Komşularıyla, AB üyeleriyle, hatta dünyanın uzak ülkeleriyle zıtlaşan Türkiye, nasıl oldu da uzlaşmanın kitabını yazmaya başladı? 82 Atina, 83 Şam 84 Erivan diye tekerleme uyduranlar barış güvercini misali kanat çırpmaya başladı. AKP döneminin alameti farikası olan bazı ifadeler vardır. Bunları farklı dillere çevirdiğinizde karşınızdakinin sizi anlaması kolay olmaz. Mesela; “Ümmetin lideri, dünya beşten büyüktür, Reis, Uzun Adam, İllet Zillet.” Ve son dönemin favori ifadesi : “Dünya Lideri” Dünya liderleri dediğinizde karşınızdakine meram anlatmak olasıdır. Dünya ülkelerinin devlet ya da hükümet başkanları gelir akla. Ama tekil bir dünya liderinden söz ettiğinizde durum biraz değişir. Dünya lideri, sanki dünyayı idare eden gibi bir vasıf olarak karşınıza çıkar. İngilizcede belirsiz artikelli yani “The” Lider’den söz edilmektedir. Belirli “Bir” Liderden değil. Erdoğan’a kesbedilen bu “Lider”lik hususiyeti son Ukrayna-Rusya çatışması vesilesiyle daha da öne çıktı. Ukrayna ve Rusya’nın Erdoğan’a muadil olmayan görevlilerinin katıldığı toplantıyı açmak üzere, Erdoğan’ın toplantıya katılımı yandaş kitlelerde müthiş bir infial yarattı. Abdülkadir Selvi’den, Hulki Cevizoğlu’na her renk ve seviyedeki yandaş yazarı kendinden geçirdi bu görsel tablo. Nasuhi Güngör gibi daha önce baltayı taşa vurmuşlar için adeta cilanın en parlağını atma fırsatı oldu. Eline kadife örtüsünü kapan koştu geldi. Kapıyı 2023 seçiminden açtılar, Nobel’e kadar yol verdiler. Açık söylemek gerekirse Erdoğan’ın bir devlet başkanı için oldukça alt seviye olan bir grubun içinde yer alması alışık olunmayan bir durumdur. Devlet başkanları başka ülkelerin devlet başkanları ile görüşür. Erdoğan bu kuralı bozdu ve adeta gövde gösterisine soyundu. Yandaş kalemlerin hep bir ağızdan 2023 seçimlerini Erdoğan’a yazmaya başlamaları bu gövde gösterisinin amacını bizlere göstermekte gecikmedi. Erdoğan’ın çatışmanın hemen başında Putin’le yaptığı konuşmadan sonra, Putin Erdoğan’ın bilinen tezlerini savunduğunu ifade etmişti. Çatışmayı önleyemeyen Erdoğan’ın çatışmayı sona erdirmek için hangi  bilinmeyen önermelerle Putin’i ikna edeceğini ben merak ediyorum doğrusu. Bütün komşuları ile bütün Avrupa Birliği üyeleri ile komşu olmadığı dünyanın uzak ülkeleri ile sıkça zıtlaşan Türkiye, nasıl oldu da bir anda uzlaşmanın kitabını yazmaya başladı. İç politikaya kurban edilen dış politikanın kurtarıcı bir meleğe dönüşmesi, hepimiz için fazlasıyla şaşırtıcı bir durum oldu. AKP’nin emir bekleyip at sırtında Moskova’yı fetheden fedaileri, Rus uçağının düşürülmesini alkışlayan öğretmenleri, ABD’ye hasım ülke muamelesi yapan İçişleri Bakanı, rakip ülke milli marşını ıslıklamaktan haya etmeyen kitlesi ortada iken, barış havarisini oynayanlara nasıl inanacağız? Ekonominin umutsuz bir kanser hastasına döndüğü bir ortamda çareyi birbirlerinin canını yakan Ortodoksların kavgasını ayırmakta bulan aklı kutlamak gerekiyor. Propaganda makinesinin çarklarını hiç durmadan çevirip, Dolmabahçe’deki tarihi mekanın estetik mizanseninden yararlanıp rol çalmak gerçekten yaratıcı bir siyasi buluş olarak tarihe geçti. Ukrayna-Rusya’nın uluslararası hukuk dairesine çekilmesi için gösterilen gayreti takdir eden herkese sormak lazım, Avrupa Konseyi kararları AİHM yargısı neden aynı hassasiyete tabi değil. Öte yandan Ukrayna krizinin derinliği herkesi belirli ölçüde ehveni şere sevk etti. İnsanları hapse atmak neyse ama savaş çıkarıp can yakmak kabul edilemez göründü. Erdoğan ve AKP’nin bütün bu çifte standardı görmezden gelerek, uluslar arası hukukun tahakkuku için gösterdiği çabayı halka seçim malzemesi olarak sunmak ne kadar fayda sağlar? Türkiye’nin başkentini bile bilmeyen bir halk için sizce Ukrayna-Rusya savaşı ne denli anlam taşır? Bu savaşı takip eden ve haritada Ukrayna ve Rusya’yı doğru gösteren seçmenin oranı nedir? Ve bunların ne kadarı AKP’nin potansiyel seçmenidir? Cahilin ferasetine güvenerek bu günlere ulaşan AKP için, bu sorunun yanıtı çok da parlak olmasa gerek. O zaman aslında yandaş kalemlerin hedefinin AKP seçmenine mesaj vermekten ziyade muhalif kesimleri  kızdırmak ve provoke etmek olduğunu söyleyebiliriz. Her daim barışcıl mesaj veren muhalifleri korkaklık ve pısırıklıkla suçlayan iktidar bloku, bu defa muhalefeti kendi silahı ile vurmanın zevkine vardı. 82 Atina, 83 Şam 84 Erivan diye tekerleme uyduranlar bir anda barış güvercini misali kanat çırpmaya başladı. Ekonominin boşalan tenceresinde barış güvercini beslemeye niyetlenen bu taklacı güvercinleri ibretle izlemeye devam edeceğiz.