ALTAN SANCAR

Özgür Özel, CHP’nin kasım ayındaki ‘değişim’ kurultayına genel başkan adayı olarak giderken dezavantajlı konumdaydı. Partinin mevcut genel başkanını, kurultayda değiştirmek Türkiye’nin siyasi kodlarında çok da görülmeyen bir olaydı. CHP’nin tarihi buna izin verirken, Özel hitabeti ve ikna yeteneği ile bu yolda başarı elde etti. Elbette Özel’in bu başarısında toplumun gözünde değişimin fitilini ateşleyen Ekrem İmamoğlu’nun varlığı, örgütlerde ağırlığı olan önemli isimlerin verdiği destek büyük rol oynadı.

İlk sınav aday belirleme süreci

Özel, koltuğuna oturur oturmaz kucağında yerel seçim süreci ve aday belirleme kavgasını buldu. CHP’deki aday belirleme çekişmesi, Türkiye’de başka hiçbir partide görülmeyecek kadar derin yaşanırdı ve yine aynısı oldu. Bu biraz da müzmin ana muhalefet olan CHP’nin ‘az olsun, bizim olsun’ hastalığından kaynaklanıyordu. Eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın olanların ‘tasfiye edildiği’ söylemiyle başlayan çekişme, değişimde rolü olduğunu düşünenlerin beklentilerinin yeterince karşılanmaması veya yeni yönetimde görevi olmasa da partide ağırlığı olanların süreci çok etkilediği iddiaları gerilimi daha da büyüttü. CHP, bu süreci eksiklikler yaşansa da bir biçimde atlatmayı başardı. Burada zaman zaman krizler yaşansa da seçim sürecinde sahada birden fazla aktör olması, bir ismin kapatamadığı kusuru bir diğer ismin kapattığı dönemdi.

Burcu Köksal’ın DEM Parti söylemini Özgür Özel kapatmak şöyle dursun, açıklaması ile büyütürken; İmamoğlu net ve keskin söylemi ile kurtarmayı başardı. Ancak yerel seçimler, genel anlamda Özel’in başarıyla verdiği bir sınav olmakla beraber iyi bir iletişim süreci oldu. Nihayetinde büyük bir başarı elde edildi, ancak sonrasında yaşananlar bu başarının yönetilmesi ve iletişiminin güçlendirilmesi namına hazırlık olmadığını ortaya çıkardı.

Seçimlerden birinci çıkan CHP genel merkezi, iletişim anlamında ciddi eksiklikler yaşadığını duvarlara çarpa çarpa öğrenme yoluna girdi.

Siyasal iletişimi doğru kurgulamak

AK Parti’nin ikinci parti konumuna düşmesi, CHP’nin cazibe merkezi haline gelmesi ile birlikte kamuoyunun tüm dikkati 2028’e döndü. CHP’nin olası iki adayı üzerinden başlayan tartışma süreci, Özel’i de kapsayacak biçimde büyüdü. Çok sık olduğu gibi konuyu kapatma becerisi göstermek isterken büyütme becerisi gösteren bazı CHP’liler, dışarıdan gelen ‘adaylık tartışması’ basıncını parti içine de çekmeyi başardı. Özel gecikmeli de olsa yerinde birkaç müdahale ile tartışmaları kapatsa da hasar alınmıştı. Kendisi istese de istemese de artık olası adaylar arasına girmişti. Üstelik mevcut durum bunun doğru olmayacağını gösterse de bu süreçten kırgınlıklar ile çıkılmıştı. İşin özü, CHP bu sürecin siyasal iletişimini doğru kurgulayamamıştı.

Normalleşme’ süreci

Adaylık tartışması süreci seçim birinciliği arasında kaynasa da yara vermiş, ancak atlatılmıştı. Birinciliğin ardından toplumun başta ekonomi alanındaki beklentilerini doğru okuyan CHP, tüm gücüyle bu alana yönelmiş ve AK Parti’yi köşeye sıkıştırmayı hedeflemişti. Bu konuda başarılı olmaya doğru ilerlerken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan gelen hamle ile dengeler değişti. Seçimlerden ikinci çıkan ve birçok kentte yenilgiyi alan AK Parti’nin genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özel ile görüşebileceğini dile getirdi. O günden itibaren Erdoğan’ın ‘yumuşama’, Özel’in de ‘normalleşme’ dediği süreç başladı. Kamuoyunun bir bölümü burada adaleti, ekonomiyi ve kendilerine dair sorunlarının konuşulacağını düşünüyordu. Nihayetinde Özel artık güçlü bir isim ve birinci partinin genel başkanıydı. Özel aslında görüşmelerde bekleneni yapmış ve sorunları ortaya koymuştu. Bu sorulara bazı cevaplar da almıştı. Erdoğan’ın ne söylediği ise bir muamma halindeydi, bilinen tek şeyse Osman Kavala için ‘Siz onun ne yaptığını bilmiyorsunuz’ olmuştu. Sorun da burada başlamış ve yine iletişim problemleri baş göstermişti.

