Politika

HDP'li Bilgen: Sayıştay raporları idari soruşturma gerektirmiyorsa Sayıştay'a ne gerek var?

Abone Ol
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Sayıştay raporlarında borç batığında olduğunu belirtilen kayyum atanan Van, Ağrı, Siirt, Dersim, Şırnak, Hakkari, Mardin ve Diyarbakır belediyeleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Bilgen, "Türkiye’nin kendisine sorması gerekiyor. Sayıştay Raporları hiçbir idari soruşturma gerektirmiyorsa, Meclis’in Sayıştay Raporları’ndan hareketle etkin bir araştırma yapması ihtiyacı duyulmayacaksa Sayıştay’a ne gerek var?" diye sordu. 15 Temmuz açıklamaları nedeniyle Saadet Partisi Milletvekili Cihangir İslam'a soruşturma açılmasını "tahammülsüzlüğün göstergesi" olarak niteyen Bilgen, "Sözünüze güvenebiliyorsanız, söyleyecek yüzünüz varsa çıkıp söylersiniz" dedi. Kayyum atanan Van, Ağrı, Siirt, Dersim, Şırnak, Hakkari, Mardin ve Diyarbakır’ın il belediyelerinin 2017 mali tabloları Sayıştay tarafından incelendi. Denetçiler tarafından hazırlanan raporlara göre, belediyelerin yaptığı milyonlarca liralık harcamalar bilançoya yansıtılmadı, akıbeti ise bilinmiyor. Ayrıca kredi borçlarının faizleriyle beraber yüz milyonlarca lirayı geçtiği belirtilmişti. HDP Grup Başkanvekili Bilgen, eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile HDP'li milletvekillerinin tutukluğunun üzerinden 2 yıl geçtiğini belirterek " 2 yıldır tutukluluk Türkiye iç hukukunda da uluslararası kararlarda da uzun tutukluluk olarak kabul ediliyor. Konunun hukuki boyutu kabul edilemez nitelikte, ancak sorunun siyasi olduğu çok açık. DEP’li milletvekilleri 10 yıl cezaevinde tutuldular, Türkiye sonunda “biz üzerimize düşeni yaptık sıra Avrupa’da” diye açıklama yaptı, Türkiye’nin adaylık süreci ile ilgili" dedi. "DEP'Lİ MİLLETVEKİLLERİNİ 10 YIL CEZAEVİNDE TUTTULAR DA NE OLDU?" Türkiye artık krizleri çözmek, sorunları bitirmek yerine krizleri yönetmek ve krizlerden faydalanmak gibi bir arayışa girildiğini söyleyen Bilgen, "Biz kimsenin siyasetçileri rehine gibi görmesini kabul etmiyoruz. DEP’liler 10 yıl cezaevinde tutuldular, ne oldu? Onların davaları, siyasi iddiaları mı bitti? Yoksa Türkiye’deki demokrasi mi darbe yedi? 24 Haziran seçim sonuçları, son tutuklamaların da siyaseten hedefine ulaşmadığını göstermeye tek başına yetiyor" şeklinde konuştu. "Suriye’deki krizin yönetilme biçimi bölgesel savaşlara dönüşme potansiyeli taşıyor" Hükümetin dış politikasını eleştiren Bilgen, “Nasıl hukuki krizler daha sonra toplumsal kırılmalara, psikolojik kopuşlara neden oluyorsa, dış politikadaki krizler de eğer sadece yönetme ve faydalanma bakış açısı ile hareket edilirse bölgesel çatışmalara dönüşür. Bugün Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün önümüze gelişi Doğu Akdeniz’de tatbikat, petrol arama çalışmaları ve bunun bir bölgesel çatışmaya dönüşme potansiyelidir. Suriye’deki krizin yönetilme biçimi bölgesel savaşlara dönüşme potansiyelini taşıyor. Sorunlardan azami fayda elde edilmesi anlayışı ile değil sorunların çözülmesi anlayışı ile hareket edilmesi gerekiyor” dedi. "4 BİN KİŞİLİK CEZAEVİ YAPARAK MI İŞSİZLİK VE ENFLASYON SORUNUNU ÇÖZECEKSİNİZ?" Ülkede enflasyon rakamlarına da değinen Bilgen, “Yozgat’a 4 