Natamam bir Cumhuriyet’i tamamlama fırsatı var önümüzde. Bunu ancak siyasetin kendini müdafaası ile başarabiliriz. Neyi bekliyorsun Meral Abla? Milli egemenliğin tecellisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen ilga edilmiş vaziyette. Sürekli sağına bakıp duruyor Meral Akşener. Oysa ki kötülüğün karşı konulabilir yükselişine dur diyebilmek için içine dönmesi, aynaya bakması lazım. Akşener kendi gücünün farkında değil; gözlerinin ara ara başka güçleri arayıp durması, aklının sık sık geçmişe kayıp gitmesi ve zihnen prangalarını bir türlü tam olarak kıramaması hep bundan. Müesses nizamın verdiği sufle ile konuştuğunda yankılar arasında kayboluyor sesi, söylemi. Ama ne zaman ki bugüne ve yarına dair konuşuyor, işte o zaman fark yaratıyor her bir cümlesi. Mevcut denklemde HDP oyunun kaderini değiştirebilecek konumda. Oranlar ortada. Rasyonel olarak bunun aksini iddia etmek imkânsız. Lakin HDP pozisyon itibarı ile kaleye yakın olmakla birlikte Altılı Masa’ya da bir o kadar uzak vaziyette. Yani muhalefet gol atabilmek için önce topu oraya kadar taşıyabilmeli. Bunun için de rakibin dengesini bozacak iyi bir oyun kurucuya ihtiyacı var. İşte tam bu noktada Akşener’in devreye girmesi gerekiyor. İktidar ya halkın coşkun milli-dini duygularını istismar ederek ya da geçmişin acılarını suistimal ederek ayakta kalmaya çalışıyor. Hamasetini şovenizmle besliyor. Türklüğü ve İslam’ı araçsallaştırıyor, parçalıyor, itibarsızlaştırıyor. Bu hat üzerinde kalarak sürdürülebilir bir kargaşa yaratıyor, akabinde toplumu bunu kaosa dönüştürmekle tehdit ediyor ve nihayetinde de böylesi bir kaosu durdurabilecek yegâne adresin kendisi olduğunu iddia ediyor. Kristalize olmuş bu aşırı sağ söylemi, sol söylemlerle veya dışarıdan taşlayarak çözmek mümkün değil. İktidar, kutuplaştırmanın oluşturduğu devasa buzulların içine hapsetti milyonlarca yurttaşı. İnsanlar korkudan kımıldayamıyor. Bu cendereden çıkabilmek için o buzulları eritmek ve yurttaşları özgürlüğüne kavuşturmak iktiza ediyor. Bu da ancak onların içinden birisinin çabası ile mümkün zira diğer kesimlerden uzanan eller taş değil gül bile verse insanlar dikenlere aldanıp kabuğuna çekiliveriyor. İYİ Parti, yukarıda tarif ettiğim kutuplaştırma siyasetinin toplumun birlik ve bütünlüğüne kast ettiği bir ortamda kurultaya gidiyor. Peki, İYİ Parti bu kurultaydan nasıl bir parti olarak çıkacak? Ufkunu, içine doğduğu o dar açılardan ne kadar çıkarabilecek? 360 derecelik geniş ve kapsayıcı bir Türkiye panoraması canlandırabilecek mi gözünde? Türkiye’nin, İYİ Parti ile HDP’nin yan yana gelmesine veya ittifak kurmasına ihtiyacı yok. Ancak aynı Türkiye’nin, İYİ Parti’nin milyonlarca yurttaşın iradesi olan HDP’yi terörize etmemesine, partinin ve yöneticilerinin haklarına evrensel hukukun gereği olarak sahip çıkmasına ve ona gönül veren yurttaşları ötekileştirmemesine ihtiyacı var. Bunu yapmaktan, yani milletin birlik ve bütünlüğünü korumaktan aciz mi Türk milliyetçileri? Her Türk asker doğar mı bilmem ama artık her Türk’ün borçlu doğduğu malum. Buna karşı çıkmanın yolu partiyi ekonomi kurmayları ile donatmaktan değil devleti hukuk