İmamoğlu: Yeşil alanı ranta betona değil, insanların kullanımına açmaya devam edeceğiz İmamoğlu: Yeşil alanı ranta betona değil, insanların kullanımına açmaya devam edeceğiz
Gezi direnişinin 11’inci yıl eşi Tayfun Kahramanziyaret eden Meriç Demir Kahraman, ''Tayfun’un evde değil de burada olması için bir tane somut delil, gerekçe bize sunulmadı. 25 aydır bu zulmü yaşıyoruz Vera’yla beraber” dedi. Gezi Parkı davası kapsamında tutukluluk hali devam eden şehir plancısı Tayfun Kahraman’ı eşi Meriç Demir Kahraman ve kızı Vera Kahraman, Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi’nde ziyaret etti. Ziyareti sonrasında ANKA'ya konuşan Kahraman, şunları söyledi:
  • Gezi Parkı’nın park olarak kalmasını isteyen 10 milyon kişi, aslında bütün farklılıklarını, kimliklerini bir tarafa bırakıp bu ülkede bir doğru etrafında birleşebildiğini gösterdi bize. Bunun çok kıymetli olduğunu ve Türkiye tarihinde de yerinin çok büyük olduğunu düşünüyorum. Farklılıklarımızdan bağımsız olarak bir doğru etrafında birleşebilmemiz bizim için en önemli şey. Şu anda yaşadığımız bu adaletsizlik çevresinde de aynı şeyi görüyoruz aslında. Tam 25 aydır her gün buraya geliyoruz ve her kesimden insan, aynı şekilde bize destek oluyor; bu adaletsizliği, bu hukuksuzluğu beraber aşmamız için bize destek ve dayanışma gösteriyor, mücadelemize katkı katıyor. Bu da aslında farklılıklarımızdan bağımsız olarak bir doğru etrafında birleşebildiğimizde ne kadar güzel olduğumuzu gösteriyor.
  • Tabii bu haftaki görüşmenin en özel anlamı bizim için Gezi’nin yıl dönümü. Onun mesajlarını yayınladık. Bugün yine Makine Mühendisleri Odası’ndaki toplantıya da mesajını yolladı Tayfun. Gezi Parkı’nın park olarak kaldığı gerçeği bizim için en mühim olan şey çünkü zaten bizim tek talebimiz vardı, Gezi Parkı’nın park olarak kalması ama bir başka şey de Vera’nın yarın okuldan mezuniyeti var. Bugün Vera, mezuniyet gösterisini aslında babasına Silivri’de yaptı. Tayfun’un morali, umudu yerinde. Uzun zamandır adaleti bekliyoruz. Anayasa Mahkemesi’nde bizim başvurumuz ekim ayından beri. En kısa zamanda adaletin yerine gelmesini bekliyoruz. Biz 25 aydır her cuma günü buraya geliyoruz ve bu 110’uncu gelişimiz.
'Adaletle ilgili mücadele etmek istemiyoruz artık'
  • 75 kapalı, 35 açık görüş yaptık ve her seferinde Vera da benimle beraber geldi. Çünkü bir baba ve kızın bu kadar adaletsiz ve hukuksuz bir şekilde haftada bir gün, bir saat, ki bugün yine kapalı görüşümüzdü, kapalı cam ardından telefonla görüşmesi kadar bu ülkede başka acı, bir sürü acı var ama bunun da çok büyük bir acı olduğunu düşünüyorum. Bizim en büyük temennimiz, adaletle ilgili olarak mücadele etmek istemiyoruz artık. Adalet bu ülkede bir insan hakkı olarak, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hakkı olarak hepimizin sahip olması gereken şey. Biz yıllardır adalet mücadelesi veriyoruz. 25 aydır aynı şeyi soruyoruz. Tayfun’un evde değil de burada olması için bir tane somut delil, gerekçe bize sunulmadı. 25 aydır bu zulmü yaşıyoruz Vera’yla beraber.
'Umarım biz bu zulmü çeken son aile oluruz'
  • Buradan bütün Türkiye’ye, bütün hükümete, Adalet Bakanı’na, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a tekrar sesleniyorum. Biz Tayfun’un masumiyetini belgeledik ama Tayfun’un neden burada olduğuna dair, neden 18 yıl daha burada olmasına gerektiğine dair en ufak bir şey, hukuki olduğu söylenen belgelerin hiçbirinde bize gösterilmedi, sunulmadı. En ufak bir gerekçe, bir somut delil gösterilmedi. Bu hukuksuzluğun artık bitmesini istiyoruz. Bu sadece bizimle ilgili değil. Aynı zamanda ülkemiz için de çok büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Çünkü ülkede hukuk, adalet işlediği andan itibaren işte o sürekli normalleşme denen şey gerçekleşecek.
  • Yani Tayfun eve geldiği için normalleşmeyeceğiz. Normalleşme gerçekleştiğinde Tayfun gelecek. Çünkü normalde baktığınız zaman Tayfun’un burada tutulması için en ufak bir neden yok. Vera bu zulmü çeken ülkedeki ilk ve tek çocuk değil. Umarım sonuncu olur. Umarım biz bu zulmü çeken son aile oluruz ve adalet, bu ülkedeki herkesin mücadelesini etmeden eriştiği, büyük, hepimizi koruyan bir şemsiye olarak var olur.
Editör: Oğuz Bakır