Bugün anlamlı soru, 2023 seçimlerine şunun şurasında altı ayın kaldığı bir zaman diliminde sorulması gereken soru şudur: Türk siyaseti, Kürtleri başkası olmaya zorlamadan, kendisi olması konusunda ne düşünüyor ne öneriyor?DTP Meclis grup başkanvekili Selahattin Demirtaş konferansın ikinci gününde konuşmacıydı. Konuşmasında bunlara “toplumun her kesiminin, hükümetin, AB’nin ve devletin bazı kesimlerinin beklentileri çok yüksek ve değişik. Bunlara değer veriyoruz. Ama bizim için esas olan seçmenimizin ve tabanımızın bizden beklentileridir. Biz parti kurup kendi seçmenimizi yaratmadık, var olan tabanın, hareketin üzerine parti kurduk. Sizin terör dediğiniz bizim için terör değil. Biz siz olamayız” yanıtını verdi. (1 Ekim 2007, 22 Temmuz Seçimleri Gölgesinde Konferans başlıklı BirGün Gazetesindeki izlenim yazım) Bu yanıt, güncelliğini koruyan bu tip yanlış beklentilere karşı, bugün de verilmesi gereken bir yanıt. Devletin, Kürt siyasal güçlerini her alandan tasfiye etmeye ve etkisiz kılmaya yönelik sınır içi ve sınır dışı askeri operasyonları, tutuklamaları ve dışlamaları bütün hızıyla devam ediyor. Aynı zamanda, “kendin olma, başkası ol” basınçları da devam ediyor. Kürt siyasetinin çoğullaşma, silahtan ve şiddetten arınma sorunu Aydınlar ve Türk siyasetçileri, demokratik Kürt siyaseti içinde politik ayrışma, Kandil, İmralı, Edirne üçgeninde çatışmanın derinleşmesi, kopuş beklentisi ve zorlaması içinde. Türk aydınlarının Selahattin Demirtaş’ın etrafında sürdürdüğü ayrıştırma tartışması bunun sonucu. Kürt sorununda 40 yıldan fazla zamandır silahın oynadığı rolün sonuna çoktan gelindi. Artık demokratik Kürt siyaseti ve mücadelesi belirleyici bir role sahiptir. Bu, Kürt hareketinde yeni bir dönüşüm ihtiyacına tekabül eder. Bu aynı zamanda Türkiye siyasetinin aşması gereken büyük bir sorun. Bu sorunun aşılması meselesini demokratik Kürt siyasetinin üzerine yıkmak büyük bir yanlıştır. Kürtler, başkası olmak zorunda kalmadan, kendileri olarak siyasal ve toplumsal yaşamda özgürce var olabildikleri ölçüde Kürt siyasetinin çoğulculaşması imkân dâhilinde olacaktır. Şiddetten ve silahtan arınması sorunu kendiliğinden aşılacaktır. Askeri, yargısal, sivil, entelektüel dayatmalarla değil. Devletin silahlı PKK ile baş edemedikçe, demokratik Kürt siyasetini baskılamaya ve tasfiyeye yönelmesinin hiçbir sonuç üretemediği görülüyor. Kürt siyasetinin şiddetten, silahtan, çatışmadan arınması ve çoğulculaşması, Türkiye’nin radikal demokratikleşme yolunda ilerleyebilmesi ile iç içe geçmiş bir konudur/sorundur. 2023 seçimlerinde Türkiye’nin dönüşümüne kapı aralayacak olan, “Kürtlerin ‘kendileri olma halini kuvvetlendirecek” olan, Türkiye’nin toplumsal ve siyasal baskı ve isteklerinin gücüdür. Bugün anlamlı soru, 2023 seçimlerine şunun şurasında altı ayın kaldığı bir zaman diliminde sorulması gereken soru şudur: Türk siyaseti, Kürtleri başkası olmaya zorlamadan, kendisi olması konusunda ne düşünüyor ne öneriyor? Kürtlerin sandıktaki tutumunu, 6’lı Masa’nın bu konuda ne yaptığının veya ne yapmadığının şekillendireceği çok açıktır. Baştaki sorunun yanıtını başka yerlerde aramak, yanlış yoldan yürümektir.
2023 seçimleri, Kürtlerin ‘kendileri olma hâli’ ve dayatmalar
Politikyol
Kürtler, başkası olmak zorunda kalmadan, kendileri olarak siyasal ve toplumsal yaşamda özgürce var olabildikleri ölçüde Kürt siyasetinin çoğulculaşması imkân dâhilinde olacaktır.
