Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi ilgili mekanizmalarının özellikle savaş suçu ihlali ve çevre alanında birtakım adımları atması gerekmektedir. RF’nin bu bağlamda suçlanması ise özellikle ekokırımın tanımlanmasına ve UCM nezdinde uluslararası suç olarak sayılmasına dair momentumu hızlandırabilir.

Şubat 2022’de Moskova’nın savaşı başlatmasıyla beraber fakat daha da öncesinden özellikle 2014’den hatta 2013’den beri Rus-Ukrayna gerginliği uluslararası gündemde yer teşkil etmektedir. Gündeme gelmesinden bu yana çeşitli başlıklarda tartışılmaktadır. Bu başlıklara uluslararası hukuk da dahildir. Self-determinasyon hakkının yarattığı tartışmayla başlayan uluslararası hukukun RF-Ukrayna krizindeki mevcudiyeti işgal, insan hakları ihlali, savaş suçunun işlenmesi ve uluslararası ceza hukukun ihlalini de içermektedir.

2013’de Maidan gösterileri ile bugünkü tablonun altyapısının oluşturulduğunu söylemek mümkündür. Dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukovich’in çeşitli sebeplerden ötürü Avrupa Birliği (AB) ile ortaklık andlaşmasını imzalamaması Ukrayna’da AB yanlıları ve Rusya Federasyonu (RF) yanlıları arasında gerilimin, çatışmaların çıkmasına sebebiyet vermiştir.

Yaşanan karmaşada hukuk boşluğu doğduğunu özellikle de Ukrayna Anayasası’nın uygulanmadığını öne süren Kırım’daki Rus kökenliler self-determinasyon hakkını çalıştırabileceklerini iddia ederek ilgili süreç sonucunda Ukrayna’dan ayrıldıklarını ve RF’ye bağlanma kararı aldıklarını açıklamışlardır. Bu tablo ise uluslararası kesimin çoğunluğu tarafından RF’nin Kırım’i ihlali olarak yorumlanmaktadır.

Kırım’daki tartışmaya açık bu tablo, Ukrayna’nın Donbass bölgesinde de yaşanmıştır. Donetsk ve Luhansk’taki ayrılıkçılar benzer gerekçelerle ve iddialarla self-determinasyonu talep etmeye ve kullanmaya hakları olduklarını öne sürerek RF’ye bağlanma kararı almıştır. Yine Donbass-RF “birleşmesinin” uluslararası toplumun neredeyse tamamı tarafından ilhak olarak değerlendirildiğini hatırlatmak gerekmektedir.

İşgal de Rus-Ukrayna savaşının uluslararası hukuku ele alan başlıklarından birisidir. BM Genel Kurulu’nun kararları bu bağlamda örnek olarak verilebilir.

Bunun yanında RF-Ukrayna Savaşı’nın uluslararası hukuk ile hatta devletlere göre uluslararası hukukun en “can sıkıcı” kısmı olabilecek uluslararası ceza hukuku ve savaş hukuku ile de yakından bağlantısı bulunmaktadır. Özellikle RF’nin Ukrayna’ya düzenlediği saldırılarda insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlediği iddialarında bulunarak Rus lider Vladimir Putin, uluslararası hukuk ile baskı altına alınmaya, yargı önüne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Putin’e ve Kremlin’e yönelik suçlamalar bizzat ABD Başkanı Joe Biden ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris tarafından dile getirilmektedir.

Uluslararası ceza hukukunda yargılama başlığında devreye oldukça tartışmalı olan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) girmektedir. Tartışmalıdır çünkü faaliyete geçtiği 2002 yılından 2010’lu yılların sonuna kadar çoğunlukla yargı yetkisini Afrika ülkelerinde yaşanan suçlarda kullanmıştır. Sudan eski lideri Ömer el-Beşir, Kenya’nın eski lideri Uhuru Kenyatta bu bağlamda örnek olarak verilebilir. Güney Afrika Cumhuriyeti, UCM’nin sadece Afrika’daki suçları ele alması nedeniyle UCM’den ayrılmak istediğini açıklamış ve o dönem Afrika ülkeleri nezdinde topluca Mahkeme’den çekilme kararı alınmasından endişe duyulmuştur.

Bu tartışmalı adımlardan sonra UCM’nin Filistin-İsrail sorununda yaşanan hak ihlallerini ele alması Mahkeme’ye yönelik eleştirilerin biraz azalmasına sebebiyet vermiştir. Diğer yandan UCM’nin Filistin adımı hâliyle İsrail ve ABD’nin tepkisini çekmiştir. Bu noktada Filistin’in UCM’yi kuran Roma Statüsü’ne taraf olduğunu; İsrail ve ABD’nin ise taraf olmadığını dolayısıyla Mahkeme’nin yargı yetkisini kabul etmediklerini hatırlamak faydalı olacaktır.

Gerek Kiev’in gerek UCM’nin söz konusu çabalarının Putin ve Kremlin üzerinde en azından söylemde baskı oluşturacağı açıktır. Fakat Putin’in ve sorumlu bulunan başka isimlerin kısa vadede yargılanması mümkün görülmemektedir.

Mevcut dönemde ise UCM, kendini ve faaliyetlerini meşrulaştıran bir konu ile ilgilenmektedir: RF’nin Ukrayna’ya saldırıları sırasında uluslararası ceza hukukunun ve savaş hukukunun ihlal edilip edilmediğini araştırmaktadır. Bizzat UCM Savcısı Karim Khan, Ukrayna’ya gidip çalışmalarda bulunmaktadır.

