Ekonomi, yoksulluk ve toplumsal uyumsuzluk arttıkça popülist beka ve kutuplaşma siyasetinin devamına ihtiyaç artacaktır. AK Parti'nin MHP karşısında toplumsal bazda yıpranması hızlanacaktır. Ak Parti tabanın milliyetçileşmesini ve ulusalcılaşmasını parti yönetimi henüz sorun olarak görmemekte. Geçenlerde bir dostun Açıkhava düğün davetindeydim. Eski doktor ve yardımcı sınıf emekli dostlarla da bir arada memleketin ahvalini konuşma fırsatını buldum. Arkadaşlar eski ülkücü kökenli duyarlılıklara sahiptiler. Üniversite yıllarındaki dava arkadaşlarının hayatta kalanlarıyla bağlarını halen sürdürüyorlardı. Bir araya gelip değerlendirmeler de yapıyorlardı. Bağımsız tavırları ile onları tanımıştım. Başında İYİ partiye oldukça ilgi duymuşlar ve destek vermişlerdi. Hayal kırıklıkları vardı. Bu seçimlerde tercihlerini MHP ve Sayın Erdoğan’dan yapmışlardı. Aslında beni yanıltmamışlardı. Bu seçimde Ak partiden kaçmayı tercih eden kararsız seçmenler Cumhur ittifakında kalarak tercihlerini MHP ağırlıklı az bir kısmı da YRP odaklı kullanmışlardı. Bu durum bize çoğunluk seçmen tercihlerinin icraat değil zihniyet temelli oluştuğunu göstermekte. Bu arkadaşların tabi ki başkan tercihleri de tüm kararsız Muhafazakâr-Milliyetçiler gibi firesiz Erdoğan’aydı. Ak partiden ayrılıp siyasi partilerini kuranları ise bireysellikle suçluyorlardı. Burada sıkça belirttiğim gibi bu değerli ayrılan liderlerin Ak partiden kopuşlarının bireysel değil ilkesel olduğunun iknası, amasız ve fakatsız sağlıklı bir öz eleştiriden geçmekte. Demokrasi, adalet, hukuk, ekonomi, söylev, video ve çürümüş sistem derken dostlar İslam ve Türk dünyasındaki itibara dikkat çektiler. Bu itibarın kazanılmasının, 70’li yıllarda komünistlere karşı verilen mücadele içinde Türk ve İslam alemi ile entegrasyon hayalinin ancak 2000’li yıllarda Erdoğan tarafından gerçekleştirilmesinin, ona destek açısından yeterli neden olduğunu ifade ettiler. Bunun bir dava siyaseti olduğunu burada (harp hiledir) yöntemin mubah kılındığını sonuçta ise bekamızın güvencesi hatırlatılıyordu. Bu durumu teyit eden oldukça yazılar yazılmaya başlandı. Bunlardan yazar Alper Görmüş de [1] yazısında kitlelerin ancak bu anlamda yerlilik ve millilik içeren bir “dava siyaseti” ile motive edilebildiğini belirtmişti. Rasyonellikten kopartılan kolektif kaygılar, beka ve onur siyasetini geçerli akçe haline getirdi. Muhalefet mevcut hipnozdan uyandıracak sahicilik ve siyaseti üretemedi. Bu popülist beka siyaseti Ak partinin kuruluş değerlerine de uymamakta. Ancak Erdoğan’ın karizmatik liderliğine ihtiyacı gerekli kılmakta. Aslında zihinler ve beklentilerde Erdoğan ile Ak partiyi bilinç altında ayrıştıran bir süreci tetiklemekte. Bu da sanki Erdoğan sonrası siyaset için Sayın Bahçeli sonrası MHP’yi merkez ve belirleyici yapmakta. MHP’nin sadece proje odaklı olmayan  duruş göstermesi bile İYİ partiyi geçmesine yetmişti. Mahalleli belirli bir eşikten sonra Ak partiyi değil istikrarı ve sadeliyi ile devletin temsilcisi olarak MHP’yi görebilir. Seküler milliyetçi-dindarların merkezi için donanımlı bir MHP beklentisini müşahede etmekteyim. Seçimin bu nitelikte sonuçları başta İYİ parti ve CHP olmak üzere muhalefeti de beka, yerlilik ve millik yarışına sokmakta. Ancak emperyal bir iddia için müktesebatı yeterli olmayan bazı partilerin icraatın başındaki Erdoğan kadar bu alanda ikna edicilikleri pek mümkün gözükmemekte. Ekonomi, yoksulluk ve toplumsal uyumsuzluk arttıkça popülist beka ve kutuplaşma siyasetinin devamına ihtiyaç artacaktır. Ak partinin MHP karşısında toplumsal bazda yıpranması hızlanacaktır. Ak tabanın milliyetçileşmesini ve ulusalcılaşmasını parti yönetimi henüz sorun olarak görmemekte. Herkesin kazanacağı kapsayıcı bir düzen kurucu emperyal iddia-dava muhalefet açısından örnek demokrasi ve reform tezleri de içerebilir. Bu tezin ana belirleyicileri içeride-dışarıda refah ve kapsayıcılıktır. Muhalefet için öncelikli sorun projeler değil seçmene güven vermektir. [1] https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/mevcut-kosullarda-yerli-ve-milli-disinda-kitlesel-etki-yaratacak-baska-dava-var-mi-132470/