AB’yle ihracata “karbon gümrük vergisi” yolda, AKP ne yapıyor?
Politikyol
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, rakamların ortaya koydukları şekliyle Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı. Pandemi öncesi en son normal yıl olan 2019’da Türkiye’nin gerçekleştirdiği 171,5 milyar dolarlık ihracat içinde AB ülkelerinin payı %48,5’di. Ortalama 44,5 bin dolar kişi başı gelire sahip 453 milyon nüfusu ile Türkiye’nin yanı başında dev bir pazar. 17,1 trilyon dolarlık üretimiyle dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. 27 üyeli AB eğer tek bir blok olarak ele alınırsa dünya mal ihracatından %15,2, dünya ithalatından ise %14,7 oranında pay alarak, dünya mal ihracatında ve ithalatında da ikinci sırada yer almakta.
Türkiye ile AB arasında 1995’te dereye giren Gümrük Birliği o zamandan bu yana yalnız sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsamakta. İnsan hakları ihlalleri, hukukun aşınması, demokraside geri düşüş; kısaca Maastricht Kriterlerinin artık Türkiye tarafından karşılanamayışı nedeniyle AKP döneminde olmasa da Türkiye ve AB ilişkilerini koparmadan en gerçekçi “ilerleme biçimi” yakın zamanda Gümrük Birliği üzerinden gerçekleşecek. Bu önemli ticaret anlaşmasının yeniden masaya yatırılması ve güncellenerek kapsamının genişletilmesi, bu önemli ve büyük AB pazarının önemini daha da artıracak.
2021 ve ötesinde, AB ülkelerinin ticaret yaptığı ülkelerden beklentileri çok büyük hızla değişme yolunda. AB bloğunun küresel iklim değişikliği ile mücadelesi dış ticaret ilişkilerinin kalbine oturacak. Hele ki Almanya ve Belçika’da son günlerde izlenen sellere bağlı önemi sayıdaki can kayıpları da dikkate alındığında.
DÖNÜŞÜM ZOR OLACAK
Avrupa Birliği geçen hafta itibariyle ekonomisinin her köşesini dönüştürmek için yıllardır müzakereleri süren iddialı bir iklim planını (Fit for 55) uygulamaya soktu. Plan sadece emisyon azaltımlarının çerçevesini belirlemekle kalmadı; aynı zamanda acilen ihtiyaç duyulan çığır açıcı teknolojilerin oluşturulmasını da hızlandıracak. Bu plana göre AB içindeki her endüstri yarattığı karbon bazlı kirliliği 2030 yılına kadar 1990 seviyelerinin en az %55 altına indirmek için fosil yakıtlardan uzaklaşmasını hızlandırmak zorunda.
Blok ayrıca kamu hizmetlerinden çelik üreticilerine ve çimento üreticilerine kadar şirketlerin kirliliği engellemeye zorlanma oranını da hızlandıracak. Bu amaca ulaşmak için AB, endüstrileri karbon salınımlarını düşürmek üzere yeniden yapılanmaya zorlayacak, 2035'e kadar benzinle çalışan motorlu arabaları yasaklayacak, kirli ev ısıtma sistemlerinin maliyetlerini yükseltecek ve havacılık endüstrisini daha az karbon salınımı yapmaya ve daha fazla karbon vergisi ödemeye zorlayacak. 2026 itibarıyla deniz taşımacılığı da emisyon sınırlamalarına dahil edilmiş olacak.
Kısaca AB kendi sanayisine zarar vermeden iklim konusunda küresel lider konumuna gelmeye kararalı. Kendisine göre daha gevşek çevre kurallarına sahip ülkelerle yaptığı demir, çelik ve alüminyum ithalatını da bu yeni kurallar ölçüsünde şekillendirmekte.
Avrupa Komisyonu İklim Şefi Timmermans bu dönüşümün çok zor olacağının bilincinde olduklarını söylerken, varoluşsal bir tehdit olan iklim krizi ile başa çıkmanın başka yolu olmadığını da ekliyor. Otomobiller için emisyon standartlarını sertleştirmeye yönelik önlemlerin yanı sıra, en çok şikayete neden olacak ulaşım ve ısınma yakıtları için yeni bir karbon pazarı oluşturma planı. Paket, fosil yakıtlar üzerindeki vergileri artırırken, daha temiz enerji kaynaklarını destekleyecek. Komisyon, halihazırda enerji enflasyonuyla boğuşan küresel pazarda, reformların maliyetleriyle ilgili endişeleri yatıştırmak için, ulusal hükümetlerin kullanabileceği yeni bir fon oluşturmak peşinde. Adı “İklim Sosyal Fonu” olarak belirlenen kaynak, yeni karbon ticaret programının elde ettiği gelirlerin bir kısmından finanse edilecek.
