Geçmişte maalesef başörtü mağduriyeti yaşandı, ben de bunlardan biriyim. Fakat tek mağduriyet yaşayan bizler değiliz. Başka tüm mağduriyetlere kulaklarımızı tıkayıp insanların gözüne kendi mağduriyetlerimizi sokmanın anlamı yok… Show TV ekranlarında başlayacak olan Kızılcık Şerbeti adlı dizinin fragmanı tartışmaları da beraberinde getirdi. Tartışma, başrol oyuncularının başörtülü olması değil zira son yıllarda dizilerde başörtülü karakterlere yer veriliyor. Tartışma başrol oyuncusunun “başörtüsü”nün olması… Dizinin adının “Kan kusup kızılcık şerbeti içtim de” atasözümüzden esinlenerek belirlenmiş olması da ilginç. Adıyla sanıyla tam bir dönem dizisi… Fragmanı izlediğimde ilk edindiğim intiba şu oldu; başörtüsünün sorun olduğu dönemde yaşananlar gündeme getirilerek hafıza tazelenmesi isteniyor. Bu “hafıza tazeleme”, genelde seçim önceleri özellikle de sosyal medyada, geçmiş dönemde yaşanan başörtüsü mağduriyetlerinin videoları yayımlanarak yapılıyordu. Sanırım yıllardır tekrarlanan aynı görüntülerin etkinliğini yitirmesi birilerini böyle bir yola yönlendirdi. Mütemadiyen gergin olmamız isteniyor, anlıyorum. Gerek ekonomik gerek sosyal medya yasasıyla kısıtlanan özgürlük alanının yarattığı gerginlik yetmiyor sanırım. Başörtülü bir birey olarak, toplumsal huzura katkı sağlama amacı gütmediğini ve siyasi bir mesaj olduğunu düşündüğüm “Kızılcık Şerbeti” adlı diziyi protesto etmek adına izlememe kararı aldığımı belirtmek istiyorum. Fragmanı izleyerek böyle bir karar almış olmam önyargılı bir yaklaşım olarak görülebilir, lakin hakikaten yoruldum bu başörtüsü meselesinden. Başörtülü arkadaşlarımın da yorulduğunu biliyorum fakat yine de kendi adıma konuşmuş olmak istiyorum. Evet, ülkemiz geçmişinde maalesef başörtü mağduriyeti yaşandı, ben de bu mağduriyeti yaşayanlardan biriyim. Fakat bu ülkede tek mağduriyet yaşayan bizler değiliz… Başka tüm mağduriyetlere kulaklarımızı tıkayıp insanların gözüne kendi mağduriyetlerimizi sokmanın anlamı yok… Bundan 20 yıl önce, siyasi baskılara rağmen başörtüsünü çıkarmamakta ısrar eden, aileleri ile ters düşen, zorlukla girdiği üniversiteden başörtüsünü çıkarmamak için gözyaşlarıyla ayrılan kızların çocukları bugün tüm özgürlüklere rağmen başörtüsünü çıkarıyor. Bu durumdan hiç mi ders çıkarmayacak, bu olayların sosyolojik analizini hiç mi yapmayacağız? 20 yıl önce, siyasi baskılara rağmen toplumun sempatiyle baktığı ve saygı duyduğu başörtülü kadını aynı toplum bugün “şımarık” olarak nitelendiriyorsa bu bakış açısının değişiminin nedenini hiç mi düşünmeyeceğiz? Bakınız; geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulmaması” hakkında kanun teklifi verdi. Akabinde de kendi cenahından ağır eleştiriler aldı. Bu eleştirilerin çoğu -radikal olanlar hariç-, ana muhalefet partisinin de iktidar partisi gibi başörtüsüne odaklanması tepkisiydi. Başörtüsünün bu kadar gündemde olmasından   ne başörtülüler ne de başı örtülü olmayanlar memnun. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Bey’e ve Ak Parti lideri Tayyip Bey’e seslenmek istiyorum.  Hangi niyetle olursa olsun, başörtüsünü gündem yapmaya devam ettiğiniz müddetçe toplumla aramızda mesafeler açılmasına sebep oluyorsunuz. Bunu istemeyeceğinizi biliyor ve bir vatandaş olarak; sizden, bizi “özel” olarak konumlandırmamanızı istirham ediyorum…