Uzaktan baktığınızda oldukça zararsız, yakından baktığınız zamansa neredeyse faydalı…  Fırsat eşitliği kavramı tam bir yel değirmeni değil mi? Oysa onun gerçekten ne olduğunu anlamak için yakından ya da uzaktan değil, başka bir gözle bakmanız gerekiyor, Don Kişot’un gözüyle… Henüz maceralarının başında Don Kişot’un gerçekleştirdiği ilk hücumda herkes karşısında sıradan yel değirmenleri görüyordu. Oysa Don Kişot’a göre bunlar bir an önce insanlığın başından def edilmesi gereken kötücül devler ordusundan başka bir şey değildi. Bu ikilemde kimin haklı olduğu tartışmasını yaparken aceleci olmamak adına bir soruyla devam edelim; bazen dünyamızdaki en büyük kötülükler sıradanlığın[1] altına gizlenmiyor mu? Gelin biraz çerçeveyi daraltalım. Eğitim dünyasında sıradanlaşmış en büyük kötülük nedir diye soralım? Hepinizin aklına pek çok cevap hücum ederken kendi cevabımızı bunların peşine ekleyerek devam edeceğiz. Eğitimin Yel Değirmenleri: Fırsat Eşitliği

Uzaktan baktığınızda oldukça zararsız, yakından baktığınız zamansa neredeyse faydalı…  Fırsat eşitliği kavramı tam bir yel değirmeni değil mi? Oysa onun gerçekten ne olduğunu anlamak için yakından ya da uzaktan değil, başka bir gözle bakmanız gerekiyor, Don Kişot’un gözüyle…

Fırsat eşitliği kavramı toplumda nitelikli eğitime erişim imkanı olmayan dezavantajlı gruplar olduğunu kabul ederek, bu gruba mensup kişilerin dezavantajlı pozisyonlarından kurtulabilmeleri için eğitimi bir fırsat olarak sunar. Topluma eğer çok çalışırsa “bir çobanın bile” üniversite kazanabileceğini göstererek dezavantajlı pozisyonda olanların umutlarını kaybetmemesi gerektiği mesajı eğitimde fırsat eşitliği kavramı aracılığıyla verilir. Oysa her sene ekranlara taşınan bir iki başarı öyküsü aslında yitip giden milyonlarca çocuğun hikayelerini gizlemek için kullanılan bir araçtan fazlası değildir. Meseleye bu gözle baktığımız zaman eğitimde fırsat eşitliği kavramının aslında ne olduğu da görülmüş olur. Kimilerinin bilerek ya da bilmeyerek zararsız yel değirmeni olarak pazarladığı bir kavramın altından bir kez daha belirir kötücül devler ordusu.

İşte bir süredir İzmir’in Bayraklı ilçesinde bu yel değirmenlerine hücum ediyor eğitimin Don Kişot’ları.

Eğitim Fırsat Değil Haktır

Eğitim çok çalışırsa “çobanın bile” üniversite kazanabileceği bir fırsat olarak değil, herkesin erişebileceği bir hak olarak kurgulanmalıdır. Burada eğitimden ne anladığımızı da netleştirelim. Ağrı’nın bir köyünde 60 kişilik sınıflarda alınan eğitimle, büyükşehirlerin özel okulları arasındaki uçurum herkesin malumu. Eğitim haksa herkesin eşit biçimde bu haktan yararlanıyor olması gerekir. Peki ama nasıl? Yıllardır devam eden böylesi kökleşmiş bir soruna karşı nasıl çözüm üretilir? Onun da cevabı sosyal adalet kavramında…

Eğitimde Sosyal Adalet

Bayraklı Eğitim Modeli’nin (BEMO) üzerine kurulduğu ve eğitimin kökleşmiş sorunlarına deva olacağını düşündüğü kavram sosyal adalet kavramı. Ancak sosyal adaleti gözeterek nitelikli eğitimi herkes için ulaşılabilir kılabiliyoruz. Bayraklı Eğitim Modeli sosyal adaleti; politik adalet, kültürel adalet ve ekonomik adalet olmak üzere üç temel taş üzerine kuruyor.

