’ın dayatmaları ülkede dine göre kendini şekillendirmeye rıza gösteren insanlara motivasyon vermektedir. Bolu’da genç kızların giyimini eleştirme cüretini bulan o başörtülü kadın Erdoğan rejiminin doğal sonucudur.
Erdoğan’ın giyim, tüketim alışkanlığı, yeme içme konusundaki dayatmaları ülkede dine göre kendini şekillendirmeye rıza gösteren insanlara motivasyon vermektedir. Aksi olsa yani başörtülü bir kadına giyimi yüzünden ötekileştirme söz konusu olsa, olacakları tahmin edebiliriz. Oysa tersi sıradan bir tutum olarak kabul ediliyor. Genç kızların giyimini eleştirme cüret ve cesareti bulan kadın için bu, Erdoğan iktidarının ülkeye dikte etmek istediği rejimin doğal sonucundan başka bir şey değildir. Türkiye’de bütün sorun ideoloji siyaseti ve dayatılan ideolojinin, başarısızlığa mahkum oluşudur. Dini layık olduğu yerde yani insanların yüreğinde muhafaza etmediğiniz sürece yenilgi kaçınılmazdır.