Türkiye toplumunda çok ciddi bir sosyal çürüme sorunu var. İnsanların verdikleri sözleri tutmadığı, kuralların çok kolay bir şekilde ihlal edildiği, rasyonel iletişim kanallarının önemli ölçüde kapandığı ve kamusal alanın tüketim toplumundaki teşhirciliğe teslim olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ayrıca kriminal hayata yönelik de bir özlem var. Her gün bir suç örgütü çökertiliyor. Her hafta yeni bir skandal patlıyor. Yapmaz dediğiniz insanlar garip, tuhaf ve kınanası şeyler yapmakta.
Peki, nasıl bu hale geldik? Ekonomik kriz ve siyasal kutuplaşma sosyal çürümenin başlıca yapısal nedenleri olarak ön plana çıkıyor. Küreselleşmenin parlak günleri geride kaldı. Gelir ve servet eşitsizliği, güvencesiz yaşam ve çalışma koşulları ile sermaye birikim sürecindeki radikal dalgalanmalar son çeyrek asra damgasını vurdu. Pandemi, arından Ukrayna-Rusya savaşıyla ortaya çıkan yeni jeokültür ekonomiler üzerindeki yükü daha da arttırdı. Tatsız, iddiasız ve belirsiz bir dünyada yaşıyoruz. Ayrıca Türkiye’nin başkanlık sistemiyle girdiği yeni yönetim modelinin ekonomik kırılganlığı daha da arttırdığı söylenebilir. Yani zaten dünyada işler iyi gitmiyor. Türkiye’nin ise bu fırtınalı havaya kötü bir gemiyle yakalandığı ve dalgaların bizi pek çok ülkeye göre daha kötü etkilediği açıkça ortada.
Ekonomik kriz toplumsal anomiyi arttırıyor. İnsanlar normalde yapmayacakları şeylerin öznesi haline gelebiliyor. Bitcoin’de tüm birikimlerini batıran emekliler, TikTok’ta kendini teşhir eden erkek ve kadınlar, ellerinde para çantalarıyla banka banka gezip yasa dışı olup olmadığına bakmaksızın daha fazla gelirin peşinde koşan sporcular. Her şey kaçınılmaz bir şekilde irtifa kaybediyor bu düzende. Her sınıf, zümre ve birey kendi ölçütlerinde bu çürümüşlüğe katkı yapıyor.
Siyasal çatışmalardaki yoğunluk, yani kutuplaşma düzeyi çürümeyi derinden etkilemekte. Farklı kamplara bölünen kişiler söyledikleri yalanları, çiğnedikleri kuralları, görmezden geldikleri kültür ve geleneği siyaset adına meşrulaştırabiliyor. Yani yaptığı şeyin yanlış olduğunu bilen, ama karşı tarafa koz vermemek için yine de yoluna devam eden insanlar var. Dahil olduğun kesimlerin hatalarını görmezden gelmek, karşı kampı kıyasıya eleştirip çuvaldızı kendimize batırmamak siyaset yoluyla ahlaki kirlenmenin diğer belli başlı örnekleri.
Sonuçta kaybettiğimiz şeyler çok fazla ve dönüşmekte olduğumuz kimlik çok üzücü. Toplumsal kurumlar aşınıyor. Kitleler amorf yığınlara benziyor. Ayrıca tercihlerimizin hesabını topluma vermediğimiz için narsizm yavaş yavaş normal olanın yerine geçmekte.