Türkiye'deki sol akımın, yani sosyal demokrasinin, ulusal veya milliyetçi değerlerle şekillenmesi, daha gerçekçi ve toplum modeline uygun, başarılı politikalar oluşturmasına katkı sağlayacaktır. Böylelikle popülist politik söylemlerin de değeri düşecektir.

Sosyal demokrasi veya demokratik sol katı bir yapı değildir. Dönemin şartlarına göre dönüşme ve gelişme esnekliğine sahiptir. Bu ideoloji, ileri kapitalist sistemi insanileştirme ve bu doğrultuda düzeltme adına dönüşmektedir. Ülkemizdeki seçim sonuçlarını değerlendirdiğimizde, mevcut sol politikaların güncellenmesi gerektiğini gözlemleyebiliriz. Demokratik sol anlayış, ulusal veya milliyetçi değerlerin baskınlığıyla, bölgemizin rasyonalitesine uyum sağlayabilir.

Seçim sonuçları, dip dalganın milliyetçilik olgusu üzerinden yükseldiğine dair sinyal vermiştir. Ekonomik gidişat veya diğer kriz noktaları, coğrafyaya göre farklı şekilde kendini dışa vurabilir. Bizim ülkemizde durumlar iyiye gitmediğinde, milliyetçilik hassasiyetimiz belirginleşmeye başlamaktadır. Coğrafyamızın köklenmiş bir gerçeği bulunuyor, bu da milli duygular veya hassasiyetimizdir.

Politikalar, elimizdeki bulgular üzerinden şekillenmelidir, romantik idealler üzerinden değil. İdeallere veya duygusal yoğunluğa fazlasıyla kapıldığında, gerçeklikten uzaklaşma gerçekleşiyor. Bu yüzden düşünce veya politik sistemlerin gelişimi mecburidir. Ortodokslaşma yani kabul edilen normlara sıkı sıkı bağlanma tehlikesini göz önünde bulundurup, yeni bir pozisyonlandırma sürekli gündemde tutulması önem arz etmektedir.

Türkiye'deki sol akımın, yani sosyal demokrasinin, ulusal veya milliyetçi değerlerle şekillenmesi, daha gerçekçi ve toplum modeline uygun, başarılı politikalar oluşturmasına katkı sağlayacaktır. Böylelikle popülist politik söylemlerin de değeri düşecektir. Peki demokratik solla milliyetçilik birleşimi mümkün mü? Elbette mümkün. Başta bahsettiğim gibi sosyal demokrasi veya demokratik sol katı bir yapı değildir. Hem Avrupa üzerinden hem ülkemiz üzerinden örnek vereceğim.

Sosyal demokrasinin çıkış noktası olan Almanya'da bu ideolojik akım, SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) programlarında dönemin mevcut konjonktürüne göre sürekli dönüşüme uğramıştır. Daha önce Friedrich Ebert Vakfı’nın anket çalışmasını örnek gösterdiğim yazımda, Almanya toplumunda düzensiz göçe karşı çekince ve korku ile Rusya’yı tehdit olarak görmede ciddi bir yükseliş bulunmaktaydı.

Bu durumu da göz önünde bulundurarak, iktidar ortağı SPD'nin milliyetçi reel politika rotasını anlayabiliriz. Örneğin Rusya'nın saldırgan tutumu dolayısıyla Almanya sosyal demokrasisi, savunma bütçesinde yenilenmeye giderek parlamentodan 100 Milyar Euro'luk onay almıştı. Ayrıca mülteci politikalarında da sınır kontrolü ve göç politikalarının, merkez sağ CDU'dan pek farklı olduğu sayılmaz. Yani kısaca SPD, dönemin şartlarına veya dönemin toplumsal korkularına göre, demokratik solun önceliklerinin değişebileceğine dair örnek göstermiştir.

Türkiye'ye baktığımızda, demokratik sol anlayış, milliyetçi ruhla başarıya ulaşmaktadır. Ancak bahsettiğim milliyetçilik anlayışı, Ahmet Taner Kışlalı'nın tanımladığı ilerici milliyetçilik anlayışıdır. Bunun en iyi örneğini Bülent Ecevit göstermiştir.

