6 Şubat 2023 tarihinde 7.7 ve 7.6 şiddetlerinde gerçekleşen, on bir şehrimizi ve on dört milyon vatandaşımızı etkileyen depremin yıldönümünü yaşıyoruz. Depremde kaybettiğimiz binlerce can yitip giderken, onlardan geride kalan soruşturma ve dava dosyalarında yazılı isimleri oldu. Peki bu dosyaların akıbeti ne oldu? Sorumlular, katiller hesap verdi mi? Yoksa sadece haberlere çıkan birkaç müteahhit tutuklaması ile bu süreçte 99 depremi suçluları gibi unutulacak mı?

1999 Gölcük ve Düzce depremlerinde yaşanan hesapsızlık bu deprem için söz konusu dahi olmamalı. Bir kez daha vicdanlara bu yük yüklenmemeli. Denetimsiz, usule uygun olmayan binaların bütün sorumluları yargılanmalı, hiçbir husus gözden kaçırılmamalı. Sadece Kahramanmaraş’ta 628 derdest soruşturma dosyasının hiçbirinde tutuklu şüpheli bulunmamaktadır. Öz amcamı kaybettiğim, kuzenlerimin yaralı olarak çıkartıldığı binanın çökmesinde sorumluluğu olanlara karşı, vekaleten bizzat şikayetçisi olduğum Kahramanmaraş soruşturma dosyamda üzgünüm ki bunların içerisinde bulunuyor. Yani hem hukukçu hem taraf sıfatı ile isyan ediyorum! Çöken binaları yapan, bunların yapılmasına izin veren, bunlara göz yuman ve bunları denetlemeyenlerin yani katillerin ivedi olarak yargılanması, tutuklama dahil tedbirlerin uygulanması gerekiyor. Depremde hayatını kaybeden kişilerin vefat etme nedeni deprem değil çöken binalardır. Bu konuda sadece özel uzmanlık bilgisi olması gereken müteahhitler, yapı ruhsatı verenler, yapıyı denetleyenler ve bu yapılara iskan izni verenlerden bu neticeyi öngörmeleri beklenebilir mi sorusunun yanıtlanması gerekir. Bu sorunun muhatabı olan kişi ise ortalama bir müteahhit, ortalama bir imar müdürü, ortalama bir fen işleri müdürü, ortalama bir yapı denetim uzmanı ve ortalama bir diğer yetkilidir. Ülkemizde bırakınız bu özel bilgiye sahip kişileri, sokaktaki sıradan kişiler hatta bu konuda özel bir eğitimi olmayan bizim gibi hukukçular dahi bu bölgenin deprem bölgesi olduğunu ve burada Richter ölçeği ile 7 ve üzeri büyüklükte deprem beklendiğini bilmektedirler. Yani bu kişilerin, olası ifadelerinde söyleyecekleri, öngöremezdik veya öngörsek dahi yıkılırdı gibi olası savunmalarına da asla itibar edilmemelidir.Sorumlular ‘bilinçli taksirle öldürme’ suçundan ceza almalıdırlar. Peki neden hala bu sorumlular bilinmesine rağmen cezalandırmalar olmadı ve dosyalar ilerlemiyor, ayan beyan ortada olan şüpheliler ifade dahi vermiyor? Bu binaların evrakında imzası olan bürokrat ve siyasiler cezalandırmak bir yana çoğu görevine devam ediyor! Her bir bina için inşaat başlamasından, yapı kullanım izni alınana kadar olan süreçte, onlarca imza sahibi olmasına rağmen bu kişiler adeta korunuyor. Yani öyle göstermelik birkaç müteahhit, yapı denetim firması yetkilisi yargılamakla olacak bir yargılamadan bahsetmiyoruz. Yakınını kaybedenler, yaralananlar sorumluların ceza aldığını görmek istiyor. Bu hem hukuki bir hak hem de bir daha böylesine bir felakete yol açılmaması ve hukuka güven adına zorunluluktur. Hem davası açılan dosyalar hem soruşturma dosyaları uzun süren yargılamalara kurban edilmeden, ivedi şekilde ve gerçek sorumluları cezalandıracak şekilde sonuçlandırılmalıdır. Adalet Bakanlığı özel olarak gereken takibi yapmalı, siyasi partiler başta olmak üzere bütün ilgilileri de denetçisi olmalıdır. Bu vesile ile başta ailem olmak üzere yakınlarını kaybeden herkese başsağlığı diliyorum.
Editör: Av.Özgecan Sırma