Umuyor ve inanıyorum ki Olimpiyat birinciliği de gelecek ve o gün yine hepsi ile gururlanacağız. Otobüslerde çığlık çığlığa paranoyak krizler geçiren, duraklarda ahlak polisliğine soyunan azınlıkların insanlık dışı yargıları Ebrar’ın boynundaki mücevhere bir boncuk daha olacak, sadece. Mayıslardan döndü umutlarımız. Bir çoğumuzun en azından. Ben ve benim gibilerde gözlemlediğim bir boşluk duygusu. Günü kurtarmak dışında hiçbir şeye kanalize olamamak.  Geleceğe dair bir hayalin olmayınca ötesi kaçınılmaz zaten. Çok da olumlu bir anlam yüklemiyorum ama. Anda kalıp hayatı kolaylaştırmak değil kastım. Neredeyse hissizlik. Okuyanların kayda değer bir yüzdesi ne demek istediğimi çok iyi anladı, eminim. Ama işte hayat arada yeşermek, çiçeklenmek istiyor. Düşüp kalmanı değil, bir zaman sonra yükselişler istiyor. Kalkıp kendi küçük dünyanızda çiçek bahçeleri yaratamıyorsanız da baharlar kaderinizin insafına kalıyor maalesef. Neyse ki canım kadınlar bunu kadere değil, çalışmaya, azimlerine bağlamıştı. Kendi dünyalarına bir zafer, bir başarı hikayesi daha eklediler. Milyonlara ise yeniden doya doya gülmeyi, sevinçten ağlamayı hatırlattılar. Voleybol Milli Takımımızdan bahsediyorum. Tesadüfen, tek maçlık bir hikâye değil bu. Senelerdir gözlerimizin önünde ilmek ilmek ördüler bu başarıyı. Milletler Liginden sonra CEV Avrupa Şampiyonluk Kupası da müzelerindeki yerini aldı. Meyve veren ağacın pek tabi taşlayanı da boldur bizde. Kadınsa zaten üreten, başaran, doğduğuna pişman bile ederler. Bir de düşünün üzerine LGBTI+ birey olduğunuzu. Ve inadına kimliğinizi açık yaşadığınızı, neyseniz o olup, öyle göründüğünüzü. Ebrar’dan bahsediyorum. Spordaki başarısının yanında tüm bu olanlar karşısında kaya gibi sağlam duruşunu da hayranlıkla izlediğim genç kadın. Adını vermemi istemeyeceğini düşündüğüm için anonim bahsedeceğim. Seneler önce Gümüşlük’te pırıl pırıl bir gençle tanışmıştım. Yaşı benden oldukça küçüktü. İnanılmaz eğlenceli ve çok zekiydi. Ülkenin önde gelen üniversitelerinden birinde derece yapmıştı. Üzerine dünyanın en iyi okullarından birinden kabul almıştı. Şu anda sosyal medyadan başarılarını takip ediyorum, doktorasını da bitirdi, ders vermeye başladı. Dahasının da geleceğini biliyorum üstelik.
Ebrar’a dair hislerim de aynısı. Onun gibi bir çocuğum, kardeşim, arkadaşım olsa inanılmaz gurur duyardım. Şu anda da duyuyorum. Üstelik ikiyüzlülükten uzak, dümdüz yaşıyor hayatını. Bence bu da ilave bir takdir sebebi.
Açık bir LGBTI+ bireydi. Hiç unutmuyorum annemi arayıp uzun uzun ondan bahsetmiştim. Böyle bir oğlum olsa ne kadar gururlanacağımı anlatmıştım. Annem de keşke herkes senin gibi düşünse demişti. Hâlâ anlamıyorum başka türlü düşünenleri, kusura bakmayın n’olur. Neden birinin hayata ne kattığına değil kiminle olmayı, sevişmeyi istediğine kafa yorulur anlamayı da reddediyorum ayrıca. Ebrar’a dair hislerim de aynısı. Onun gibi bir çocuğum, kardeşim, arkadaşım olsa inanılmaz gurur duyardım. Şu anda da duyuyorum. Üstelik ikiyüzlülükten uzak, dümdüz yaşıyor hayatını. Bence bu da ilave bir takdir sebebi. Yanlış anlaşılmasın yönelimini açık yaşamayan hiç kimseyi kınamam bu ülkede. İş hayatında belli bir seviyenin üzerindeki görevler için heteroseksüel evli birey olmanızın yazılı olmayan ama neredeyse kesin kural olduğunu bilen biri olarak etrafımda kimliğini gizli yaşayanları da hep anladım. Muhtemelen ben de bu yolu tercih ederdim. Kendi olmak özgürlüğünden mahrum bırakılmaktan daha öte insan hakkı ihlali demek az bile kalır. Ancak doğrudan ateşe atlamak daha da zor olmalı. Ebrar bu ülkede yönelimini gizlemeden yaşayan bir kadın olarak en yakıcı ateşlerin içine atmış oldu kendisini. Ülkemizde gençlere azimleri, disiplinleri, adanmışlıkları ve üzerine mütevazilikleri ile daha iyi örnek olan hiçbir spor takımı olmamasına rağmen bazı medya kuruluşları, bizzat yayıncı kanal dahil, yok saydı, röportaj bile yapmadı onunla. Biriyle daha yapmadı. Onun Ebrar’dan tek farkı sadece kimliğini bu kadar “açık” yaşamaması oysa. Bazıları Ebrar’a yüklenirken onu öne çıkararak bunca sinir bozukluğunun arasında kahkahalar atmamıza sebep olanlar da var. Hiçbirini birbirinden ayırmıyorum, muhteşem bir takım. Her birinin katkısı birbirinden kıymetli. Biri olmasa eminim diğeri bu kadar başarılı olamazdı. Ama bu yazıyı Ebrar Karakurt’a adıyorum. Ülkenin çoğunluğunun onunla gurur duyduğunu bir kere daha okusun, hissetsin diye. Umuyor ve inanıyorum ki Olimpiyat birinciliği de gelecek ve o gün yine hepsi ile gururlanacağız. Otobüslerde çığlık çığlığa paranoyak krizler geçiren, duraklarda ahlak polisliğine soyunan azınlıkların insanlık dışı yargıları Ebrar’ın boynundaki mücevhere bir boncuk daha olacak, sadece.