İnsan ömrü çocukluk yaşantısı üzerine kuruluyor. Ailelerimiz, çocukluk yaşamımıza büyük bir çentik atarak hayati rollerini yerine getiriyorlar. Çocuğun anne babayla olan ilişkisinin nasıl olduğu, ileriki yıllarda kişinin bir yetişkin olarak ne kadar huzurlu ne kadar güvenli olacağının ipuçlarını veriyor. Sağlıklı olmayan aile ilişkileri içinde yorulan çocuk büyüdüğünde ya alamadıklarını tahsil etmeye çalışıyor ya da bildiği tanıdığı öyküleri yeniden yazıp oynamaya!

ü

Nasıl bir bağlanma örüntüsüne sahip olduğunuz bu tahsilatı nasıl yaptığınızı açıklıyor. Bowbly’in bağlanma teorisi üzerinden bu alışverişi kim nasıl yapar bir bakalım: Bowbly, bebeklerin bakımveren kişiyle ki bu genelde annedir, güçlü bağlar geliştirmek istediklerini söyler. Eğer bebekler ihtiyaç duyduklarında ona bakıp büyütün kişiye erişebiliyorsa kendilerini güvende hissederler. Olur da bebek ihmal veya istismar edilirse karşımıza duygusal dengesini kaybetmiş, yakın ve samimi ilişkiler kuramayan, hayal kırıklığının başat olduğu ilişkiler yaşayan, cesaretsizce kendi özüne yolculuk yapmaya cesaret edemeyen ve aynı kısır döngüde dönüp duran yetişkinler çıkıyor.

ü

Bowbly sonrasında Ainswort ve arkadaşları yabancı ortam deneyi adını verdikleri bir çalışma yapıyorlar: 12-18 aylık bebeklerin kısa bir süre anneden ayrı kalmaları ve sonrasında tekrar anneleriyle birleştiklerinde bu duruma verdikleri tepkiler değerlendiriliyor. Araştırmalar sonucunda üç çeşit bağlanma tarzı ortaya çıkıyor: Güvenli bağlanma ve güvensiz bağlanma başlığı altında kaygılı bağlanma ve kaçıngan bağlanma. Güvenli bağlanan bebekler, anneleri onları yalnız bıraksa da öyle çok huzursuz olmuyorlar ve anneleri döndüğünde kolaylıkla sakinleşip oyun oynamaya devam ediyorlar.

ü

Güvensiz bağlanan bebekler ne tepkiler veriyor derseniz: Kaygılı kararsız bağlanan bebekler anneleri geri döndüğünde annelerine kızgınlık gösterip ağlıyorlar, fakat gerilimlerini üzerlerinden bir türlü atamıyorlar. Anneleri bu bebekleri kollarına aldıklarında da kolayca sakinleşemiyorlara. Anneleri dönünce oyuna devam etmek ya da etrafı keşfetmek yerine annelerini sıkıca yapışıyorlar. Kaçınan bağlanma stiline sahip olan bebekler ise ne anneleri giderken etkileniyor ne de anneleri döndükten sonra. Hiçbir şey olmamış gibi davranıp çevreyle etkileşim içinde olmaya devam ediyorlar.

ü

Güvensiz tarz bağlanan bebekler büyür ve bir yetişkin olduklarında, bağlanma tarzları yakın romantik ilişkilerinin nasıl evrileceğini anlatır. Kaygılı bağlanan çocuk yetişkin olduğunda sevilmeye değer olmadığı fikrine sahiptir. Değer konusunda şüphelendiğinden yakın ilişki arayışında ısrar eder. Ve o kişiyi bulduğunu düşündüğünde aynı senaryoyu tekrar oynar. Aynı sıkıntılı ve tehdit edici durumları kendine yeniden yaşatır. Annesinden alamadığı güveni sevgilisinden veya eşinden tahsil etmeye çalışır. Kaçıngan bağlanan kişi ise bağlanma ihtiyacını inkar eder. Kendi duygularıyla bağlantısı kopuk olduğundan romantik ilişkilerinde iki kişi arasındaki ipi uzunca tutar. Tahsil edeceğini yadsır. Onun bu tutumları kaygılı kararsız bağlanma türüne sahip olan kişiyi kendine bir mıknatıs gibi çeker. Kaygılı bağlanan kişi geçmişin kapanmayan hesabını kaçıngan kişi üzerinden elde etmeye çalışır. Kaçıngan ise umursamaz davranır. Onun da tahsil edemediği o kadar çok şey vardır ki ama bunlara kulaklarına tıkar ve bilinçdışına ittiği ihtiyaçlarını ısrarlı bebek gibi davranan bir partner dolayısıyla tekrar yaşantılar.

ü

Sonuçta ne gördüysek onu taklit ediyoruz. Tutumlarımız, değerlerimiz ve davranışlarımız ebevenylerimizin bize davranışlarıyla ve bizim ona verdiğimiz tepkilerle oluşuyor. Düşünün bir neyi kopyalıyorsunuz? Ve alamadıklarını kimden nasıl tahsil edeceksiniz?

Editör: Gülden Bulut