OHAL’in Temmuz 2018’de kaldırılmasının üzerinden 5, KHK ile ihraçların üzerinden 7 yıl geçtikten sonra, hâlâ bu derece bir ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemi üretmek, ancak bu iktidarın bilim kurumuna yakışırdı doğrusu… Bravo! Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (Tübitak), görevi gereği Türkiye çapında akademik üretimi desteklemek amacıyla araştırmacı ve akademisyenlere yönelik çeşitli teşvik programları uyguluyor, burslar veriyor. Bu çerçevede düzenledikleri “Biçaba” Birlikte Çalışıp Birlikte Başaracağız Burs Programı ise o kadar da “birlikte” olmak istemedikleri bir grubu dışarıda tutmaya yönelik ayrımcılık içeriyor. Özellikle depremden zarar gören illerde bulunan, afetten zarar gören lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerini destekleme amaçlı burs programının 2.1.4 maddesinde “OHAL kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler ile doğrudan veya anılan Kanun Hükmünde Kararnamelerde öngörülen usuller çerçevesinde meslekten, kamu görevinden veya ilgili kurumların teşkilatından çıkarılmamış olmak” burs verme şartlarından biri olarak belirlenmiş durumda. Yani kısaca depremzede KHK’lılar araştırma bursundan yararlanamazlar demişler. Ülkede bilimsel faaliyeti önceleyerek nitelikli yayın sayısını artırmayı hedefleyen tek kurumumuz, bu ayrımcılığı gerçekleştirmekte hiçbir sorun görmüyor. Burada dikkat çeken nokta, Tübitak’ın meselenin hukuki yönüyle hiç de ilgili olmaması, zira KHK’lıların haklarında soruşturma bulunup bulunmaması, yargılama sonucunda, üstelik böyle bir hukuk sistemi altında beraat edip etmemiş olmaları ya da haklarında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunup bulunmaması hiç önemli değil. Önemli olan KHK ile ihraç edilmiş, yani damgalanmış olmaları.
Bilimsel olarak herkese aynı mesafede ve eşit durması gereken ve ülkede araştırma faaliyetini teşvik ederek nitelikli yayın yapmak isteyen gençleri desteklemesi gereken temel kurum, ayrımcılığın dibine vurmuş durumda. Şaşırdık mı? Elbette hayır!
OHAL’in Temmuz 2018’de kaldırılmasının üzerinden 5, KHK ile ihraçların üzerinden 7 yıl geçtikten sonra, hâlâ bu derece bir ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemi üretmek, ancak bu iktidarın bilim kurumuna yakışırdı doğrusu… Bravo! Türk Ceza Kanunu’nun 122.maddesinde “Ayrımcılık ve nefret suçları” başlığı altında kanunun izin vermediği ayrımlar yaparak kimi kişi veya grupların hukukun sağladığı olanaklardan yoksun hâle getirilmeleri cezalandırılır. Tübitak, koyduğu bu şart ile açıkça KHK’lı depremzede öğrenciler ile diğer depremzede öğrenciler arasında ayrımcılık yaparak KHK’lıları sunduğu burs imkanından yoksun bırakıyor. TCK m.122’nin amacı vatandaşlar arasında çeşitli faktörlere dayanan ayrım yapılmasını önlemek iken Tübitak, önce KHK sonra deprem ile felaket yaşayan öğrencileri bir de ayrımcılık yaparak enkaz altında bırakıyor. Bilimsel olarak herkese aynı mesafede ve eşit durması gereken ve ülkede araştırma faaliyetini teşvik ederek nitelikli yayın yapmak isteyen gençleri desteklemesi gereken temel kurum, ayrımcılığın dibine vurmuş durumda. Şaşırdık mı? Elbette hayır! Daha önce desteklediği “Papaz Eriğini İmam Eriğine Çevirme” ve “Günlük Hayatta Dini Değerleri Anlamlandırma ve Öğrencilerin İslam Dinine Bakışı” projesindeki lise öğrencilerine yönelik ankette sorduğu “Din seçiminde kişi özgür olmalı mıdır?” ve “İslam ülkelerine liderlik yapacak bir halifenin olması gerekli midir?” gibi son derece bilimsel(!) sorularla hatırlanan, ancak matematiksever lise öğrencisinin sunduğu “Ramanujan Asallarının Gennelleştirilmesi” başlıklı son derece nitelikli projeyi “senin yaptığına inanmıyoruz” diyerek reddeden Tübitak’ın bundan sonraki hamlesi, olsa olsa KHK’lılardan kollarına sarı bir bant takarak sokağa çıkmalarını talep etmek olur herhalde… Bilimin içine düştüğü bu karanlık, liyakatsiz ellerde her geçen gün biraz daha kararıyor. Az kaldı, Tübitak’a da baharlar gelecek…