1. Eğitimde Politik Adalet: Çocuğun eğitime demokratik katılımını önceleyen politik adalet anlayışıyla Bayraklı Belediyesi Anaokulları’nda çocuklar yetişkinlerle eşit söz hakkına sahip oluyor. Üstelik bunu -mış gibi değil, teorik olarak desteklenmiş yöntemlerle gerçekleştiriyor. Bunun için hem Roger Hart’ın Çocuk Katılımında Merdiven Modeli’nden hem de Laura Lundy tarafından geliştirilen Lundy Modeli’nden yararlanıyor. Bu teorik modeller çocuğun söz söyleyecek bir alan bulmasını öngörüyor. Bu alan ihtiyacı sınıf çemberlerinin BEMO için vazgeçilmez hale gelmesini sağlıyor. Bu çemberlerde söz hakkını kullanan çocuğun duyulduğunu ve söylediği sözün etkisini görebilmesi ise yetişkinin sorumluluğunda oluyor. BEMO yetişkinin çocuk üzerindeki demokratik olmayan tüm yetkisini reddediyor ve herkesin eşit olarak yer aldığı bir öğrenme topluluğu inşa ediyor. Peki herkesin eşitler olarak bir arada olması nasıl sağlanıyor? Bayraklı Belediyesi Anaokulları talimatlarla değil, meclislerle yönetiliyor. Bu meclislerde okulun tüm personeli eşit söz ve oy hakkına sahip oluyor. Meclis dışında ise her okulda bir Okul Yürütme Kurulu (OYK) bulunuyor. OYK öğretmen, destek personeli, rehber öğretmen ve okul müdürü gibi bileşenlerden oluşuyor ve mecliste alınan kararların uygulanmasını takip ediyor. Böylece meclis aracılığıyla hem tüm yetişkinlere eşit söz ve oy hakkı tanınıyor hem de OYK aracılığıyla bu söz ve oy hakkının kullanımı ana esaslardan birisi haline getiriliyor. Bu sayede okullarda demokrasi belli alanlara sıkışmaktan kurtuluyor ve etkisini tüm okul ikliminde hissettirebiliyor. 2. Eğitimde Kültürel Adalet: Kültürel adalet okullarda doğalında var olan çok kültürlü yapıyı zenginlik olarak kabul ediyor ve herkesin farklılığıyla var olabileceği bir okul ortamı sağlıyor. Bayraklı Belediyesi Anaokulları göçmen ve yerli çocukların, seküler ve muhafazakar ailelerin, farklı dillerin buluşma noktası haline geliyor. Pek çok okulun bahanelerle uzak durmaya çalıştığı farklı gelişim gösteren çocuklara kapılarını ardına kadar açıyor. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliğini önceleyen bir anlayışla kadın ve erkek rollerinin hiyerarşik konumlanışına karşı hem yetişkinlere hem de çocuklara eleştirel bir perspektif sağlıyor. Bu eşitlik anlayışı sadece kadın erkek rolleri arasında değil tüm canlılar arasında kurulmaya çalışılıyor. Ekolojik yaklaşımlardan ilham alan BEMO okulun doğa ile uyum içerisinde olmasını ve çocuğun diğer canlılarla barışçıl ilişkiler kurabilmesini önemsiyor. Bu amaçla rutin orman ve mahalle gezileri okulların ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Ayrıca yine ekolojik yaklaşımlardan alınan ilham okulun tüketim anlayışını da etkiliyor. Atık materyaller çocukların bizzat katıldığı ve yürüttüğü geri ve ileri dönüşüm yöntemleri ile çöpe gitmek yerine yeniden kullanılabilir hale geliyor. 3. Eğitimde Ekonomik Adalet: BEMO nitelikli eğitimi zenginlerin ayrıcalığı olmaktan çıkarıyor. Sistemini yalnızca parası olanların değil, herkesin erişebileceği şekilde kuruyor. Bunun için Bayraklı Belediyesi Anaokulları’na başvuran ailelerden gelir beyanı isteniyor ve ailenin geliri ile orantılı ücret talep ediliyor. Yani parası olandan çok, olmayan az ücret alınıyor ya da hiç alınmıyor. Böylece nitelikli eğitim herkes için erişilebilir hale geliyor. Üstelik bu yapılırken çocuğun beslenme ve kırtasiye gibi temel ihtiyaçlarının tamamı BEMO okulları tarafından karşılanıyor. Çocuklar bu okullarda diyetisyen tarafından yeterli miktarda ve mevsimine uygun şekilde hazırlanmış menülerle beslenmektedir. Ekonomik koşulların zorlaştığı bu dönemde okul vakitlerinde üç öğün beslenme verilerek çocukların gelişim süreçleri desteklenmektedir.

