Bütünsel bir anlayışla sistemsel bir çözümün her türlü siyasi etkiden bağımsız olarak,  çağın ve sosyal güvenlik ilkelerine uygun olarak yaratılması gerektiği kaçınılmazdır. Yoksa çok geç kalınacak ve telafisi çok da mümkün olmayan, külfeti ağır sonuçlar ile karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Sosyal Güvenlik Hakkı" başlıklı 60' ıncı maddesinde herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, devletin bu güvenliği sağlayacak önlemleri alacağı ve teşkilatını kuracağı öngörülmüştür. Bu kural, insanların yarınlarını güvence altına almak düşüncesiyle gelirleri ne olursa olsun, çalışma hayatı boyunca ve sonrasında karşılaşabilecekleri yaşlılık, malûllük, hastalık, iş kazası ve meslek hastalıkları gibi sosyal riskler karşısında asgari ve insanca yaşam düzeyi sağlamayı amaçlamaktadır.

Sosyal güvenlik sisteminin tüm toplumu kapsayacak şekilde sürdürülebilir olarak tesis edilebilmesi için aktüeryal dengeler önem arz etmektedir. Bu dengelerin en temel göstergelerinden biri de aktif/pasif oranıdır. Yani; sosyal güvenlik sistemine katkı sağlayan, çalışan aktif olarak nitelendirebileceğimiz sigortalıların, emekli, malûl ya da ölen sigortalıların hak sahipleri ile sürekli iş göremezlik geliri alanlara, pasif sigortalılara oranıdır. Teorik olarak olması istenen aktif/pasif oranı 4' tür. 4 aktif çalışan sigortalının 1 emekliyi finanse etmesi beklenir.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından açıklanan istatistiklerde aktif/pasif oranının 2023 yılı ilk 9 ayında 1,8-1,9 seviyelerinde olduğu ifade ediliyor. 2022 yılında 2,01 olan bu oran 2023 yılına gelindiğinde 2'nin altına düşmüş seviyededir. ( 2023 Mayıs ayı itibarıyla 1,79 'a kadar gerilemiştir.)

SGK İstatistikleri ne anlatıyor?

SGK'nin temel geliri sigorta prim gelirleridir. Bu gelirler dışında en önemli kaynağı devlet katkısı ve bütçe transferleridir. 2023 yılı ilk 9 ayında bütçe transferi bir önceki yıla göre yüzde 54,8 artarak 301 milyar liraya ulaşmıştır. 2023 yılında sosyal güvenlik sisteminin devlet hazinesine yükünün 400 milyar lirayı aşabileceği öngörülüyor.

Türk Sosyal Güvenlik Sistemi dağıtım finansman modeline (pay as you go) göre işlemektedir. Yani; aktif sigortalılar ve işverenlerden alınan primler ile oluşturulan gelirle emekliler ile hak sahiplerine ödeme yapılmaktadır. Ancak 2023 ilk 9 ayında prim gelirleri devlet katkıları ile 700 milyar lira olan SGK nin toplam gideri ise 737,9 milyar liraya ulaşmıştır. Başka bir ifadeyle sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengeleri uyarı vermektedir. Sistem sürdürülebilirliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Türkiye'nin bulunduğu coğrafyaya, bölgesel siyasi gelişmelere, dış politika tercihlerine bağlı olarak göç politikası ve demografik yapısında son yıllarda ciddi değişiklikler olmuştur. Tüm bu gelişmelerin sosyal güvenlik sistemi açısından aktüeryal denge sorunları yaratması kaçınılmazdır. Ayrıca sosyal güvenlik ilkeleri ile bağdaşmayan sürekli teşvik ve desteklerle devlet hazinesine yük oluşturacak popülist kararlar da sistemin sürdürebilirliğine zarar vermektedir.

EYT düzenlemesi gibi yıllar sonrasını etkileyecek kararların siyasi saiklerle hızlıca alınması, kayıt dışı istihdamla mücadelenin etkinliğinin azalması da istatistiklere olumsuz etki yaratmaktadır. Aktif/Pasif oranının 2023 ilk 9 ayında 1,79 ' lara kadar düştüğü değerlendirildiğinde, SGK bütçe açıkları açısından artarak artan bir grafikle karşılaşacağımız açıktır. Sosyal güvenlik sistemi,  devlet hazinesinden sürekli desteğe muhtaç bir yapıya dönüşerek etkinliğini yitirme tehlikesi ile karşılaşacaktır. Bütünsel bir anlayışla sistemsel bir çözümün her türlü siyasi etkiden bağımsız olarak,  çağın ve sosyal güvenlik ilkelerine uygun olarak yaratılması gerektiği kaçınılmazdır. Yoksa çok geç kalınacak ve telafisi çok da mümkün olmayan, külfeti ağır sonuçlar ile karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.