Bu çağın hızı ve volatilitesi altında, yalnızca çok kısa süreler için sağlanıp sonrasında birdenbire ve kolayca dağılabilen “akışkan mutabakatlar” üzerinden değer tespit etmek, son derece yanıltıcı olabiliyor. NFT’ler “trend topic” listelerinden düşeli hayli zaman oluyor. Kimileri bu düşüşü bir ölüm olarak nitelendirse de ben gerçekte ölen tek şeyin bilinçli olarak estirilen piyasa rüzgarıyla şişirilmiş balon işler olduğu düşüncesindeyim. Bu balonların patlayışından en zararlı çıkanlar, konuya sadece al-sat açısından bakan, tüm uyarılara rağmen adı sanı duyulmamış metaverse evrenlerinden arazi satın alan, sadece “yükseliyor” olması nedeniyle hiçbir değer önerisi olmayan NFT’lere yatırım yapan kişiler oldu. Teknolojinin arka planına dair geniş bir perspektife sahip olmamak ve gerçek değer önermesi ile risk faktörlerinin kaçırılması, hemen hemen tüm piyasa aktörleri için acı sonuçlara neden oldu. “Hype” (bir ürün ya da hizmetin daha iyi satması için şişirilmesi, tantana) işler çok kısa zamanda gördükleri zirveden, aynı hızda yere çakıldılar. NFT ve Metaverse dünyasında balon olarak nitelendirilebilecek işler sadece yatırımcılarını zarara sokmakla kalmadı; bu teknolojiler kullanılarak üretilmekte olan anlamlı işlerin saygınlık ve geçerliliği de ciddi şekilde sorgulanır hâle geldi. Kripto para piyasalarında “shitcoin” tabir edilen tokenların da benzer bir algı yaratarak piyasaya zarar verdiklerine çokça tanık olduk. Artık balonlar patladı, ortalığı kaplayan sis dağıldı ve önümüzde, benim zihnimde Mars’ın uçsuz bucaksız düzlükleri olarak canlandırdığım, yeni ve keşfedilmemiş bir dünya uzanıyor. Daha önce bu köşede “Bir kurguyu, sistemi ya da tasarımı değerli yapan nedir?” sorusunu tartışmıştık. Çoğu zaman konu, kurgunun, sistemin ya da tasarımın değerini belirleyen şeyin, kitlelerin bu varlığın değerine ilişkin olarak vardıkları mutabakat olduğu noktasına bağlanıyor. “Bir varlık, toplumun büyük çoğunluğu tarafından değerli olarak algılanıyor ve etiketleniyorsa, değerlidir.” Benim fikrimce bu önerme doğru, fakat “artık” yetersiz hâle gelmiş bir önerme. Günümüzde, çok kısa vade haricinde neyin, neden değerli olduğuna dair hipotezimizi yalnızca mutabakat kavramı üzerinden kurgulayamayacağımızı düşünüyorum. Uzun vadeli değer önermeleri bu mutabakattan çok daha fazlasını içermek durumunda. Bu çağın hızı ve volatilitesi altında, yalnızca çok kısa süreler için sağlanıp sonrasında birdenbire ve kolayca dağılabilen “akışkan mutabakatlar” üzerinden değer tespit etmek, son derece yanıltıcı olabiliyor. Akışkan mutabakatların cazibesine kapılmamak için sahip olunması gereken en temel özellik iyi bir tarihsel bilgi ve makro ekonomi bilgisi üzerinden, isabetli okumalar inşa edebilmek. Dilerseniz beş sene öncesine gidelim. Bu süreçte kripto piyasalarında yine büyük bir patlama ve çöküş döngüsü olduğunu görüyoruz. 