MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partililerle (DEM Parti) tokalaşması ve “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde de barış olmalı” sözleri siyaset gündeminin en üst sıralarında yer almaya devam ediyor.
Bahçeli'nin bu tavrı merak edilirken, MHP lideri dün yaptığı açıklamada DEM Partililere ‘durduk yere el vermediklerini’ söyledi: “Uzattığım el gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin temenni ve teklifidir.”
Bahçeli’nin Meclis açılışında DEM Partililerle tokalaşması, akabinde grup konuşması, 'yeni bir barış süreci mi başlıyor' tartışmalarına neden oldu.
Ardından Abdullah Öcalan'ın Kandil'deki PKK yöneticileriyle görüşmesine izin verildiği iddia edilmişti. Haberde bilgilerine başvurulan kaynaklar, Öcalan’ın PKK yöneticilerine “silahları bırakmayı müzakere etmenin zamanı geldi” dediğini aktarmışlardı.
Abdullah Öcalan'ın avukatı İbrahim Bilmez, 'Öcalan'ın Kandil'deki yöneticilerle görüşmesine izin verildiğine' yönelik iddialara ilişkin yaptığı açıkalamada, "Eğer böyle bir görüşme ya da haberleşme olsaydı avukatlar mutlaka bilgilendirilirdi. 2021’den beri hiçbir şekilde İmralı’dan haber alamıyoruz" demişti.
Cengiz Çandar: Öcalan'ın PKK liderleriyle görüştüğü haberlerinden kuşku duymuyorum
DEM Parti Milletvekili Cengiz Çandar da, Abdullah Öcalan’ın Kandil’deki PKK liderleriyle görüştüğü ve ‘silahları bırakmanın zamanı geldi’ dediğine dair haberinin doğruluğundan kuşku duymadığını söyledi.
Çandar, ‘Yazıyı çok dikkatli okuyunca kaynakların kim olduğunu aşağı yukarı tahmin edebildim. O yüzden Amberin Zaman’ın yazısında verdiği bilgilerin geçerliliğine dair bir kuşkum yok.’ dedi.
Amberin Zaman’a bilgi veren iktidar kaynaklarının gerçekten müzakere bir ön hazırlık yaratmak mı yoksa bir erken doğum mu yaptırmak istediklerinin henüz net olmadığını kaydeden Çandar, ‘İki tane somut vurgu yapılıyor. Bir; Öcalan’la devlet görüşüyor. İki; Öcalan’la Kandil arasında bir iletişim var. Tabi bu da devlet tarafından sağlanıyor.’ ifadelerini kullandı.
'Türkiye’de gerek dünyadaki çözüm süreçlerine benzer bir mekanizma gözükmüyor'
Gazete Duvar’a konuşan Cengiz Çandar özetle şunları söyledi:
* Geçmişi 2006’ya dayanan, 2008’de başlayan ve 2011 seçimlerinde berhava olan ‘Oslo Süreci’ ve hepimizin hatırladığı 2012 sonunda başlayan Abdullah Öcalan üzerine inşa edilerek yürüyen, HDP milletvekillerinin de rol aldığı ‘Çözüm Süreci’ni hatırlayalım. Bu iki dönemin arka planlarından şu andaki işaretlere verilen demeçlere bakarak buna çözüm süreci denebilir mi? Çok emin değilim. Bugüne kadar gerek Türkiye’de gerek dünyadaki çözüm süreçlerine benzer bir mekanizma gözükmüyor.
* ‘Bir şey pişiyor mu, bir şey var mı?’ derseniz evet, pişen bir şey var ama buna ‘çözüm süreci’ demek için çok erken. Türkiye’de çok sevilen deyimle ‘istikşafi görüşmeler’ döneminin ta en başındayız gibi gözüküyor.
‘Çözüm sürecinin taşları döşeniyor’ demek doğru olur mu?
* Gazeteci Amberin Zaman’ın Al Monitör’de çıkan yazısına bakılırsa taşların döşenmesinden biraz daha öte bir şey var. Amberin çok değerli bir meslektaşımızdır. Hiçbir zaman manipülatif amaçla yazdığına tanık olmadım. Yazıyı çok dikkatli okuyunca kaynakların kim olduğunu aşağı yukarı tahmin edebildim. O yüzden Amberin Zaman’ın yazısında verdiği bilgilerin geçerliliğine dair bir kuşkum yok.
'Konuşanlar erken doğum mu yapmak istiyor'
* Ama başka bir tartışma var: Acaba o yazıda konuşanlar erken doğum mu yaptırmak istiyorlar? Yoksa gerçekten bir ön hazırlığı mı yaratmak istiyorlar? Bunu şu noktada bilebilmek mümkün değil.
* Eğer Amberin Zaman’ın yazısını esas alırsak o yazıda iki tane somut vurgu yapılıyor. Bir; Öcalan’la devlet görüşüyor. İki; Öcalan’la Kandil arasında bir iletişim var. Tabi bu da devlet tarafından sağlanıyor.
* Tüm bunlarla Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında yaptığı konuşmada seçtiği sözcükler, hemen arkasından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yine kendi partisinin grup toplantısına yaptığı konuşmada seçtiği sözcükler ve kurduğu cümleler de birleştirildiği zaman bir şeylerin piştiğini görebiliyoruz, hissedebiliyoruz.
'Çözüm süreci ifadesini kullanmak için erken'
* Taşlar mı döşeniyor, döşenmek üzere taş mı aranıyor? Bunu en azından bulunduğum noktadan baktığım zaman ben net bir şekilde göremiyorum. Bu yüzden ‘çözüm süreci’ ifadesini kullanmanın erken olduğu ve bu konuda ihtiyatlı olunması gerektiği kanısındayım.
* Anayasa çalışmaları başlarsa ve ilerlerse anayasa çalışmalarını bahsettiğimiz sürecin yan ürünü olarak görebiliriz ya da doğal sonuç olarak görebiliriz. Ama bu çok önemli bir şey. Türkiye’de Kürt sorununa ilişkin bir yaklaşımın güncel tartışmalar çerçevesinde mütalaa edilmesi işi basite indirgemek olur.
'CHP mutlaka sürecin içinde olmalı'
* Denetlenebilir, sivil toplumun da dahil olabileceği bir süreç olması gerekir. Kimse üstünde durmuyor ama Cumhuriyet’in kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin de mutlaka sürecin içinde bulunması gerekiyor.
* Tabii bütün bunlar eğer bir yeni çözüm süreci olursa, geçerli olacak unsurlar. En başında söylediğimiz gibi henüz bir çözüm sürecinden söz edebilmemiz pek erken. Gelişmeleri ve ne yöne doğru evrilebileceğini daha net görebilmemiz, beklememiz lâzım.