Ve netice itibariyle savcı, savaş suçu işlediği gerekçesiyle Putin için tutuklama kararı çıkartmıştır. Ukrayna her ne kadar Roma Statüsü’ne taraf olmasa da sınırları içinde işlenen savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları soruşturması için UCM’ye yargı yetkisi vermiştir. Dolayısıyla Kiev, UCM’nin yargı yetkisi kabul etmiş ve UCM, soruşturma başlatabilmiştir.

Gerek Kiev’in gerek UCM’nin söz konusu çabalarının Putin ve Kremlin üzerinde en azından söylemde baskı oluşturacağı açıktır. Fakat Putin’in ve sorumlu bulunan başka isimlerin kısa vadede yargılanması mümkün görülmemektedir. RF, Roma Statüsü’ne taraf değildir. UCM’nin yargı yetkisini çalıştıracak bir diğer unsur da BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili konunun uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle Mahkeme’yi görevlendirmesi, ilgili durumu UCM Savcılığı’na belirtmesidir.

Böylelikle UCM’yi kuran Roma Statüsü’ne taraf olmayan bir devlet ya da vatandaşı tarafından işlenen suçlar soruşturulabilir ya da kavuşturulabilir. Fakat RF’nin BM Güvenlik Konseyi daimî üye olmasından hareketle veto gücünün olması bu senaryoyu da gerçekçi kılmamaktadır.

UCM’nin devreye girebileceği bir diğer seçenek de Putin’in Roma Statüsü’ne taraf bir devleti ziyareti esnasında UCM’ye teslim edilmesidir. Bu şık da gerçekçi görünmemektedir. Uzun vadede ise birtakım koşulların gerçekleşmesi durumunda -örneğin Putin’in yönetimden düşmesi gibi- Putin’in ve diğer ilgili kişilerin yargılanması gündeme gelebilir.

Bu bağlamda uluslararası hukuk gibi farklı araçlara başvurarak Putin’in, Kremlin’in baskı altına alınmasına ve diplomatik açıdan yalnız bırakılmasına dair girişimlere bir diğer örnek uluslararası hukukun farklı konularla çalıştırılması, uluslararası gündeme farklı konuların getirilmesi kapsamında verilebilir.

Ekokırımın; soykırım, savaş suçu, insanlığa karşı suç ve saldırının yanında uluslararası suçlar kapsamına alınması girişimi, RF’nin çevre suçu işlediği iddiaları bu bağlamda sıralanabilir. Dolayısıyla çevreye verilen zarardan ötürü suçlular mahkeme önüne çıkarılabilecektir. Ekokırım, henüz hukuken tanımlanma aşamasındadır.

Fakat uluslararası suç kapsamına alınmasına dair süreç özellikle UCM’nin kuruluş aşamasına kadar götürülebilir. Ukrayna’da ekokırım gibi oldukça önemli bir kavrama başvurarak çevreye verilen zarar güvenliğe tehditle bağdaştırılmakla ve uluslararası hukuk alanına taşınmaya çalışılmaktadır.

Çevre suçu bağlamında Kiev, çeşitli kez RF’nin çevreye karşı suç işlediğine dikkat çekmeye çalışmıştır. Çevrenin bozulması ve tahrip edilmesi, savaş zamanında çevrenin korunması başlıkları bir kez daha gündemdeki yerini almıştır.

Ukrayna’nın sanayi ülkesi olması, nükleer kaynaklara sahip olması ve Rusya’nın bu alanlara saldırılar düzenlemesi çevre suçunun hatta ekokırımın işlendiği yönünde çeşitli kesimlerce örnek ve veri olarak kullanılmaktadır.

Sonuç olarak, “güçlünün hukuku” olduğu iddiasından kurtulabilmesi için uluslararası hukukun ve UCM gibi ilgili mekanizmalarının özellikle savaş suçu ihlali ve çevre alanında birtakım adımları atması gerekmektedir. RF’nin bu bağlamda suçlanması ise özellikle ekokırımın tanımlanmasına ve UCM nezdinde uluslararası suç olarak sayılmasına dair momentumu hızlandırabilir.

Ayrıca sivillerin hedef alınması, savaş hukukunun en önemli ilkelerinden olan ayırt etme ilkesinin neredeyse hiçe sayıldığını göstermektedir. Bunun yanında Ukrayna’nın sanayi ülkesi olması, nükleer kaynaklara sahip olması ve Rusya’nın bu alanlara saldırılar düzenlemesi çevre suçunun hatta ekokırımın işlendiği yönünde çeşitli kesimlerce örnek ve veri olarak kullanılmaktadır.

Batı ve özellikle de Beyaz Saray tarafından Putin’e karşı getirilen savaş suçu ve insanlığa karşı suç iddiaları ise ABD’nin Roma Statüsü’ne taraf olmamasından hareketle sorgulanmaktadır. Diğer yandan bazı medya kanallarında Biden yönetiminin RF’nin Ukrayna’da işlediği savaş suçlarına ilişkin kanıt topladığı ve UCM’ye teslim etmek istediği fakat Amerikan ordusunun kanıtların teslim edilmesine karşı olduğu haberleri yer almaktadır. Amerikan Ordusu’nun karşı çıkışının başlıca sebebi ileride benzer bir tutumun ABD ve Amerikan Ordusu için kullanılmasını engelleme hedefidir. Diğer bir ifadeyle Biden yönetiminin söz konusu tavrının bir emsal oluşturmaması istenmektedir.