2017-2018 döneminde, fiyat para birimlerinin halka arzlarının ardından ortaya çıkan büyük “hype” dönemine baktığımızda da tıpkı 2021 NFT patlamasına benzer bir trend ile karşılaşıyoruz. Bu dönemde de olup biten, varlıkların uzun vadeli değer önermelerinin ve piyasa koşullarını etkileyen faktörlerin neler olduğunu anlama çabasına girmeksizin, kısa vadede sönüp giden balonlar üzerinde piyasaya giren taze yatırımcı sermayesinin fiyatları yükseltmesiydi. Daha önce eşine rastlanmamış bir makro trend, Bitcoin fiyatını 18.000 dolar, Ethereum fiyatını da 1.100 dolar seviyelerine çıkardı. ABD ve Avrupa'da yüzde 0'a yakın faiz oranıyla genişleyen para politikası, özellikle kripto ve NFT'leri içeren riskli yatırımlara olan rağbeti arttırdı. Ancak 2018 sonu itibariyle, şu anki düşüşü açıklayan makul nedenlerden hiçbiri olmamasına karşın, piyasa çıktığı ivme ile düşüşe geçti. Söz konusu olan, bir “hype” ve elverişli koşullar üzerinde yükselen piyasanın, aslında sadece mutabakat bozucu birkaç haberin ardından düşüşe geçmesiydi. Daha küçük boyutlu dalgalanmalar döneminde de ana nedenin bu akışkanlık olduğu düşüncesindeyim. Zira oluşturulan mutabakatlar sağlam zeminler üzerinde yükselmiyor ve sığ değerlendirmelerle anlık olarak inşa edilip ardından da kolayca çözülüyordu.
Bundan sonraki süreçte faiz oranlarının düşmesinin ve -umut ediyorum ki- elektrik ve gaz fiyatlarının patlamasına neden olan savaşın sona ermesinin ardından piyasaların tekrar yükselişe geçmesini bekliyoruz.
Bugün yaşadığımız düşüşte ise geçmiş tecrübelerin aksine “suçlayabileceğimiz” pek çok farklı faktör var. Merkez bankalarının ardı ardına açıkladıkları faiz yükseltme kararları, aşırı para basımı ya da Rusya-Ukrayna savaşı ve sonrasında ortaya çıkan kriz ortamı bunlardan sadece birkaçı… Ocak 2022’de haftalık olarak 6 milyar dolara ulaşan NFT satış hacmi bugün yaklaşık 100 milyon dolara seviyesine kadar düştü. Yüksek satış hacmi, daha önceki vakalarda da görüldüğü üzere NFT piyasa değerinin en yüksek seviyeye ulaşmasının (Kasım 2021) birkaç ay sonrasında gerçekleşti. FED’in Kasım 2021'deki faiz artırımlarından hemen önce, kripto piyasasının çökeceğine ve NFT'leri de beraberinde götüreceğine dair öngörüler çoğalmaya başlamıştı. S&P 500, NASDAQ ve diğer tüm emtia piyasalarında alarm zillerinin çalmasının ardından, NASDAQ ile 0,6 korelasyon seviyesine yükselen kripto piyasaları da keskin bir düşüş trendine girdi. Yatırımcıların yatırımlarını riskli enstrümanlardan çekme eğilimi üzerine de kripto ve NFT piyasalarında bugün bulunduğumuz noktaya vardık. Bundan sonraki süreçte faiz oranlarının düşmesinin ve -umut ediyorum ki- elektrik ve gaz fiyatlarının patlamasına neden olan savaşın sona ermesinin ardından piyasaların tekrar yükselişe geçmesini bekliyoruz. Ancak bana göre bu yeni dönemde çok farklı piyasa ve yatırımcı davranışı dinamikleri ile karşılaşacağız. Zira piyasanın değişkenlerini ve bu değişkenler arasındaki karşılıklı bağımlılıkları anlamanın, yatırımlarını korumanın yegâne yolu olduğuna kanaat getirmiş bir yatırımcı kitlesi ile karşı karşıya olacağız. Canı fazlaca yanan yatırımcıların, bu dönem sonrasında mutabakat zeminlerini farklı ve daha az akışkan değişkenler üzerinde kuracağı düşüncesindeyim. Ve bu değişkenleri genel kitlenin kabul etmesine de gerek olmayacak. Söz konusu zeminin nasıl inşa edileceğine dair düşüncelerimi sonraki yazılara saklamakla birlikte, “cesur yeni dünya”nın hypelar ve balonlar üzerinde yükselmeyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.