1880-1885 yılları arasında Mısır Hıdivi İsmail Paşa tarafından yaptırılan ve Abdülmecit Efendi’nin yazlık konutu olan Abdülmecit Efendi Köşkü, Cumhuriyetimizin 100. yılında Mâzîden Âtîye Zarâfet isimli sergiye ev sahipliği yapıyor. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin ve Pera Palas Hoteli’nin mimarı olan Alexandre Vallaury tarafından inşa edildiği düşünülen bu köşk ile ben 16. İstanbul Bienal’i kapsamında açılan İçimdeki Çocuk sergisiyle tanımıştım. Instagram’daki kapısından zürafanın uzandığı fotoğrafları hatırlarsınız. Çağdaş sanat vesilesiyle tanıştığım Abdülmecit Efendi Köşkü şu an Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarından Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar olan kadın kıyafetlerine yer veriyor. Ben de bu sergiyi gezme fırsatı buldum ve gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Sergi alanına ağır kırmızı perdeler arasından giriyorsunuz. Osmanlı İmparatorluğu’nun gelin kıyafetleri sizi şair ve bestekar Leyla Saz’ın bestelediği bir müzik ile birlikte karşılıyor. Burada Abdülmecid Efendi’nin eşi Şehsuvar Baş Kadıefendi’nin gelinliğini de Atatürk’ün silah arkadaşlarından Miralay Bekir Sami Bey’in eşi Rukiye Tahire Günsav’a ait gelinliği de görebilirsiniz. Daha sonrasında ise girdiğiniz odalarda özel gün kıyafetleri olarak adlandırılan şık kıyafetleri ve ferace, çarşaf ve güneş şemsiyelerinin olduğu sokak kıyafetlerini görüyorsunuz. Benim sergide sevdiğim şeylerden biri sokak kıyafetlerinin bulunduğu odada Osman Hamdi Bey’in Gezintide Kadınlar tablosuna da yer verilmiş olmasıydı. Bu odada tablodaki kadınların kıyafetlerinin sergilendiğini hissediyorsunuz. Zemin katta bulunan bir diğer oda da Leyla Saz’ın kıyafetlerine, armonyumuna ve sergi alanını gezerken çalan müziğin notalarına yer veriyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine ait kadın kıyafetlerinin sergilendiği bu katta kıyafetler hakkında detaylı bilgi alabileceğiniz QR kodlara da yer verilmiş durumda. İlginizi çeken bir eser hakkında detaylı bilgiye erişebilmeyi kıymetli bulduğumu yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır.

Osmanlı’nın son dönemindeki kadın kıyafetlerini gezdikten sonra Türk bayrağı ve Mustafa Kemal Atatürk portresinin olduğu merdivenlerden birinci kattaki sergi alanına yani Cumhuriyet’in ilk yıllarına çıkıyorsunuz. Bu katta ise batı müziği sizi bekliyor. Bu sırada görevlilerin fotoğraf çekmek isteyenlere tırabzanlara yaslanmayın uyarılarını da duyabilirsiniz. Üst kattaki salonda 1920 ve 1930ların salon elbiseleri sizi karşılıyor. Bunların önemli bir kısmı Latife Hanım’a ait olan elbiseler. Başkentin hanımefendileri başlıklı salonda ise Mevhibe İnönü ve Afet İnan’ın davetlerde giydiği tuvaletler, Avrupa ve Amerika’dan da gelen şık ayakkabı ve çantalar ile karşılaştığınız gibi binici kıyafetleri ile de karşılaşıyorsunuz. Kıyafet sergisi gezerken ben hangilerini giyerdim diye de düşünüyorsunuz. Benim en beğendiğim ve acaba benzerini diktirebilir miyim diye düşündüğüm Mevhibe İnönü’nün şifon-saten tuvaleti oldu. Sizlerle de paylaşıyorum.

Sergiyi gezerken kadın modasındaki gelişimi takip etmenin yanı sıra tarihe dair bilgiler de edinebilirsiniz. Osmanlı’nın ilk dönemlerinde kadın erkek kıyafetlerinin birbirlerine benzerliği, Osmanlı döneminden kalan kadın kıyafetlerinin az olmasının giysi saklama geleneğinin yerleşememiş olmasıyla açıklanması (bu bilgiyi ilk Topkapı Sarayı’nı gezerken öğrenmiştim) ya da önemli ipekli kumaş üretim merkezi olan Bursa’nın 17. yüzyılın ortalarına doğru Batılı üreticiler karşısında rekabet gücünü nasıl yitirdiği benim ilgimi çeken bilgilerdendi. Tarih bilgilerinin yanında hoşuma giden şey Latife Hanım, Mevhibe İnönü ve Afet İnan’ın kıyafetlerinin yanında Cumhuriyet’teki rollerini içeren bilgilere de yer verilmesiydi.

Bu sergide yalnızca kadın kıyafetleri yok. Aynı zamanda Atatürk’ün giysileri, eşyaları ve fotoğraflarına da yer verilmiş durumda. Bu bölümde de sizi Atatürk’ün Anıtkabir Müzesi’ndeki giysisi üzerinden alınan ölçülerle dikilmiş bir frak karşılıyor. Arka planda ise bu sefer Atatürk’ün 10. yıl nutkunu dinliyorsunuz.

Peki bu ücretsiz sergiyi gezmek için ne kadar zaman ayırmak gerek? Ben yaklaşık bir saatte gezdim. Sergiye ilgi olduğunu da söylemek gerek. Hafta içi gitmeme rağmen yoğun olduğunu düşündüm. Görevleri olmasa da sergi alanında çalışanlar sorularınızı da cevaplıyor. Ben Atatürk’e ayrılan alandaki konuşmanın 10. yıl nutku olduğunu onlardan öğrendim. Bu vesileyle sergide emeği geçen herkese teşekkür ederim. Sergiyi tamamladıktan sonra giriş atında bulunan anı defterine yazı da yazabilirsiniz.

Bu yazıyı yazarken aklıma sizlerle de paylaşmış olduğum modanın Oscar töreni olarak bilinen Met Gala’nın moda sergisi geldi. İkisini karşılaştırdığımda benim tercihim Abdülmecit Efendi Köşkü’nde yer alan sergiden yana. Kıyafetlerin yanı sıra köşkün mozaikleri, ışıklandırması, kıyafetlerin yerleştiriliş şekilleri ve eşlik eden müzik Mâzîden Âtîye Zarâfet sergisini öne çıkarıyor. Tabii ne kadar objektif olabildiğim tartışılır.

Bir sonraki tecrübede görüşmek üzere.

ü

Editör: Ayşegül Kula