bin kişilik cezaevi yaparak mı işsizlik ve enflasyon sorununu çözeceksiniz?” diye sordu. Bilgen sözlerini şöyle sürdürdü: “Önümüzdeki günlerde krizin kaosa dönüşebileceği alanlardan birisi de ekonomi. Bir sorunun çözümü için önce nedenlerini doğru okumak gerekiyor. Enflasyonla ilgili güya topyekun mücadele yürütülüyor. Ancak TÜİK rakamları gösteriyor ki TÜFE’de yıllık yüzde 25, ÜFE’de 45’i bulmuş durumdayız. Ortada bir öngörü var mı? Hayır. Sonunu öngöremiyorsunuz, beklentileri tutturamıyorsunuz; ama sorunu çözebileceğinizi düşünüyorsunuz. Nasıl çözeceksiniz? Bu anlayış, sorunu çözmek bir yana daha toplumsal bir kaosa dönüştürme potansiyeli taşıyor. İç piyasalardaki kriz önümüzdeki günlerde bir büyük küresel krizle buluştuğunda bunun Türkiye’ye maliyeti çok daha büyük olacak. Telafisi imkansız toplumsal gerilimler, bireysel intihar vakaları yaşanacaktır. Toplumsal barış tehdit altına girecektir.” Ülkedeki, ekonomik ve hukuk krizlerinin yönetim anlayışından kaynaklandığını söyleyen HDP'li Bilgen, "Üretici Fiyat Endeksi’nin resmi rakamlara göre yüzde 45’le açıklandığı bir yerde üretici nasıl ayakta duracak?" Üreticinin girdi maliyetleri dolayısıyla bu kadar zorlandığı bir durumda toptancı nasıl fiyat artırımı yapmadan piyasada mal dağıtabilecekler? Esnaf, özellikle küçük esnaf bu tabloda tüketiciye fiyat artışını yansıtmadan nasıl ayakta durabilecek, nasıl dükkanını kapatmadan işini sürdürebilecek? Bu kadar sorunun son muhatabı da dar gelirli tüketici hayatını nasıl devam ettirecek?" diye sordu. "SAYIŞTAY RAPORLARI HİÇBİR İDARİ SORUŞTURMA GEREKTİRMİYORSA SAYIŞTAY'A NE GEREK VAR?" TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bugün Ulaştırma Bakanlığı'nın bütçesinin görüşüleceğini ifade eden Bilgen, Şayıştay raporlarının medyada yeterince yer bulmadığını belirterek "Türkiye’nin kendisine sorması gerekiyor. Sayıştay Raporları hiçbir idari soruşturma gerektirmiyorsa, Meclis’in Sayıştay Raporları’ndan hareketle etkin bir araştırma yapması ihtiyacı duyulmayacaksa Sayıştay’a ne gerek var? Sayıştay bir Anayasal kurumsa ortaya koyduğu çalışmaları yok saymak nasıl bir hukuksuzluğu ifade eder? diye sordu. Sayıştay raporlarına göre, AKP ve kayyım atanan belediyelerde, usulsüz satın almalar, ihale dışı hizmet alımları ve utanılacak düzeyde kişisel harcamaların belediye hizmeti olarak sunulduğunu ifade eden HDP'li Bilgen, "Kayyımlarla ilgili hiç olmazsa Sayıştay Raporları üzerinden bir açıklama yapmak yerine yine kayyımlarla yönetmeye devam etmek bu ülkeyi yolsuzluk içerisinde yönetmekle tercih etmek değil midir?" diye sordu. "Saadet Partisi Milletvekili Cihangir İslam’a AKP kanadına FETÖ’den dolayı yüklendiği için kıskaç uygulanıyor. Bu konuda ne diyorsunuz?" sorusana Bilgen "Siyasette sözün alternatifi başka bir sözdür. Sözünüze güvenebiliyorsanız, söyleyecek yüzünüz varsa çıkıp söylersiniz. Bunun sırf sosyal medyada paylaşılmış olması dolayısıyla bir soruşturma konusu yapılması tahammülsüzlüğün göstergesidir. Bu çatı altındaki en farklı gelen düşünceyi bile dinlemeye, anlamaya, elbette ki kaygı duyuyorsak, anlamıyorsak eleştirmeye niyet etmeliyiz. Bunun dışındaki her tavır, sokaktaki linçten daha kötü bir fotoğraf ortaya çıkaracaktır" yanıtını verdi.