2023 seçim sonuçlarını belirleyecek en önemli dinamiklerin başında HDP (demokratik Kürt siyaseti) seçmeninin geldiği konusunda herkes hemfikir.
Bu tespit, aynı zamanda demokratik Kürt siyasetinin, Türkiye’nin siyasal geleceğinin hangi siyasal yöne doğru evirileceğini tayin edebilecek güce eriştiğinin de itirafı, kabulü.
Ancak bu süreçte Türk siyasetinin, toplumun kanaat önderlerinin ve aydınlarının oldukça önemli bir kesiminin demokratik Kürt siyasetinden beklentisi, tersten ‘kendin olma, başkası ol, daha güzel olacaksın’ şarkısı kıvamında.
Türk siyasetinin sıkışmışlığı, siyasal krizin güncel ve ağır her türlü yükü, demokratik Kürt siyasetinin üzerine boca ediliyor. Kendileri olmaktan çıkmaları isteniyor.
Bu, yeni ortaya çıkan durum da değil. Kürt hareketinin demokratik siyaset alanında yer almaya başladığı ilk günden itibaren var olan bir sorun.
Silahlı Kürt hareketini imha etmeye yönelik askeri operasyonlara, politikalara paralel olarak, sivil ve demokratik mücadele alanlarında da Kürtlere yönelik, Kürt sorunu dışındaki sorunlara öncelik verilmesi için dayatmalar/yaklaşımlar baş gösterdi.
28 Ekim 1990’da Ankara’da yapılan İHD kongresinde Diyarbakır Şube Başkanı Vedat Aydın’ın Kürtçe konuşmasına delegenin bir kesimi tepki gösterdi, ardından Vedat Aydın, Ahmet Zeki Okçuoğlu ve Mustafa Özer bu nedenle tutuklandı.
1990’lardaki siyaset meydanı gibi televizyon programlarında, sunucular ve tartışmacılar diğer katılımcılara “PKK’ye terör örgütü de” ve “PKK’yi kına, şiddete karşı olduğunu söyle” şeklinde dayatmalarda bulunurlardı. Bu tarz söylemlerin toplumda yarattığı algı ve sorunlar oldu.
Kürtler şiddetle, silahla imtihan edilirken; Türk siyasetinin ve devletin imha ve inkâr politikasının ağır faturası gözlerden uzak tutuldu, sonuçları gerektiği gibi kavranamadı.
SHP’de yaşanan ayrışma ve HEP’in kuruluşu, Kürtlere yönelik “Kendiniz olmayın başkası olun” dayatmasının bir sonucudur.
Demokratik Kürt siyaseti parlamentoda ve yerel yönetimlerde etkili bir güç haline gelmeye başlayınca, kamusal alanın dışındaki sivil toplumda, aydınlarda ve Türk siyasetinde dayatmanın biçimi ve içeriği değiştirildi. Kürt siyasal hareketinin demokratik alandaki yansımasıyla oluşan ve güçlenen partilere ve yerel yönetimlere; silahlı PKK’nın hesabı sorulmaya ve karşı politik tavır almaları istenmeye başlandı.
Demokratik Kürt siyasetinin gelişmesine, güçlenmesine ve etkili konuma gelmesine paralel olarak bu basınç ve dayatmalar da arttı.
Yıllar sonra Kürt siyaseti 22 Temmuz 2007 seçimleriyle birlikte, ülke siyasetinde kendileri olarak ve etkili bir şekilde yer almaya başladı. Demokratik Toplum Partisi (DTP) bağımsız Bin Umut Adaylarıyla girdiği seçimlerde 22 milletvekili kazandı, TBMM’de grup kurdu. Basınç da hız kazandı.
29-30 Eylül 2007’de Diyarbakır’da yapılan “Türkiye’deki Kürtler: Barış süreci için Gereksinmeler Konferansı’nda bir ilk yaşandı. Konuşmacıların birçoğu DTP’nin, silah bıraktırmak için harekete geçmesini ve hükümetin, muhtemel Kürt politikalarını kolaylaştırmasını istedi. Konferansa bu tür konuşmalar damga vurdu. O dönem AK Parti’yi destekleyen konuşmacıların büyük bölümü, bugün HDP ve CHP’ye yakın benzer tutumlarını sürdürüyorlar.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
Liderlik hayali kuran Türkiye, puansız Karadağ'a takıldı