Ben Artİstanbul’u iki saatte gezdim. Sanat merkezine giriş için ise ücret ödemeniz gerekmiyor. Bu vesileyle hem farklı sanatçılarla bizi tanıştırdığı ve sanatı bu kadar erişilebilir kıldığı için İBB’ye teşekkür ediyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen ve Artİstanbul Feshane adıyla sanat merkezi olarak açılan Feshane bir süredir gündemden düşmüyor. Bunun sebepleri arasında “Ortadan Başlamak” adlı serginin hedef gösterilmesi, sanat merkezine gerçekleştirilen saldırılar ve yakın zamanda Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme veya aşağılama suçu” sebebiyle başlatılan soruşturma var. Sanat özgürlüğünün ve Devlet’in sanatı ve sanatçıyı koruma görevinin Anayasal olarak güvence altına alındığı bir ülkede bir sanat merkezine fiili ya da sözde hukuki saldırılar kabul edilemez. Bu gibi saldırılara verilecek tepkilerden biri de Artİstanbul’u ziyaret etmek. Ben ilk ziyaretimi gerçekleştirdim ve yazmak istedim. Bu yazının konusu tabii ki de saldırılar değil. Bu yazının konusu Artİstanbul; çünkü kendisi tarihi, restorasyonu ve sanat merkezi oluşuyla gündem olmayı hak ediyor. Eyüpsultan’da bulunan Artİstanbul Feshane’ye giriş yaptığınızda sizi ilk olarak buranın tarihi hakkında açıklamalar karşılıyor. Feshane-i Amire, Sanayi Devrimi’nin de etkisiyle kurulan ve “geleneksel üretimden fabrika sistemine geçişin önemli bir halkası” olarak nitelenen bir fabrika. Osmanlı askerinin ihtiyacı olan fes üretimi için Kadırga’da faaliyet gösteren Feshane, bu ihtiyacın artmasıyla 1833 yılında II. Mahmud tarafından şimdiki yerine taşınmış. Bu taşınma ile birlikte yerli dokuma sanayisinin önemli bir tesisi hâline gelmiş. Tarihinde yangın, askeri yönetim, çeşitli ödüller ve uygulama eğitimleri de barındıran Feshane, Cumhuriyet döneminde 1937 yılında Sümerbank’a, 1986 yılında İBB’ye, 1989 yılında ise Eczacıbaşı Vakfı’na devredilmiş. 2020-2023 yılları arasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının ardından ise Haziran 2023’ten beri kültür sanat merkezi olarak ziyaretçileri ağırlıyor. Feshane’nin tarihi hakkında detaylı bilgi edindikten sonra sergi alanına giriş yapıyorsunuz. “Ortadan Başlamak” sergisi sizleri “sanatın sofrasına hoş geldiniz” diyerek karşılıyor. Türk ve yabancı çok fazla sanatçının eserine ev sahipliği yapan bu sergi geniş bir alana yayılmış durumda. Bu da size rahat gezme imkânı veriyor. Fakat dikkatli gezmek şart; zira bazı yerleştirmeleri kaçırma riskiniz var. Gezerken benim gibi yön duygusu gelişmemiş insanlar için online bir harita sunulsa ne güzel olurdu diye düşündüm. 19 küratör, 300 sanatçı ve 400’den fazla eseri bir araya getiren bu sergiyi ziyaret eden herkesin kendini yakın hissedeceği eserler bulacağına eminim. Bu sergide yağlı boya eserlerden, sulu boya ya da grafit kalemlerle yapılmış resimlerden metal veya mermer heykellere, dijital baskıdan temizlik bezi üzerine yapılan baskılara, cam veya tül kullanılarak yapılan birçok farklı esere ulaşabiliyorsunuz. Sergi size yeni şeyler de öğretiyor. Mesela ben “yakma tekniği” diye bir tekniği ilk defa okudum, belki siz zaten biliyorsunuzdur.
Bu sergide yağlı boya eserlerden, sulu boya ya da grafit kalemlerle yapılmış resimlerden metal veya mermer heykellere, dijital baskıdan temizlik bezi üzerine yapılan baskılara veya tül kullanılarak yapılan birçok farklı esere ulaşabiliyorsunuz.
Sergi alanında hoşuma giden şeylerden biri de çoğu sanatçı hakkında bilgiler içeren panolara yer verilmesiydi. Bununla birlikte eserler hakkında daha limitli bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Belki de sanatçılar ve küratörler bilgileri eserlerin isimlerinden ya da isimsizliğinden yola çıkarak bizlerin hayal etmesini istemiştir. Sergiyi gezmeyi tamamladığınızda Instagram fotoğraflarının arka planlarında sıkça göreceğimiz tuğla koridorlardan geçip kafeterya ve kütüphane alanına varıyorsunuz. Kütüphanede çeşitli koleksiyonlardan faydalanabileceğiniz gibi çalışabilirsiniz de. Burada ayrıca grup olarak toplantı yapabileceğiniz alanlar da mevcut. Şimdilik rezervasyon sistemine bağlanmamış; değişiklik olsun derseniz çalışma arkadaşlarınızı alıp toplantılarınızı orada gerçekleştirebilirsiniz. Tabii talep artarsa spontane bir değişiklik mümkün olmayabilir. Artİstanbul’da benim sevdiğim bir diğer şey ise eğitimler ve atölyelerin çokluğu oldu. “Çocuklar İçin Sanat Eğitimi” programı ilk mezunlarını benim ziyaret ettiğim gün veriyordu. Yurt dışındaki müzeleri gezerken sanat eserlerinin çocuk gruplarına tanıtıldığını görünce özenirim. Türkiye’de de erken yaşta sanat eğitimi faaliyetlerinin yaygınlaşmasının çok sevindirici olduğunu düşünüyorum. Artİstanbul’un mağaza dükkanını da çok beğendim. Tasarım ürünleri arasında dolaşırken de sergi geziyormuş gibi hissediyorsunuz. Fakat hatıra olsun diye alabileceğiniz düşük fiyatlı ürünün olmayışı biraz üzücü. Belki İBB bu sanat merkezi için kalem gibi ufak hediyelikler satışa sunar. Peki bu sanat merkezini gezmek için ne kadar zaman ayırmanız ve ücret ödemeniz gerekir? Ben Artİstanbul’u iki saatte gezdim. Sanat merkezine giriş için ise ücret ödemeniz gerekmiyor. Bu vesileyle hem farklı sanatçılarla bizi tanıştırdığı ve sanatı bu kadar erişilebilir kıldığı için İBB’ye teşekkür ediyorum. Bir sonraki tecrübede görüşmek üzere.