temelinde yeniden inşa etmekten geçiyor. İYİ Parti kuruldu kurulalı buna yönelik tek bir adım atmadı, atamadı. Özgürlük, adalet ve eşitlik sloganları İYİ Parti içerisinde sinek vızıltısından öteye geçemedi. Nasıl bir milliyetçilik ki bu, memleket evlatlarının hayatta kalabilmesi için taşın altına elini değil gövdesini koyması gerekirken, ürkekçe ve korkakça, kopyala-yapıştır tweetler eşliğinde hamasi nutuklar atmaktan başka bir şey yapmıyor. “Türk milliyetçisiyim” diyen birçok politikacı Türk’ü ve Türklüğü karikatürize ederek onurumuzu ayaklar altına alıyor. Tarihte daha önce 16 devlet kurduk, hiçbiri bu kadar az Türk olmamıştı. Daha az Türk olmaya değil daha çok Türk olmaya ihtiyacımız var. Türk’ü etnik bir köken olmanın çok daha ötesine taşımalı, onun kapsama alanını genişletmeliyiz. Türk, kendisi ile temas edeni ezen değil, olduğu gibi kabul edip kucaklayan, sarıp sarmalayan bir kimlik haline gelmeli. Milliyetçilik bunu gerektirmez mi? Demokrasi her zaman sloganlarla boğuldu bu topraklarda. Meral Akşener’de her fırsatta toplumun farklı kesimleri arasına duvarlar örüldüğünü itiraf ve ifade ediyor. Ne bekliyor bu duvarları yıkmak için? Bilmiyor mu ancak bu duvarlar yıkıldığında Misak-ı Milli sınırlarına kavuşacağımızı? O halde neden hâlâ eski sloganları tekrar ederek politika yapıyor? Ne zaman özgün söylemlerle çıkacak halkların karşısına? Kimse ondan daha az milliyetçi veya daha az Türk olmasını beklemiyor. Bilakis ondan beklenen, milliyetçiliği mevcut ilkel hâlinden kurtarması ve Türk’ü şiarı olan adaletle tarif etmesi.
Demokrasi her zaman sloganlarla boğuldu bu topraklarda. Meral Akşener’de her fırsatta toplumun farklı kesimleri arasına duvarlar örüldüğünü itiraf ve ifade ediyor. Ne bekliyor bu duvarları yıkmak için?
Erdoğan’ın alternatifini aramıyor bu millet. Altılı Masa’nın bu anlayışı idrak etmesi ve politikalarını buna göre belirlemesi gerekiyor. Akşener, yapacakları veya yapmayacakları ile Türk milliyetçilerine istikamet çizecek, Altılı Masa’nın ve Türkiye’nin kaderini belirleyecek. Sevabı da günahı da onun boynuna olacak. Natamam bir Cumhuriyet’i tamamlama fırsatı var önümüzde. Bunu ancak siyasetin kendini müdafaası ile başarabiliriz. Neyi bekliyorsun Meral Abla? Milli egemenliğin tecellisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen ilga edilmiş vaziyette. Ona itibarını kazandırmak için ne yapacak Türk milliyetçileri? Benliklerini devlet ricalinin elinden alıp, özlerine yani milletin arasına karışabilecekler mi? Akşener tarihe bu toprakların talihini değiştiren lider olarak geçebilir. Bu potansiyel kendisinde fazlasıyla var lakin her nedense buna bir türlü inanmıyor ya da inanmak istemiyor. Akşener milliyetçiliği yeniden tarif edecek, merkez siyaseti ve dahi Türkiye’yi onun çatısı altında toplayabilecek; Türk’ü etnik bir kimlik olmanın ötesine taşıyabilecek ve memleketi içine düştüğü bu buhrandan çıkarabilecek güce ve imkana fazlasıyla sahip. Peki başarabilecek mi? Bunu zaman gösterecek. Akşener’in kurultay koşusu Türkiye’nin Amok koşusunu durdurabilir. Umarım Meral Abla sorumluluğunun ne kadar büyük ve ağır olduğunun farkındadır.