BEMO her şeyin ötesinde kendisini üzerine kurmaya çalıştığı bu felsefi temele güveniyor.

Güçlü bir felsefesi olan eğitim anlayışının piyasanın gündelik ihtiyaçları tarafından manipüle edilemeyeceğini biliyor. Böylece öncelik her zaman çocuk ve çocuğun üstün yararı oluyor.

Okul Öğretmeni Kadar İyidir

Nitelikli eğitim güçlü bir felsefe ve bu felsefeyi içselleştirmiş güçlü öğretmenlerle mümkün olabiliyor. Peki bir felsefeyi içselleştirebilecek güçlü öğretmeni nereden, nasıl bulacağız? BEMO öğretmenlerini seçerken çok titiz davranıyor. BEMO’da çalışmak isteyen öğretmenler öncelikle üniversitelerin ölçme değerlendirme merkezlerince hazırlanmış yazılı bir sınava giriyor. Bu sınavdan 70 puan ve üzeri alan öğretmen adayları okul öncesi alanının yetkin akademisyenlerinden oluşan bir jüri karşısına çıkıyor ve öğretmenle ilgili nihai kararı bu akademisyen jürisi veriyor. Böylece BEMO’da çalışmaya hak kazanan öğretmenler zorlu bir sınav sürecini geride bırakmayı başarmış Don Kişot’lar olarak karşımıza çıkıyor.

BEMO’da Herkes Öğretmen Herkes Öğrenci

Ancak iş bununla da bitmiyor. Öğrenme topluluğunun parçası haline gelen öğretmen BEMO’nun felsefesini içselleştirebilmek için sürekli öğrenme sürecinin içine giriyor. Artık hayatın her alanında hem öğretmen hem de öğrenci olarak bulunması gerekiyor. Okuma ve film toplantıları, hizmet içi eğitimler, atölyeler gibi pek çok farklı araç sayesinde sürekli sorgulayan ve öğrenen bir öğretmen modeli haline geliyor.

Diğer taraftan BEMO oyunu öğrenme sürecinin bir parçası değil bizzat kendisi olarak gördüğü için öğretmenlerini oyun arkadaşı olarak konumlandırıyor. BEMO’da oyun oynamayan bir yetişkine rastlamanız neredeyse imkansız. Yetişkinler arası olsun ya da olmasın oyun her etkinliğin merkezinde yer alıyor. Hatta yetişkinlerin meclis toplantılarında gündem olarak “oyun oynama” bile yer alabiliyor ve gündeme gelindiğin de meclis birlikte karar verilen bir oyunla devam ediyor.

Başka Bir Eğitim Mümkün

Bu okullar şimdiye kadar Bayraklı’nın 3 mahallesinde 380 çocukla eğitime başlamış durumda. İki mahallede ise okulların temeli çoktan atıldı ve bu okullarla beraber çocuk sayısı 600’e yükselecek. Üstelik bu okullardan birisi çocuk sayısı bakımından İzmir’in en büyük okulu unvanını taşıyor. Bayraklı’da her çocuğun nitelikli eğitime erişebilmesi için Don Kişot’lar yel değirmenlerine hücum etmeye devam ediyor. Zorunlu kitlesel eğitimin yetiştirmeye çalıştığı “makul vatandaş, iyi tüketici, itaatkâr asker” modelinin dışında özgür ve bağımsız bireyler var edebilmek için yeni bir eğitim anlayışının peşinden koşuluyor. BEMO’nun katılımcı yanı çocuğun hak temelli bir vatandaşlık algısı geliştirmesine, sosyal adalet anlayışı farklılıklara saygı duymasına, özgürlükçü tarafı ise çocuğun özgüvenine katkı sunuyor. Bu yeni ve büyük bir çaba ve sonucunun ne olacağını birlikte göreceğiz. Ancak bu çabanın sonucundan bağımsız İzmir Bayraklı Belediyesi’nde başka bir eğitime inanan ve sayıları her geçen gün artan bir eğitimci topluluğu olduğunu bildirmek isterim.

---

[1] Bknz. Kötülüğün Sıradanlığı, Hannah Arent