Sosyal demokrasi kendisini sürekli güncellemektedir ve güncellemek zorundadır. Günümüzün kriz noktaları ile ülkemizin milli hassasiyetleri konusunda başarılı çözüm kombinasyonları hem Mehmet amcamız hem Fatma teyzemiz tarafından dikkate alınacaktır.

ü

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı için Ecevit'in, "Allah milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki; kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için; yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada'ya gidiyoruz.” sözleri, güzel ülkemizin insanlarında, kimliksel ayrım yapmadan bir bütünleştirme kapsamında, Kışlalı’nın bahsettiği ilerici milliyetçiliğin de bir göstergesini oluşturmuştur.

Bir de çocukluk dönemimden hatırladığım, terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın yakalanma operasyonu bulunmaktadır. Babaannem ve teyzelerle TV başındaydık. İnanılmaz bir mutluluk oluşmuştu. "Allah razı olsun Ecevit" sözlerini iyi hatırlıyorum. Yani kısaca demek istediğim, vatanımızın bölünmez bütünlüğüne zarar veren her türlü terör oluşumuna karşı net ve sert tepki göstermek en öncelikli vazife sayılmalıdır.

Ecevit sosyal demokrasiyi, coğrafyamızın kültürel dinamikleriyle başarılı bir şekilde harmanlamıştır. Milli başarılarımız, soldan sağa, sağdan sola, yani kısaca farklı siyasi eğilimlere sahip insanları birleştirmekte, dayanışmayı ise güçlendirmektedir. Özetlemek gerekirse, sosyal demokrasinin temel prensipleri olan özgürlük, adalet ve dayanışmanın üstüne bölgenin karakteristik özelliklerinin inşası, başarıya destek olacaktır. Sol, bölgenin rasyonalitesinden uzaklaşmaya başladığında, halkın frekansını yakalamakta zorlanıyor.

Mesela Kütahya, sayıca oldukça fazla köye sahip bir il. Köylerin çoğu veya hemen hemen hepsi AK Parti ve MHP'ye sempati duymaktadır. Bu başka bir analiz konusu. Ama şunu söyleyebilirim ki, coğrafyamızın dip dalgasına cevap verecek doğru bir denklem politikasıyla tüm vatandaşlarımız sofralarını herkese açar. Sol-milliyetçi çizgi bağlamında bölgesel dil özelliklerin içselleştirilmesinin sonucu olan içten bir selamlamayla Mehmet amca veya Fatma teyzeye iyi günler dileyip, "Bir ihtiyacınız var mı? Yerli tohumlar hakkında bilgilendirme yapalım mı? Üründen daha fazla nasıl verim alabilirsiniz konusunda destek olabilir miyim? Bak internetten teknik destekli videolar izleyebilirsiniz. Size nasıl izleyebileceğinizi göstereyim." diyerek, insanımızla samimiyet kurmak hiç de zor değildir. Gerçek hayat Twitter'de değil, köy sofralarında, tarlalarda, kahvehanelerdedir. Bu seçim bunu bize tüm gerçekliğiyle gösterdi.

Sosyal demokrasi kendisini sürekli güncellemektedir ve güncellemek zorundadır. Günümüzün kriz noktaları ile ülkemizin milli hassasiyetleri konusunda başarılı çözüm kombinasyonları hem Mehmet amcamız hem Fatma teyzemiz tarafından dikkate alınacaktır. Yeter ki halka uzak, mavi kuşlu ütopik hayallere kapılmasın. Gerçekçi ve hayatın içinden olsun. Siyaset sadece hesaplama işi değil, hissetme işi, toplumu sokaklarda can kulağıyla dinleme işidir...

Bahsettiğim özellikler ve mevcut konjonktür doğrultusunda CHP'yi başarıya götürebilecek kişi Ekrem İmamoğlu'dur düşüncesindeyim. Popülaritesini etkileyen başlıca faktör sol-milliyetçi çizgisidir şeklinde değerlendirme yapılabilir. Ayrıca Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in başarılı Eskişehir politikaları, örnek çalışma dahilinde sürekli incelenmelidir.

Bu hafta sonu eşimle beraber Anıtkabir'de olacağız. Saygılarımla Atam...

Editör: Ahmet Sunal