Madonna’nın Kabala’dan, Hz. Mevlana’ya kadar spiritüel ilgisiyle entelektüel ve ruhani derinlikleri, mizansenler ve hatta ekranlardaki videolarla hayatı ve anlamını sorgularken günahı ve aşkı kutlayışı da tüm koreografilere, kostümlere ve hatta sahneyi gerçek anlamda ateşe veren tavrına yansıyordu

Madonna’nın 40 yıllık kariyerini kutladığımız, adı üstünde “Celebration Tour” konserinin nasıl bir rüya olduğunu anlatmaya başlamadan önce 40 yıldır kimsenin aşamadığı “Tüm Zamanların En Çok Satan Kadın Şarkıcısı” ya da 2023 itibarıyla yine güncellenen “Billboard Hot 100 Tüm Zamanların En Başarılı Kadın Solo Sanatçısı” gibi rekorlarına mı değinmeli yoksa kendini ifade etme özgürlüğü konusundaki cesur duruşuna, erkek egemen toplumun ve aşırı milliyetçi , ırkçı ya da dinci gerici muhafazakar kafaların beklediği rollere kafa tutan politik tavrına, kadın cinselliğini kutlayan feminist manifestosuna ve şimdi de yaşa uygunluk konusundaki ahlakçı, ilkel değerlerin ve yaş ayrımcılığının inadına canının istediği gibi sapasağlam sahnede oluşuna mı girmeli? Hepsi birden müzik endüstrisinin, izlerken hayran bırakan sahne performanslarıyla tartışmasız dev “Pop Kraliçesi” Madonna’nın 40 yıllık aşk hikayesi…

Kutlama

Celebration turnesinin Berlin ayağının ilk gecesine Münih’ten hızlı trenle adeta sevgiliye kavuşmak için sabırsızlanan hatta çocuk kalmış bir tutkuyla gittiğimi itiraf ediyorum. Ne var ki Berlin şehri de bu tutkuya hazırlanmış gibiydi. Flört uygulamaları Berlin’e Madonna için geldiğini profillerine yazan her yaştan hayranıyla doluydu. Christmas ışıltılarıyla çevrelenmiş Mercedes Benz Arena konser alanının tüm çevresi adeta ışığın kaynağına giden coşkulu, sevinçli bir kalabalıkla şenlenmişti. Alex isimli restoranda akşam yemeği keyfi yaparken mekan ardı ardına Madonna çalıyordu; çünkü restoran hayranlarıyla dolup taşmıştı. Her yaştan hayranlarına rağmen özellikle büyük çoğunluğun benim gibi çocukluğundan beri onu sevenler olduğu hallerinden ve yaşlarından anlaşılıyordu. Ne güzel ki Madonna’nın enerjisi 40’larındaki hayranlarında da sanki hepsi izinden gitmişçesine hissediliyordu.

Konser sırasında yeni nesil LGBTQ+ hayranlarından kimileri 80’ler Madonna’sı, kimileri 90’lar Madonna’sı olmuştu. Hafif kilolu, başına belli ki kendi tasarımı olan Madonna’nın “Girlie Show” turnesinde taktığı avize benzeri tacı giyen mi istersiniz, 80’lerdeki gibi takmış takıştırmış punk Madonna’lar mı istersiniz? Adeta Madonna’nın seyircisi de sahneye hazır gibiydi.

Bir direnişçi

Madonna sahneye çıkmadan önce sahnede asılı duran ve Madonna’nın adeta “ters köşe bir rahibe” gibi bedeni üzerinde biçimsel olarak çarpıtılarak oynanmış bana göre modern sanat görseli, hem muhafazakar değerlere hem de ismine gönderme ve yıllardır toplumun beklediklerine alaycı bakışıyla asılı duruyordu. Bir direnişçi Madonna. Hepimiz de kutlamaya hazırdık. Tavrını, şarkılarını, 40 yıldır yenilikçi, kafa tutan duruşunu ve şarkılarındaki “eğlendirirken kendi olma cesareti de veren” her anısını…

Anıları seyircisiyle birlikte kucaklıyor

Madonna konsere çıkmadan önce eğlenceli bir Drag Queen adeta bir kabare havasında ve onun meşhur 1990 MTV Ödülleri gecesi giydiği 18. yy. Marie Antoniette kostümüyle seyircinin arasına dalıp, bizim Huysuz Virjin kıvamında hem Madonna hakkında hem hayranları hakkında espriler yaparak atmosferin coşkusunu azdırdı. Saat 22.14’ü gösterirken Madonna başında pırıltılı tacıyla “Nothing Really Matters” şarkısının kaybettiğimiz Peter Rauhofer imzalı nefis kulüp remiksi ile sahneye çıktığında daha başından hepimizi kutlama havasına soktu. “Frozen” klibindeki gibi ruhani bir hava veren o meşhur siyah kostümüne benzer kostümü, ışıklar ve güçlü baslarla henüz ilk şarkıda tüm arena dans etmeye ve şarkı söylemeye başladı. Kariyerinin ilk şarkısı “Everybody” ile yarattığı disko punk havası, ışık ve dekorlarla New York şehri de sahnedeydi. En sevdiğim punk şarkısı “Burning Up” için eline gitarını aldığında enerjisi öyle yüksekti ki…Tüm zamanların en iyi dans şarkılarından “Into the Groove” ile 80’ler nostaljisi ve retrodisko devam ederken Madonna’nın kariyerinin ilk yıllarındaki haliyle sahneye çıkan karakterin yanına yaklaşarak tiyatral bir performansla geçmişini konuşmaya başlaması çok hoştu. Adeta kendini yer yer esprilerle eleştirerek ama nihayetinde geçmişine sarılarak kutluyordu. Madonna konser boyunca bir dokümanter gibi hem hikayelerini ve anılarını paylaştı hem de kimi şarkılarda şarkıların kliplerini ya da dönemlerini sürekli değişen dekorlar, mizansenler ve ekranlardaki görsellerle yeniden yarattı. Berlin seyircisine de kafanız iyi mi? diye takılan Madonna, kimler sarhoş, kimlerin kafası iyi, derken bir yandan da şişesinden birkaç yudum alıyordu.