Rakamlar büyük. Isınma ve ulaşım yakıtlarında artacak vergiler 2040 yılına kadar Avrupalı hanelere 1,1 trilyon avroya mal olacak. AB’nin karbon hedeflerinin gerçekleşmesi içinse 2030'a kadar yaklaşık 1,2 trilyon avroluk temiz enerji yatırımı gerekmekte. Şimdiye kadar emisyonları azaltmak için birkaç sektöre odaklanan AB artık gerçekten vites değiştiriyor. Alınan önlemlerle hiçbir muafiyet olmadan Avrupa'daki ailelerin ve işletmelerin günlük yaşamları üzerinde büyük değişiklikler olacak.
Söz konusu önlemlerle, AB ekonomisinin her sektörü iddialı Yeşil Anlaşma (Green Deal) kapsamında kararlaştırılan daha sınırlı emisyon hedefine uygun hale dönüşecek.
Türkiye’nin AB’ye mal satan firmaları da işte bu yeni düzenden etkilenecekler. Ürünlerinin AB standartları içinde sayılması için firmaların üretim biçimlerinin değişmesi, karbon salınımlarının azaltılması gerekli. Türkiye’de özellikle imalat sanayiinin AB tarafından değişmeye zorlandığını izleyeceğiz.
Blok, daha az katı iklim kurallarına sahip ülkelerden ithal edilen ürünlere belirli bir vergi getirecek. Bu vergiler devreye hemen bugünden yarına sokulmayacak; yeterli bir dönüşüm dönemi sağlanacak. “Karbon gümrük vergisi” uygulaması önümüzdeki iki ila üç yıl içinde çok fazla sürtüşme ve gerginlik yaratmaya aday görünüyor. Avrupa derin bir karbonsuzlaşma için küresel bir laboratuvar olmaya hazırlanırken, Türkiye’nin hızla iklim hedeflerine ulaşma yoluna giren AB ile ticaretinin olumsuz etkilenmesi de kaçınılmaz görünüyor.
TÜRKİYE’DE OLUMSUZ ETKİLENECEK SEKTÖRLER
Türkiye’nin AB’ye ihracatı içinde otomotiv ve çimento en net şekilde olumsuz etkilenecek iki önemli sektör. AB’de ve domino etkisi olarak dünyada elektrikli araç talebini patlatacak bu değişime Türkiye’de otomotiv üreticilerinin ne kadar hazır olduğu tartışmalı. Sadece üretimin çoğunu elektrikli araçların kaplaması değil, bu araçların bir de düşük emisyon ile üretilmesi gerekecek AB’den onay alması için. Çimento açısından da durum benzer: AB’nin çimento ithalatının %37’si Türkiye kaynaklı. Çimeto üreticileri yeni plana uyum sağlamak zorunda AB’deki paylarını koruyabilmek için.
AB kendi hane halkının neredeyse ulaşım ve ısınma için gereken değişime yapacağı harcama kadar destek fonu hazırlığı içinde. Yeşil Anlaşma yolunda ilerleyen kıta, değişime zorlanmakta olan firmaların yatırım maliyetlerini finanse etmeleri için çoktan bir yeşil tahvil piyasası oluşturmuş durumda. Bu piyasa hızla derinleşiyor.
Türkiye’yi 20 yıldır yöneten, son dönemde MHP ile kurduğu Cumhur İttifakı ile başkanlık sistemi üzerinden ülkeyi her alanda çıkmaza sokan AKP yönetimi ise dünyadaki bu değişime ayak uyduramayacak kadar hantallık içinde, bir sonraki dönem iktidarda kalabilmenin peşinde. Çeteleştiği hemen her gün başka bir şekilde ifşa olan devlet 197 ülkeyi kapsayan Paris İklim Anlaşması’nı meclisinden geçirmeyen İran, Irak, Eritre, Libya, Yemen yanında tek G20 ülkesi.
AKP hükümetinin konu bu kadar acilen, ne emisyon üretimi konusunda kayda değer tutarlı bir çalışması var ne de doğal olarak bir değişim planı ya da fon yaratma stratejisi var. İklim krizinin ciddiyeti ve bunun küresel emisyonun % 1,2’sini yaratan Türkiye’ye yükseldiği sorumluluk bir yana, Türkiye’nin AB pazarında önemli ölçüde pazar kaybedebileceği gerçeği de henüz AKP-MHP kanadını harekete geçirebilmiş değil.
Giderek 2022 ortasına çekileceği belirginleşen başkanlık ve meclis seçimlerin Türkiye’nin kaderi açısından ne kadar önemli olduğu, yeni politika üretebilecek taze kadrolara ne kadar ihtiyaç duyulduğu sadece iklim krizi ile mücadele perspektifinden bile son derece berraklaşmış durumda.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
AIDS’ten ölen 13 yaşındaki çocuğun babasının ifadesi ortaya çıktı