Bir öğretmenin KPSS’den iyi puan almasının ardından mülakatla elenmesi sosyal medyanın gündemine bomba gibi düştü. Konuyla ilgili MEB’den randevu talep eden Kemal Kılıçdaroğlu’na randevu verilmedi. Malumunuz geçenlerde bu ülkenin ana muhalefet partisi liderine Milli Eğitim Bakanlığının kapıları kapatıldı. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nun girmemesi için asma kilit bile vuruldu. Her detay düşünülmüş… Bendeniz de öğretmenim. Hiç KPSS’ye girmedim, hazırlanmadım aslında bir nebze uzağım bu sınava. Okuduğum okul da bizi hep özel sektöre yönlendirdi, sanırım bir nevi sermaye dayanışmasıydı… “Şu anki aklım olsa” diye pişmanlık sözleri kullanmayacağım ancak MEB’in haftalık 16 saat karşılığı verdiği ücreti özel okullar öğretmenine haftada 55-60 saat karşılığı veriyor… “Devlet denetlemiyor mu bu açık makası?” diye soru sormanızı isterdim ancak birçoğunuzun çocuğu özel okula gittiği için öğretmenin özlük hakları yerine, ödediğiniz ücretin makbuzunu ek etütlerle alma derdindesinizdir. Hâl böyleyken birçok öğretmen de KPSS’ye olabildiğince çok çalışıyor. Memur olayım, her sene sonunda atılma korkusu yaşamayayım, hafta sonu kendime kalsın, özlük haklarım devlet tarafından güvenceye alınsın, diye düşünüyorlar. Son saydığım kısım enteresan tabii “devlet tarafından güvenceye alınsın!” Belirtmeliyim ki devlet ve hükümet kavramlarının artık aynı kefeye konması beni oldukça üzmekte. Hükümetler gider, devletler ise daimi olarak halka hizmet için vardır… KPSS konularını tek tek yazıp sizleri daraltmak istemiyorum ama sizin okuyacağınız bir paragraf konu başlığına bu insanlar, her ayrıntısıyla emek veriyorlar. 2016 yılında KHK ile darbe sonrası getirilen bu mülakat sistemi deyim yerindeyse insanların umutlarını söndürdü. Çünkü herhangi bir standardizasyona sahip değil bu mülakatlar. Bunu da KPSS’den derece yapan öğretmenlerin mülakatla elenmesinden anlayabiliriz. Bu mülakatlar kamera sistemiyle yapılsa ve insanlar haksızlığa uğradıklarından şikâyet edebilseler bir miktar daha adil olabilirdi-ki bana kalırsa o bile adil değil çünkü bu da bir şekilde punduna getirilir- Neyse ki bizim Twitter gibi sosyal yargı alanlarımız mevcut da insanlar seslerini duyurabiliyorlar. Bir öğretmenin KPSS’den iyi puan almasının ardından mülakatla elenmesi sosyal medyanın gündemine bomba gibi düştü. Konuyla ilgili MEB’den randevu talep eden Kemal Kılıçdaroğlu’na randevu verilmedi. O da MEB’e gideceğini duyurarak ertesi gün MEB’e gitti. Kapısına kilit vurulmuş devlet kurumundan görüşme yapamadan dönmek zorunda kaldı. Bana kalırsa sadece ana muhalefet liderinin değil tüm halkın oraya gidip bunun sebebini öğrenme hakkı vardı. Korkulacak bir durum yoksa bu belgelerle açıklanabilirdi. Kemal Bey de halka durumu ılımlı bir şekilde anlatırdı. Böylelikle ortalıkta “eşkıya, adam değilsin, cibilliyetsiz…” gibi sözler de dolaşmamış olurdu. Hem bu sözler cumhurbaşkanından halka sirayet etmemiş olur hem de halk aydınlığa kavuşmuş olurdu. Acaba Kemal Bey’in “Neden kadrolu, ücretli, sözleşmeli öğretmen farkı var? Neden sözleşmeli öğretmenler aileleriyle kavuşamadan 4 yıl geçirmek zorundalar, neden ücretli öğretmenlerin çoğu lisans mezunu bile değil, neden mülakat yapılıyor?” diye sormasından mı korkuldu? Türk Eğitim Sen’in 2020-2021 raporuna göre 69 bin 326 ücretli öğretmen mevcut. Bunlardan 7 bin 777’si ön lisans, 33 bin 395’i ise eğitim fakültesi mezunu değildir. Bu sayıları kenara not edin de “eğitim neden böyle?” diye sorduklarında söylersiniz. Tabii ağzınıza asma kilit vurulmazsa….