Pop opera

Konserde dansçılar, kafesler, Madonna’nın farklı imajlarını canlandıranlar, piyano ya da alevlerden tutun da lazer ışıklarına ve led ışıklı boks ringlerinden, disko toplarına, “Bed Time Stories” şarkısında görselleri yapay zeka ile kurgulanmış mobil dekorlara kadar ışık hızıyla değişen dinamik atmosfer sanki bir konser değil mükemmel bir pop opera sahnesi sunuyordu. Madonna’nın modern dans eğitimi ve geçmişiyle sahnede özellikle modern dans koreografilerinde yaratılan hikaye anlatıcılığı bir dans tiyatrosu havası da veriyordu. Bu anlamda onu sadece bir pop yıldızı olarak görmek olsa olsa cehalettendir. Şarkıların hangi birini anlatsam ki… Mesela turnelerinde hep büyüleyen efsanevi “Like A Prayer” şarkısını yine bir ayine çevirdi. Dansçılar flamenkocu kardeşler Los Vivancos gibi yarı çıplak ve yarasa gibi asılı dururken, bana göre inançların üstünde bir müzik ayini yaşanıyordu. Madonna’nın Kabala’dan, Hz. Mevlana’ya kadar spiritüel ilgisiyle entelektüel ve ruhani derinlikleri, mizansenler ve hatta ekranlardaki videolarla hayatı ve anlamını sorgularken günahı ve aşkı kutlayışı da tüm koreografilere, kostümlere ve hatta sahneyi gerçek anlamda ateşe veren tavrına yansıyordu. Misal “Ray Of Light” şarkısında şu an için en ünlü DJ performanslarında bile az rastlanır fütürist bir kulüp havası yaratırken, “Holiday” ile diskoya, “Rain “ile duygulara götürüyordu.

Yıllar, anılar, duygular

Konserde yıllar, anılar ve duygular kelimenin tam anlamıyla yağdı, mesela tıpkı kendi gibi Vatikan’a kafa tutan ve kırılganlıkları yüzünden endüstrinin acımasızca ve kolayca harcadığı Sinead O’Connor fotoğrafı dev gibi sahnede belirirken “No Fear” yazılarıyla korkusuzluğu ve duruş sahibi herkesi kutluyordu. “Live To Tell” şarkısının müthiş duygusal yorumunda ise en yakın arkadaşları, dansçıları ve ahbaplık ettiği sanatçılar ve Freddie Mercury de dahil olmak üzere ışığı AIDS’le sönen yıldızlara sahnede dev bir anma töreni düzenliyordu. Yıllarca Pop Kralı olarak Michael Jackson ve Pop Kraliçesi olarak Madonna belledik pop kültüründe, değişmedi de…Madonna’nın ilk büyük şarkısı “Like A Virgin” Michael Jackson hiti “Billie Jean” alıntısı yapmıştı girişinde. Şimdi sahnede perde arkasında gölge olarak bir Michael ve o meşhur gelinlikli haliyle Madonna canlandırması yapan iki dansçı ile 80’ler olduk bir anda. “Billie Jean” ve “Like A Virgin” karması çok duygu doluydu.

Bir anne

“Papa Don’t Preach” şarkısının yaylılarının duygusallığında ise yıllar önce “Blond Ambition” turnesinde mastürbasyon yaptığı yatak mizanseninde o yılların Madonna’sını canlandıran bir karakter Madonna’ya arkadan sarılarak o hareketleri yeniden modern bir yorumla yaptırıyordu ama Madonna bu kez gençliğinin anılarından güç alan olgun bir kadın olarak yataktaydı… Yıllar acımasız…Madonna bunun da farkında ama sadece topluma, müziğe ve gösteri dünyasına kattıkları değil; yetiştirdiği güzel çocuklarla da zenginleştirdi yaşam enerjisini. Şimdi Malawi’den evlat edindiği Mercy James kocaman bir genç kız olarak kuyruklu piyanosunda klasik müzikle bir giriş yapıp annesinin “Bad Girl” şarkısına eşlik ederken annesi, Marilyn Monroe zarifliğinde nazikçe piyanonun üzerine uzanıyordu. Ne mutlu ki o çocuklara bir dünya verdi. Diğer kızı Esther da mizansen olarak yaratılan drag balo sahnesinde dansıyla yarışıyordu. Erken yaşta kaybettiği annesinin yarasını hep taşıyan Madonna, eşcinseller, kadınlar, siyahlar ve ayrımcılığa uğrayan herkes için çok güzel bir anne de oldu. Sanki 80’lerde “Vogue” dansının çıktığı balolarda haykırırcasına, “Çok yaşasın Mother Madonna”.

Editör: Cenk Erdem