Erdoğan’la görüşme yeterince anlatılamadı

Herkes Özel ile Erdoğan arasındaki görüşmenin içeriğini merak ederken, birçok isim bu görüşmelerin doğru anlatılamaması halinde sonucun CHP aleyhine olacağını dile getiriyordu. Ancak ne Özel ne de partisinden birçok yetkili ağız, Erdoğan ile görüşmelerden ne beklendiğini, amaçlandığını ve nihayetinde varılacak hedefi yeteri kadar izah edememişti. Oysa partisinin içinden -ki yalnızca Kılıçdaroğlu ve yakınlarından değil- çok sayıda açık ya da kapalı itiraz gelmeye devam ediyordu. İki görüşme yapılmış, çok söz söylenmiş; ancak topluma bu yeterince ve doğru aktarılamamıştı. Doğru iletişim ile sürecin kontrolünü sağlayamayan CHP yönetimi, kendi ellerinde tuttukları kontrolü kaybetmiş ve üstünlüğü kısmen AK Parti’ye kaptırmıştı.

CHP ‘geçim ve seçim’e yöneldi

Durumun farkına varıldığında, yeniden kontrolü ele almayı hedefleyen CHP ‘geçim ve seçim’ denklemini daha yüksek tonda dile getirmeye başladı. İletişim eksikliğinin getirdiği alan kaybını ve gündem belirleme gücünü telafi etmek amacıyla girilen yol dengeyi yeniden sağlamaya başlamıştı. Ardı ardına gelen mitingler, ekonomi yönetiminin toplumu ezen ve canından bezdiren uygulamaları derken ibre yeniden CHP’ye dönmeye hazırdı. Tam da bu aşamada Mehmet Şimşek’in açıklamaları ve TÜİK’in sepetinden çıkanlar CHP için güçlü bir iletişim alanı açıyordu. Geriye yalnızca bunu değerlendirmek ve çok daha güçlü bir muhalefet kurmak kalıyordu. Erdoğan görüşmeleri ve adaylık tartışmalarının verdiği hasarı kapatma için futbol tabiriyle top ayağa gelmişti.

Işık eylemleri

Peki CHP ne yaptı? Önünü ve arkasını düşünmeden, iletişimini örgütlemeden ve sonucunu öngörmeden 90’lı yıllardan karanlığa direnç için hatırladığımız ışık söndürme eylemini duyurdu. Bunu eylemin başlayacağı gün, eylemin başlamasına 8 saat kala bizzat Özel duyurdu. Duyurulan saat 21:00 iken, mevsimlerden yaz ve aylardan temmuz olduğu unutulmuştu. Çok yakında adliye koridorlarındaki icra dosyalarından, hastane koridorlarına uzanma ihtimali olan ekonomik krize karşı seçilebilecek en pasif eylemin seçilmesi bir yana; bu eylemin sağlıklı bir iletişimi bile yapılamamıştı. Özel’in konuşması ile duyurulan eylem için aynı günün akşamına randevu verilmiş, partinin genel merkezinin hesabı çağrı X paylaşımı eylemin başlayacağı saat olan 21:00’de yapılmıştı.

CHP’liler eylemden haberdar olmadıkları gibi eyleme anlam verememişlerdi. Bu CHP’lilere partinin MYK’sı ve milletvekilleri de dahildi. En kötüsü ise Özel, partisinin milletvekillerini ve Ankara il başkanını yanına alarak bir anahtarın önünde durmuş, alkışlar eşliğinde ışıkları açıp kapatmaya başlamıştı. Ortaya çıkan mistik görüntü ise CHP için problemin en somut hali olmuştu.

Eylemler kendini göstermek için çaba harcayanların, buldukları yöntemdir. Eylemdeki amaç, eylemin kendisini değil, eylemin hedefini topluma anlatmaktır. Oysa iletişimi güçlü yapılamayan eylem, amacından önce kendisini göstermeye çalışır oldu. Basın eylemin amacını bir köşeye bırakarak önce eylemi aramaya başladı. Eylemin kendisi amacın önüne geçti ve CHP yeniden tartışma konusu haline geldi.

Özel yönetimindeki CHP, kadrosundaki lider profili güçlü yıldızların katkısı ile yerel seçimlerden büyük bir güçle çıktı. Sosyal demokrat belediyecilik örnekleri toplumun farklı kesimlerine ulaşmaya devam ederken, CHP’nin genel merkezi iletişim problemleri ve strateji eksikliği nedeniyle patinaj çekmeye başlamış gibi görünüyor. Özel, problemi ne derece görüyor bilinmez, ancak kurultaylar, erken seçim tartışmaları ve adaylık tartışmaları ufukta dururken 28 Mayıs seçimlerinde batmaya başlayan ve 31 Mart’ta yeniden suyun yüzeyine çıkan geminin bu defa bir buzdağına çarpması işten bile değil.

CHP’nin neye ihtiyacı var?

CHP’nin ihtiyacı olan; medya ve medya mensupları ile daha doğrudan bir ilişki biçimi kurgulamak. Sosyal medyayı bir eylem alanı olmaktan çıkararak, söylem alanı yapmaktır. Parti içi iletişim süreçlerini güçlendirmek ve tüzük kurultayında bilgilendirme ve dahil edilmeyi bir zorunluluk haline getirmektir. Atılan adımların stratejisini kurmak, bu stratejiyi topluma doğru aktarmak ve bunun iletişim sürecini örgütlemektir. Kısacası CHP’nin kendisini anlatması için önce anlaması ve anlatma becerisini kazanması gerektirmektedir.

Editör: Haber Merkezi